Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Ege
Ege
@BayW
26.11
619 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Büyük Bir Çarpışmanın Arasında Bir Hikaye
Eser, tarihi bir roman niteliğini taşıdığı ve konusunu Fransız Devrimi’ nden aldığı için öncelikle Fransız Devrimini özetlemek eserde anlatılan konuyu anlamak için daha faydalı olacaktır.
Not: İncelememde elimden geldiğince eser de geçen hikayenin gerçek olaylar ile bağlantısında açıklayacağım.
Fransız Devrimi
1700 yılların sonlarına
Bir Bardakta Okyanus
Bir nükleer savaş tehdidi yaşayan İngiltere, çocuklarını güvene almak için onları bir uçağa yerleştirerek ülkeden uzaklaştırmak isterler. Fakat uçak bilinmeyen bir sebep ile ıssız bir adaya düşer. Kazada uçakta kalan bütün yetişkinler hayatını kaybeder ve sadece çocuklar hayatta kalır. Çocukların yaş aralığı ise 6-12 arasındadır.
Çocuklar adaya
Hiç Savaşın Atmosferini Soludunuz Mu?
Kitap kısa olmasına karşın, çok büyük bir konuyu ve mesajı içerisine almıştır. Tam bir hikâyeden söz etmek mümkün olmasa da gerçekliğin tüm ilmeklerini hissedebileceğiniz, okurken sanki bahsedilen her şey yanı başınızda oluyormuş gibi, o psikoloji tufanının içerisinde defalarca kendinizi kaybedip bulacaksınız.
Evet, kısa fakat tesiri gerçek
Okur Takip Önerileri
Kim Bu Hacı Murat ?
Hacı Murat, Tolstoy’un 1896 ve 1904 yıllarında yazdığı fakat yaşıyorken yayınlayamadığı bir eseridir. Eser konusunu 1853 ile 1855 yılları arasında geçen Kırım savaşından almaktadır. Çoğunuzun bildiği gibi Kafkasların bir halk kahramanı olan Şeyh Şamil ve onun en büyük yardımcısı Hacı Murattır. Şeyh Şamil’ in en çok güvendiği gözü pek ve yiğit bir
Sonsuz Bir Evrim
İnsan toplulukları tek başlarına yaşasaydılar şu an diğer canlılardan çok büyük bir farkı da olmayacaktı.
Bizi tarih sahnesinde tüm canlılardan ileriye götüren birkaç etmenden başka bir şey olmadığını söylesem?
İnsanlar bir arada yaşayarak ortak mitler ürettiler ve bu mitler çerçevesinde bir arada yaşamayı öğrendiler. Bu birliktelik onlara
Siz hiç ölüm satan ve geçimini bununla kazanan ailenin, ‘‘Hayatta mağlup oldunuz ama ölümde başarılı olacaksınız.’’ sözüyle reklam yapıp ve tabancadan jilete, zehirden sicime veya kılıçtan gaza kadar yüzlerce ürünüyle, hizmet veren, intihar etmek isteyen müşterilerine kaliteli bir intihar aracı temin etmek için çabalayan bir dükkanını gördünüz mü ?
Eminim ki hayır, ama merak etmeyin bu eser tam olarak da bu konuyu anlatıyor.
İntihar Dükkanı ilk bakıldığında, iç karartıcı bir eser gibi gözükse aslında tam olarak öyle değil.
İntihar dükkanı, trajikomik olarak işlenmiş bir eser, bunun sebebi yazarın karikatürist olmasıdır. Mesleğinin mizahı yapısını yazdığı esere, alt metinleri bozmayarak incelikle işlemiştir. İşte buna ustalık denir. Elbette kitabı okurken, bir stand-up gösterisindeymiş gibi, kahkahalara boğulmuyorsunuz, kitabın mizahı yapısının ağır olmasına karşılık, alt metin ağırlıklı olması ruhsal dünyamızdan izlere eserde rastlamamızı mümkün kılıyor.
Bence intihar gibi ağır bir psikolojik bozulma sonucu veya sadece bazen bir tercih olan bir sonun, bir ticari bir faliyettin kollarına bırakılması, esere ana temayı veren asıl nokta olmuş.
Kendinize ölümü sunabilirsiniz. Ama ölüm bedava değil.’’
Eserin, müzikal türünde animasyon filmide mevcut kitaba sağdık kalınarak harika bir animasyon filmi olmuş. Kitabı okuduktan sonra izlemenizi tavsiye ederim.
Kitabı edebi bir taraftan okumak pek mümkün olmasada, keyifle okunacak bir eser olmuş.
Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar diliyorum.
Ateş Hattında Bir Gazeteci ve Boğazda Bir Kurşun
Kitap gerçek bir yaşamdan hatta bizzat yazarın tanık ettiği bir süreçten oluştuğu için, öncelikle kısaca İspanya İç Savaşı’ndan bahsetmenin yerinde olacağı kanaatindeyim.
İspanya İç Savaşı
İspanya’da 1936-39 yılları arasında Cumhuriyetçiler ile General Franco liderliğindeki isyancı bir grup olan Milliyetçiler arasında kanlı bir iç savaş
Roman, kuşak çatışmalarını anlatmaktadır.
İki neslin çatışmasından ilerleyen hikaye, okuyucuya bu kuşak çatışmasının aile ve topluma yansımalarının izleri göstermektedir.
Bugün hala aşina olduğumuz yeni nesil çok farklı veya yeni nesil şöyle, böyle gibi eleştirilere yanıtı aslında hikayenin içinde.
Gelin, hikayeyi biraz daha yakından inceleyelim
Gelenekçi bir aile sahip Arkadiy, öğrenimi tamamladıktan sonra babasının yanına döner.
Birde yanında bir misafirle gelir, akıl hocası da diyebileceğimiz arkadaşının ismi Bazorovdur.
Bu misafir kuşak çatışmasının ana karakteridir.
Bazorov, Nihilist ilkeleri benimsemiş, gelenekçi tabuları karşı çıkan birazda pozitivizm ilkelerine sahip bir karakterdir.
Yıllardır oğlunun özlemini çeken baba, oğlu ve arkadaşını büyük bir heyecan ile karşılar.
Fakat paradigmasının yerinden sarsılacağından ve büyük bir uykudan uyanacağından haberi yoktur.
Hikayenin devamını spoiler vermemek adına yazmayacağım.
Kısacası
Romanda, Nihilizm, Aristokrasi, Statü Farkları, Realizm gibi kavramların psikolojik ve sosyolojik yönlerini ele alan bir eser diyebiliriz.
Son olarak bu eser için şunu söylemek istiyorum..
Heraklitos'un dediği gibi “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”
Bazen Tesadüfler Planlanabilir Mi ?
Öncelikle şuaradan başlayalım, kitabın anlatım tarzı biraz esprili biraz trajik.
Bence kitabın, okuyucuda bıraktığı o derin etki hikayeden çok buradan geliyor.
Espri ve trajedi, bunları harmanlayıp hikayeye çok güzel bir incelikle oturtulması muhteşem bir eseri ortaya çıkarmış.
Kitabın sayfa sayısı ilk bakışta uzun gelebilir, fakat şunu
Spoiler vermeden hikayeyi özetleyecek olursam
4 kişi bir adadan avlanmak için kayık ile denize açılır ve onları bekleyen büyük fedakarlıklara ve zorluklara doğru ilerlerler.
İşte hikaye tamda burada başlar.
Kitabı okumaya başladığımda gerçekten bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Beni bazı yerlerinde oldukça duygulandırdı. Hikaye kısa olmasına rağmen gerçekten çok büyük mesajlar vermektedir. Fedakarlık, işte tamda bahsettiğim bu büyük mesaj, en çaresiz anlarda yapılacak büyük fedakarlıklar. Hikaye kısmına gelecek olursak gerçekten zihninizde canlandırabileceğiniz ve sanki o anı siz yaşıyormuşsunuz gibi hissedeceğiniz bir eser olmuş. O kadar akıcı yazılmış ki, okumaya başladığınızda bir ipi çeker gibi sonunu görmek istiyorsunuz. Muazzam şekilde karakter psikolojileri işlenmiş ve gerçek duyguların tüm yansımaları karakterlerde görülmektedir. Gerçekten çok başarılı bir eser olmuş.
Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar diliyorum.
Kitap kısa olduğu için, nerden tutsam spoiler veririm diye, hikayeyi hiç anlatmayacağım.
Genel hatları ile biraz değinmek istiyorum
Bence ana tema Tutku...
Hikaye, tutkunun insanı nerelere kadar götürebileceğini ve o tutkunun insan ruhunda
adeta bir alev gibi nasıl yayıldığını ve bunun önüne geçilmesi zor bir duygu olduğunu anlatıyor.
Bir kadın tesadüfen kumarhanede karşılaştığı, bitmiş bir halde olan adama, önce acıma duygusu ve yardım etme isteğiyle ile yaklaşır daha sonra adamdan etkilenir ve bu acıma ve yardım isteği bir tutkuya dönüşür.
Bu duygu kadının tüm prensiplerini alt üst ederek ruhuna bir alev topu gibi yayılır.
İlk başlarda kadın bu durumu kabul etmek istemez fakat, artık kendine engel olamamaya başlar.
Bir süre sonra acıma duygusunun ve yardım etme uygusunun önüne geçerek aşka dönüşür.
Aşık olduğu ve ondan yaş olarak küçük olan adam, onda çok derin duygular yaratarak, onun tüm prensip kurallarını devre dışı bırakır.
Çünkü, kadın iç dünyasında unuttuğu ve belki de uzun zamandır varlığından dahi haberi olmadığı bir çok his yeniden canlanır.
Kadın, sonsuz bir tutku denizinin derinliklerine dalar ve adama karşı olan hisleri adeta tüm ruhunu sarar.
Sanırım daha fazla anlatırsam ister istemez spoiler vermiş olacağım.
Benim çıkarımım, tutku öyle güçlü bir şeydir ki, bizim hiç yıkılmaz dediğimiz prensipleri dahi yıkabilir..
Unutmadan, bu söz gerçekten beni çok etkiledi ve belki de yazar hikaye içinde, okura güzel bir mesaj vermek istedi.
“Şahsen insanları mahkum etmektense, anlamak beni daha mutlu kılar.”
Okuyacak okurlara şimdiden iyi okumalar.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,1bin okunma
Öncelikle biraz yazar hakkında bahsetmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Yazarımızı ismi, Anthony Burgess
İngiltere de doğmuştur. Annesi ve kardeşi İspanyol gribinden hayatlarını kaybetmiştir.
Bu acı kayıp onda derin izler bırakmıştır. 20 i yaşlara geldiğinde ise 2. Dünya savaşında İngiliz ordusunda görev almıştır. 1950 yılında üniversitede
Yapmamayı Tercih Ediyorum...
Yazar
Herman Melvılle
1819' da New York'ta doğmuştur. Babasının ölümü üzerine 13 yaşında çalışmaya başlamıştır.
Bir kaç işte çalıştık dan sonra Livepool'a seyhat eden bir gemide iş bulmuştur.
Çalışma şartı ağır olduğu için arkadaşları ile gemiyi terk edip Typee yerlileri arasında
bir süre yaşamaya başlamışlar. Gemide isyana katılmak suçundan
Kitabı, okurken içinde konular hakkında belgesel veya araştırma yaparsanız,size çok büyük katkısı olacaktır. Herkitap da hemen hemen içinde geçen konular
hakkında belgesel veya araştırma yaparak okurum. Bu sayede kitabın bana vermek istediğinden daha fazla
bilgi veya konu hakkında fikir sahibi olur ve öğrenirim. Kısacası size ufak bir tavsiye
Kitabı, corona vürüsü olmadan önce okusaydım, aynı etkiyi gene yaratır mıydı bilmiyorum.
Fakat, bu pandemi döneminde okumam beni bir hayli etkiledi.
Okurken, tarihe sanki tanıklık etmiş gibi bir hissiyata kapıldım.
Yazar, sanki yıllar öncesinden bu günü görmüş gibi, bir vebadan bahsediyor.
bu veba tüm insanlığı neredeyse silip süpürüyor.
Veba salgınının sonucunda, ufak da olsa toplumsal olaylara değinmesi oldukça hoş olmuş.
Kaos ortamında insanların ne kadar vahşileştiklerinden, kaos ortamında insan psikolojilerinden ve değişen toplumsal yapıyı gözler önüne seriyor.
Kitap içerisindeki bazı tahminleri de dikkate değer.
19.yüzyılda yaşamış biri olarak 2013 de dünya nüfusunun 8 milyar olacağından bahsetmiş
ve aşağı yukarı tahmini de doğru oldu.
Hiç yaşamında salgın görmemiş bir yazar olmasına rağmen, salgın esnasında insanlar ne yapar
nasıl hareket eder, bunu sanki yaşamış gibi anlatmış.
Ben çok keyif alarak okudum. Şimdiden okuyacak okurlara iyi okumalar diliyorum...
