Emily Brontë ••• Uğultulu Tepeler
❝‘İyi bir yüreğin varsa eğer, kapkara bir marsık bile olsan, yüzün sevimli görünür.’ diye devam ettim. ‘Kötü bir yürek ise, en güzel yüzü çirkinden de beter eder.❞
Kitaba başlarken, daha önce Jane Eyre'i okumuş olduğumdan, yumuşak bir aşk hikayesi bekliyordum ancak kitapta ilerledikçe ne kadar yanıldığımı gördüm. Evet, kitapta bir aşk söz konusu ancak bu aşkın geri planda bırakan çokça kötü insan, kötü niyet ve kötü davranış vardı. Doğrusu her yeni bir sayfada insanların kötülüklerine, ırkçı tutumlarına, statü meraklarına ve birbirlerinin kuyusunu kazmaya çalışmalarına şaştım kaldım.
Dürüst olmak gerekirse Catherine ve Heathcliff'in aşkı beni pek etkilemedi de. Birbirlerine karşı çok kırıcı, olumsuz ve yıkıcılardı. Ayrıca Catherine'e hiç ısınamadım, Heathcliff'e ise kitabın başında birazcık beslediğim sempatim kayboldu gitti.
Kitabın ikinci yarısında Catherine'nin kızı olan Catherine'e biraz kanım ısındı çünkü annesine kıyasla daha az kibirli, gıcık ve daha yumuşak bir karakteri var, daha hayat dolu ve sevecen. Yine de kitapta en sevdiğim karakter öykünün büyük kısmını anlatan hizmetçi Nelly. Bunca kötülük dolu, kafayı sıyırmış ve hırslı, kötü niyetli insanın içinde Nelly'nin akıl sağlığını ve iyi, şerefli duygularını koruyabilmiş olması sahiden bir mucize.
Kitap anlatım olarak akıcı, betimlemeleri ve cümleleri yer yer hayranlık uyandıran bir kitap olsa da ben pek beklediğimi bulamadım, ayrıca etkilenemedim doğrusu.
Sizin fikirlerinizi duymak isterim. Okumayı düşünen herkese de şimdiden iyi okumalar dilerim!