Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız, Irkçılık-Turancılık Davası'ndan yargılanırken hakkında bir dava daha açılmıştı. Orhun dergisinin 15. sayısında Şakiroğlu Canip Sıtkı adlı bir öğrencisinin yazdığı "Türk Kızı Ağlasın...” başlıklı yazı yüzünden. Yazı, İkinci Dünya Savaşı sırasında Isparta'ya mülteci olarak gelen İtalyan askerlerinin şımarıklığından ve Isparta
3 Mart 1924’te, 29 yerde İmam-Hatip Okulu açıldı. Aynı yıl 9 yerde Kur’an kursu açıldı. 21 Nisan 1924’te, Darülfünun içinde İlahiyat Fakültesi açıldı. (Daha sonra adı İslam Tetkikleri Enstitüsü oldu.) 1928’de, Fuat Köprülü başkanlığında hazırlanan ve içinde “camilere sıra konulup orada oturulsun; ayakkabıyla girilsin, ibadet müzikle yapılsın” gibi önerilerin bulunduğu din reformu Mustafa Kemal tarafından reddedildi. 28 Ekim 1930’da, ilkokulların 5. sınıf öğrencilerine perşembe günleri din dersi verilmesi uygulaması başlatıldı. İki yıl sonra, 12 yaşından büyük her Türk vatandaşına Diyanet İşleri’nden izinli bazı hocaların ders vermesi serbest bırakıldı. Bir ara imam-hatipler kapatıldı tekrar açıldı. Okullara din dersleri kaldırıldı, tekrar konuldu vs. Ama Kur’an kursları hep oldu. Şöyle ki: - 1925-1934 yılları arasında 14 Kur’an kursu açıldı. - 1934-1945: 14-41 - 1945-1950: 41-127 - 1950-1996: 127-5949 - 1996-2000 5949-3305 Şimdi bu sayı tekrar 8 bine çıktı... Peki, bütün bunlardan ne demek istiyoruz? Biz şu sözlere katılıyoruz: “Nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din ilim adamlarını da yetiştirecek yükseköğrenim kurumlarına sahip olmalıyız.” Mustafa Kemal
Reklam
8 Ekim 1945
Çekilmez bir adam oldum yine : uykusuz, aksi, nâlet. Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi, azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum, sonra bir de bakıyorsun ki ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün. Ve beni çileden çıkartıyor büsbütün kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet... Çekilmez bir adam oldum yine : uykusuz, aksi, nâlet. Yine her seferki gibi haksızım. Sebep yok, olması da imkânsız. Bu yaptığım iş ayıp rezalet. Fakat elimde değil seni kıskanıyorum beni affet..
Sayfa 105Kitabı okudu
İngilizler savaş sırasında övünülecek bir yönetim sergilememişlerdi. Demokrasiye hazırladıklarını iddia ettikleri bir ülkeyi askeri diktatörlük ile yönetmişlerdi. İnsanlık tarihinin gördüğü en berbat kıtlıklarından biri olan 1943 tarihindeki Bengal kıtlığına sebep olmuşlardı. Bizzat Churchill'in talimatı ile açlıktan ölmek üzere olan
Piraye İçin Yazılmış: SAAT 21-22 ŞİİRLERİ
8 Ekim 1945 Çekilmez bir adam oldum yine: uykusuz, aksi, nâlet. Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi, azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum, sonra bir de bakıyorsun ki ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün. Ve beni çileden çıkartıyor büsbütün kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet... Çekilmez bir adam oldum yine : uykusuz, aksi, nâlet. Yine her seferki gibi haksızım. Sebep yok, olması da imkânsız. Bu yaptığım iş ayıp rezalet. Fakat elimde değil seni kıskanıyorum beni affet...
Sayfa 105 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
1928 Türkiye'si ve İstanbul'u
1923 yılında halkın sadece % 8'i okuma yazma biliyordu, çünkü okuma yazma bilenler Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarında şehit olmuştu. Ülke, 1923-1945 yılları arasında dünyada en hızlı gelişen iki ekonomiden biriydi, çünkü insanları dürüsttü ve ortak değerleri, hedefleri vardı. Kitabı yazarken o dönemi çok araştırdım. Örneğin, 7 Ekim 1928 günü itibarıyla tramvay işçileri sekiz gün grev yapmışlar; karakterlerin tramvayı kullanmaları o günlere denk geliyor mu gibi detayları bile inceledim. Günlük hayatı anlatmakla başlayalım isterseniz: Elektrik, eskiden sadece Beyoğlu'nda vardı. Hikâyenin geçtiği yer olan sur içine ise 1930'da geliyor. . . .
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
Piraye'ye mektuplar 8 Ekim 1945
Çekîlmez bîr adam oldum yîne Uykusuz, aksî, lanet Bîr bakıyorsun kî ana avrat söver gîbî Azgın bîr hayvan döver gîbî O gün çalışıyorum Sonra bîrde bakıyorsun kî Ağzımda sönük bîr cîgara gîbî tembel bîr türkü Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesî gün Ve benî çîleden çıkarıyor büsbütün Kendîme karşı duyduğum nefret ve merhamet Çekîlmez bîr adam oldum yîne Uykusuz, aksî, lanet Yîne her seferkî gîbî haksızım Sebep yok olması da îmkansız Bu yaptığım îş ayıp rezalet Fakat elîmde değîl Senî kıskanıyorum…
Sayfa 627Kitabı okudu
Hitler’in emir subayı hava albayı Von Below, sığınağı 30 Nisan gününün ilk çeyrek saatinde terketti. Von Below sekiz yıldan beri Hitler’in yakınında bulunuyordu. Bu sebepledir ki, Hitler’le Eva Braun’un evlenmelerinden sonra düzenlenen merasime davet edilmiş ve Hitler’in özel vasiyetnamesini de şahit sıfatıyla imzalamıştı. Hitler’den şahsî
Piraye’ye yazılmış 21-22 şiirleri
8 Ekim 1945 Çekilmez bir adam oldum yine: Uykusuz, aksi, nâlet. Yine her seferki gibi haksızım. Sebep yok, olması da imkansız. Bu yaptığım iş ayıp rezalet. Fakat elimde değil seni kıskanıyorum Beni affet...
Sayfa 627Kitabı okudu
8 EKİM 1945, SALI, 22.38
"Hey Tanrım! Kimse benden bir şey beklemesin."
Sayfa 48 - İletişim Yayınları 11. BaskıKitabı okudu
Reklam
3 MAYIS 1944'Ü HAZIRLAYAN ORTAM Yakın dönem Türk siyasi hayatının önemli sıra taşlarından biri de 3 Mayıs 1944'te cereyan eden olaylar ve akabinde sahnelenen Türkçülük Davası'dır. 3 Mayıs 1944'te Türkçülüğe karşı Haçlı Seferine girişilmiştir. İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı sırasında CHP, devletin bütün imkânlarını
Alman Kuvvetleri Kafkasya'da Alman kuvvetlerinin Kafkasya'ya girmesi, hem Almanya'nın Şark siyaseti açısından, hem de Doğu halkları açısından ayrı bir öneme sahiptir. Alman ekonomisi ve sanayisinin devamı açısından vazgeçilmez olan Güney Kafkasya'nın petrol zengini olması bir yana, Rusya tarihini iyi bilen Alman uzmanlar,
Çekilmez bir adam oldum yine: uykusuz, aksi, nalet. Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi, azgın bir hayvanı döver gibi bugün çalışıyorum, sonra bir de bakıyorsun ki ağzımda sönük bir cıgara gibi tembel bir türkü sabahtan akşama kadar sırtüstü yatıyorum ertesi gün. Ve beni çileden çıkartıyor büsbütün kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet ... Çekilmez bir adam oldum yine: uykusuz, aksi, nalet. Yine her seferki gibi haksızım. Sebep yok, olması da imkansız. Bu yaptığım iş ayıp rezalet. Fakat elimde değil seni kıskanıyorum beni affet... 8 Ekim 1945
Sayfa 245Kitabı okudu
Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. ~ Aliya
Srebrenica Katliamı... 8.300 ölü, onbirlerce tecavüze uğramış genç kız, hâlâ cesetleri bulunan insanlar.. Tam 27 yıl oldu. Avrupa ülkelerine gelince ... Bu savaşta herkes şu soruyu birbirine sordu: "Avrupa ülkeleri üç yıl boyunca bu savaşa neden kör kaldı?" Yine üzülerek şunu söylemeliyim ki; Avrupa ülkeleri bu savaşta kör değil, taraftı. Hıristiyan Avrupa ülkeleri, Hıristiyan ve Ortodoks Sırpların yanında yer aldılar. Avrupa ülkeleri de Sırplar gibi Boşnaklara "Müslüman Türkler" gözüyle bakıyorlardı. Halbuki Boşnaklar sadece Müslümandı. Onlar Türk değil Avrupalı bir milletti.Son olarak Birleşmiş Milletler örgütüne gelince ...Birleşmiş Milletler (BM), 24 Ekim 1945'te dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir işbirliği oluşturmak için kurulmuş uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendisini 'adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş' olarak tanımlamaktadır.Birleşmiş Milletler bu soykırımda Boşnakların yaşadıkları trajediye neden seyirci kaldı? Yoksa Birleşmiş Milletler, içinde Müslüman devletleri barındıran bir Hıristiyan topluluğu mu? Nasıl oluyor da Bosna'daki Birleşmiş Milletler'in Kanadalı komutanı General Lewis MacKenzie, Sırpların zorla alıkoyduğu esir bir Boşnak kadına tecavüz edebiliyor? Boşnak 3 16 kadına tecavüz ederken de ona hiç utanmadan şunu söyleyebiliyor: "Menfaat ile motive edilmiş aşk, en güçlü aşktır."
Srebrenica Soykırımı
Atsız’ın Atatürk ve Cumhuriyet hakkındaki görüşleri
Atsız’ın Atatürk hakkındaki görüşleri inişli çıkışlıdır. 1930’ların ilk yarısında sık sık, Atatürk’ü yücelten ifadeler kullanmış, 1950’lerde bazı olumsuz görüşler ileri sürmüş, 1960’tan itibaren de Atatürk’e olumlu gözle bakmış, onu tarihimizin kahramanları arasında saymıştır. Atsız’ın Atatürk, cumhuriyet ve inkılaplarla ilgili görüşlerini tarihî
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.