Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
544 syf.
10/10 puan verdi
İNSAN RUHU NE ANLAŞILMAZ BİR MUAMMA!
Bonjour, Reşat Nuri Güntekin beyciğim. Beni ''Acımak'' kitabından hatırlarsınız. Sizinle tanışma keyfine orada erişmiş idim. Şimdi ise Atatürk'ün okuduğu bilhassa en sevdiği kitap ile karşıma çıkıyorsunuz ve iddianızı daha ilk sayfalardan ileri sürüyorsunuz. Evet sayın Güntekin bu kitapla da beni müthiş
Rüyalarınız sizin hayatınızda etkisi var mı? Rüyalarınızın peşinden gider misiniz?
İşte bu kitapta İbn Arabi'nin rüyasının peşinden gitmesini okuyoruz. Bu rüya ile kendi ruhunu tanımasını rüyasında gördüğü haritanın kendisinde yarattığı etki ile birçok şehrin güzelliklerini ve acılarını görmesini sağlıyor. Ruhunu mal, mülk yerine inanç ve sevgi ile doldurarak yolculuğunda yaşadıklarını gezdiği şehirlerdeki insanlara aktarır.
Kitap sadece İbn Arabi'nin hayatından bahsetmez. Günümüzde tarih profesörü olan eşini yeni kaybetmiş ve oğlu Kayra ile yaşayan karaktere bir gün bir iş teklifi gelir. Gaziantep'te bulunan tarih kaçakçılarının elinde olan bir haritanın gerçek tarihi eser mi yoksa sahte mi olduğunu anlaşılması için onun bilgilerine ihtiyaç vardır. O da merakına yenilip haritanın peşinden Gaziantep'e doğru yolculuk yapar. Burada tarihi eser kaçakçıları tarafından kaçırılması ile onun da hikayesi başlamış olur. Haritayı ellediğinde bir anda kendini 1100-1200'lu yıllara doğru götürdüğünü hissettiğinde haritanın etkisini fark eder. Yaşamını etkileyecek haritanın İbn Arabi'nin peşinden gittiği harita olması haritanın gizemini arttırıyor.
Kitap tarih ve günümüzün iç içe işlemesinden dolayı sizi sıkacak bir tarz olduğunu düşünmüyorum. Özellikle tasavvuf edebiyatından hoşlanıyorsanız bu kitaba mutlaka bir şans verin. Ruhunuzun arındığını bu dünyanın geçiciliğini önemli olanın para değil sevgi ve inancın olduğunu anlatmak istemiş yazar. Yazarın dilinin akıcı olması ve sözcükleri okuyucuyu etkileyecek şekilde kullanması kitabı okumanızı kolaylaştırıyor.
Bazı filmler vardır, seyrine doyum olmaz ama 3-4 saat, bir 4 saat daha olsa izlerdim denir. “Bir bu kadar daha olsa giderdim” denen yollar, “bir 6 ay daha olsa kalırdım” denen yerler... Kitabı sipariş ettiğimde 1100 küsür sayfa olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ama bitirdiğimde bin değil üç bin de olsa okurdum dedim. Auster Baba bu sefer sadece bir kitap yazmamış sanat yapmış..
O kadar sayfanın arasında bir yerde mutlaka kendinizle karşılaşıyorsunuz. Zamanında söyleyemedikleriniz, cesaret edemedikleriniz, pişmanlıklarınız bir bir su üstüne çıkıyor. Şans, şanssızlık, doğru zamanda doğru yerde olmak kavramları yeniden hayat buluyor.
Yorumlarda da okursunuz, neden 1-2-3-4’e ayrılmış az çok biliniyor ama kitabın adı neden “4-3-2-1”, bu kısım da çok tatlı bir şekilde bağlanıyor kitabın sonunda. Adeta 1100 sayfanın sonuna gelebildiğiniz için Auster Baba ağzınıza çilekli pasta uzatıyor..
Seviyorum ulan!
1100 bölümlük yazın ekran boş kalmasın diye yayınlanan fox tv dizisi tadında bir konuya sahip. kitapta okuyucuya vaad edilen bir şey olmadığı gibi kitabın sonunda vaad edilen yerine getiriliyor ve kitap okuyucuya bir şey kazandırmıyor. bu açıdan kendisi ile tutarlı bir eser olduğunu söyleyebilirim. her ne kadar kitabın adı ve tasarımı erotizmi çağrıştırsa da erotizm unsurlarını kitapta bulmanız neredeyse imkansız. tabi yine de +16 yaş uyarısı koymak yerinde olabilir.
ÇAĞDAŞLAR-2
Favori (normalde bu lafı kullanmak büyük cesaret ister, çok okuyor olabiliriz ama çok okumak okuduklarımızın çoğunun bizim için önemli oldukları anlamına, onları içselleştirdiğimiz, bize biyografik anlam ve motivasyon katan eserler oldukları anlamına gelmez, bu sıfatı -favori- kullanmak dikkat ister, doğal olarak kişiliğinize yapışır çünkü)
Sık sık karşılaştığım bir sorudur "okuduğun en güzel kitap hangisi?" diye. Biraz düşünür, birkaç kitap ismi verirdim ama yine de net cevap veremezdim. Bu kitaptan sonra vereceğim cevap kesinlikle Monte Kristo Kontu olacaktır...
Dilinin ağır olabileceğini düşünüp, okumayı sürekli ertelediğim bir kitaptı. Bu zamana kadar okumadığım için çok pişmanım. Bir arkadaşın yorumunu görmemiş olsam, kim bilir bu dev eseri ne zaman okurdum.
Yıllarca keyifle kendini okutan bu eseri incelemek benim haddime değil ama okumayanların çok şey kaybettiği bir başyapıt olduğunu söylemeden geçemeyeceğim...
Bir kitabın kusursuz olması için bence olay örgüsünün başarılı bir şekilde kurgulanmış olması gerekir. İşte Alexandre Dumas'ın yazmış olduğu Monte Cristo Kontu buna verilecek en güzel örnek. O kadar güzel yazılmış ve güzel çevrilmiş ki kitabın içinde hissettim kendimi. Karakterler mutsuz olduğunda beni gerip hüzünlendiren, iftiraya uğradıklarında beni sinirlendiren, mutlu olduklarında yüzümde tebessüm açtıran, aşık olduklarında heyecanlandıran, keşke daha önceden okusaydım dedirten bir kitaptı Monte Kristo Kontu. Kitap bittiğinde farklı bir evrenden çıkmış gibi hissettim kendimi. Bir yandan böyle bir eserin bitmesine üzülürken, diğer yandan da içimde 1100 küsür sayfalık dev bir eseri bitirmenin tarifsiz bir mutluluğu ve huzuru var.
Zaten bir esere eğer klasik denilecekse kesinlikle böyle bir kitap olmalı. Önünde saygıyla eğiliyorum.
"Çöplük" incelemesi
Çöplükte çalışan iki arkadaşın alışılmadık bir şekilde çöplerin arasında buldukları çanta yüzünden yaşadıklarını anlatan bir kitap. Konuya gelirsek:
Bir gün Rapheal bir çanta bulur ama bu eskidiği için çöpe atılan sıradan bir çanta değildir. İçinde bir kız resmi, bir anahtar ve deri bir cüzdanın içinde 1100 peso vardır.Arkadaşı Gardo ve Jun ile birlikte anahtarın açtığı dolabı bulurlar. Bu arada polis de peşlerindedir. Dolabın içinde buldukları mektubun içinde de bir şifre vardır ve o şifre onları mezarlığa içi para dolu olan tabuta götürür. Parayla Ülkeden kaçarlar ve rahat bir yaşama erişirler.
Akıcı, dili güzel ve neredeyse her yaş için keyif verici ve heyecanlı bir eser. Gerçekten okuduğum en iyi kitaplardan biri.
Şarap, sevgili, riyakarlık, göründüğün gibi olmama, dünyanın geçiciliği, anı yaşama konularında yaklaşık 150 tane rubaisi yer alıyor. 1100'lü senelerde nasıl bir anlayış varmış da bu düşünceleri yüzünden başına bir iş gelmemiş anlaması güç. Şu an bile çevirisi yüzünden çevirmen ağır eleştirilere maruz kalmış.
Malazgirt Savaşı'nın nerede yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte, Bizans, Arap, Selçuklu kaynakları ve bilinen bütün kaynaklar taranarak oluşturulmuş, hamaset kokmayan, fotoğraf, çizim, haritalarla da desteklemiş, oldukça tarafsız, akıcı ve bir solukta okunacak bir eser.
Alparslan savaşı kaybeden ve esir düşen Bizans İmparatoru IV. Romanos'u öldürmek yerine onunla barış anlaşması yaparak akıllıca davranmıştı. Fakat Bizans tahtına Romanos’un yerine VII. Mihail Dukas’ın atanması ve IV. Romanos'un gözlerine mil çekilerek yaptığı anlaşmanın da geçersiz sayılması Bizans için ölümcül bir hataydı tabi.
Nitekim bu hatalar zincirinin uzaması 1453’te, 1100 yıllık Bizans İmparatorluğu’nun yıkımıyla sonuçlanmıştır.
4 bölümden oluşmakta olan kitabın ilk iki bölümü 1050-1100 lü yılları ele almakta olup, soluksuz okuyabileceğiniz tarih derslerinden isimlerini bildiğimiz kişileri biraz daha yakından tanıyabileceğiniz olayların akışının birbirine çok iyi derecede bağlanmasıyla hiç sıkılmayıp çok şey öğreneceğiniz bölümler. Son iki bölüm ise 1800 lü yılların ikinci yarısını ve 1900 lü yılların başını el almakta olup, Ömer Hayyamın dörtlüklerinden oluşan (Rubaiyat) şiir kitabının peşinden giden karakterimiz türlü maceralara girerek biraz olaydan uzaklaşsa gibi gözükse de, bu kısımlarda belki biraz sıkılsanız da aslında hepimizin bildiği ama üstüne ne kadar düşündüğümüzü bilmediğimiz yakın tarihte ki olayları ele alması açısından takdir edilebilecek bir kısım olmuş. 4 bölümden oluşan kitapta sanki 2 kitap var. Tarih konusunda yeni olaylar öğreneceğiniz, bildiklerinizi hatırlayacağınız hoş bir kitap. Sadece tarihi roman sevenlerin değil, sevmeyenlerin de okuması gereken bir yapıt olduğunu düşünüyorum.
Merhaba. Beyazıt Akman tarihi roman konusunda büyük bir eksikliği giderdi edebiyatımız açısından. Son kitabı iki cilt 1100 sayfadan fazlaydı... Ama noldu? Herkes okudu. Okumaya da devam ediyor. Okunmalı da... Bu eseri ise bugüne kadar yazdıklarını toparlar nitelikte. Artı romanlarına kurguya ekleyemedikleri... Arta kalanlar yani. Ama bizim açımızdan bilinmeyenleri ya da yanlış bilinenleri içeriyor. Bu yüzden önemli. Daha ayrıntılı incelemeyi blogumda yaptım. hknkr.com/blog/kayip-tari... Yazarın diğer eserlerini okuyanlar tamamlayıcı nitelikte olan bu eseri de okumalılar. Bunun yanında yazarla ilk kez karşılaşacak olanlar ise tarihi gerçekleri akademisyen bir kişinin elinden çıkan cümlelerle sıkılmadan okumak istiyorsa bu romanı okumalılar.
Bizi 1100 küsür yıldır uyutan din bilginlerinin ve din adamlarının, (kasıtlı olduğuna inandığım ancak) Edip'in "çeviri hatası" dediği hataları ifşa etmesine tanık olacağınız bir kitap. Dinini Allah'tan öğrenme metoduna sahip olmak isteyenler için faydalı bir kitap.
Önceki Günün Adası romanıyla,bir romandan beklenebilecek her şeyi bana vermiş olan Umberto Eco'nun ikinci bir romanını okumaya karar verdim.Nitekim başlarda bana ilk okuduğum kitap kadar etki etmedi.Ama olaylar ilerledikçe ortaçağda 1100'lü yıllarda Baudolino ile Don Quijote misali serüvenlere çıktıkça üstadın yine beni entelektüel hazların
