Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Laptus

Reklam
Bugün kendime yerleşiyorum.
Her yağmur damlasıyla doğada ağlayan, ıskalanmış hayatımdır. Günün hüznünü boş yere toğrağğa akıtan damla damla, sağanak sağanak yağmurda bendeki belirsizlikten bir şeyler var. Yağmur dinmek bilmiyor.. Sesi ruhumu sırılsıklam etti. Ne biçin bir yağmur bu... Sandalyem yağmur duygusuyla sulanıyor, sıvılaşıyor. Sıkıntılı bir soğuk, buz kesmiş elleriyle zavallı yüreğimi sarıyor. Kurşuni saatler uzadıkça uzuyor, zamanın içinde bitimsizleşiyor: saniyeler geçmek bilmiyor. Yağmur upuzun, ölgün şikayetini camlara çarpıyor. Soğuk bir el boğazımı sıkıyor, hayatı solumamı engelliyor. İçimdeki her şey ölüyor - hatta düş kurabildiğime olan güvenim bile! Ne yaparsam yapayım, kendimi fiziksel olarak iyi hissedemiyorum. Gönlümün kaydığı bütün dinginliklerin, ruhumu parçalayan sivri köşeleri var. Bakışlarımı kenetlediğim bütün bakışlar zifiri karanlık çıktı, günün zayıflamış ışığının izi vardı bunlarda, acısız ölmek için kaftandılar.
Sayfa 192 - Can
Zaman.
İyi şeyler birdenbire olur, bu kadar bekletmez insanı. Sürümcemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz.
Sayfa 89 - İletişim YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çağımızın sözde en büyük tasası, zaman kıtlığıdır. Toplumlarımızdaki zekâ ve paranın son derece büyük bir bölümünü işleri daha hızlı yapmak için harcamamızın nedeni, bilime ve bilgeliğe karşı duyduğumuz çıkar tanımaz sevgi değil. İnsanoğlunun nihai amacı mükemmel bir insanlığa değil de şimşek olup çakmaya, ışık hızına ulaşmaya çalışmasıdır adeta.
Ayrıntı
Uyanış
Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım, eşyayı görüşüm, insanları anlayışım değişti. Vakıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.
Reklam
Hayat, ölümün şerefine yazılmış bir kasîdeden başka bir şey değildir.
Sayfa 98 - DergahKitabı okuyacak
Biçare yokluğumun mezar taşına
O başka bir yıldızda doğmuş kadar bu toprağın hesaplarına, zaruretlerine yabancıydı. Onun için çok defa biçare olurdu. Büyüğe ve istisnaiye karşı duyduğu aşk, onun zâhiren çok sakin görünen hayatını zehirlerdi. Kendi ördüğü ağın içinde boğulan bir örümcek gibi, bu tehlikeli ruh haletinin hazırladığı vaziyetler içinde çırpınır dururdu. Talihi küçük bir vodvil muharririydi. Fakat o bu vodvili bir Sofokles veya Shakespeare tiyatrosu imiş gibi ciddi ve mustarip yaşadı. Onun için hayatı dışarıdan gülünç ve iç tarafından büyük ve azametliydi. Bilmem farkına varıyor musunuz? Hepimiz seyrederken o kadar güldüğümüz ve eğlendiğimiz Sekizinci veya cinsinden bir piyeste ciddiyetle rol almış bir Kral Oidipus veya Antigone yahut Othello tasavvur edin. İşte zavallı Abdullah'ın hayatı...
Sayfa 36 - DergahKitabı okuyacak
İnsanın mürekkebi kendi sonunu yazana kadar tükenmezmiş.
Renksiz gençliğimi, kendime ve dünyaya karşı giriştiğim savaşta tükettim. Gençken durmadan hayal kurardım; ele avuca sığmaz, doymak bilmez hayal gücümün biçimlendirdiği bazen kararan, bazen pırıl pırıl yanan görüntüleri nasıl severdim! Onlardan geriye ne kaldı? Korkunç bir rüyayla cebelleşmenin bitkinliği gibi bir bitkinlik ve pişmanlıklarla dolu silik bir anı. Bu boş çabada, gerçek hayatın can damarı sayılan ruh ateşini, irade direncini tükettim. Hayata, onu bütün ayrıntılarına kadar kafamda yaşatarak atıldım ve tıpkı önceden okunmuş bir kitabın kötü bir taklidini okur gibi bunaldım, tiksinti duydum.
Sayfa 182 - CanKitabı okudu
Nihai durak burasıdır.
..Ne anlık romantik bir "yıldırım aşkı" yanılsamasıdır ne de tek sesli orkestra halinde "birbiri içinde erimiş" çiftin mükemmelliği. Hayır, iki tekilliğin evliliği, dayandığı yasadan çok, hiç eksik olmayan zorluklara da mutluluklara da direnen sarsılmaz bir inançtan güç alır: "Olunması gereken yer burasıdır." inancı.
Sayfa 67 - YKYKitabı okudu
Burada karşılaşan ve kucaklaşan arkadaşlar gittiler çoktan, hepsi kendi yanlışlarına.
Reklam
Araftır insan.
İnsan, hayvanların toprağıyla kendi Tanrılarının göğü arasında yaşayan ikiyönlü, talihsiz bir yaratık henüz, masumluk çağlarının yeryüzü cennetini kaybedeli çok oldu ama ruhunun kurtarılışının ilahi cennetine de erişemedi.
Sayfa 444 - AyrıntıKitabı okudu
Bilge kötülük yahut cahil iyilikler...
İnsanlar arasında barışı sağlamanın ve korumanın tek yolu karşılıklı cahillik ve birbirini tanımlamaktan geçer. Seçkin eğitimciler tarafından eğitilmiş, okuryazarlığın insanlığın genel sorununu çözeceğine inanan zavallı kadına, birkaç tarih kitabı ve gündelik gazetelerin politika sayfaları yardımıyla, insanlık durumunun abecesini açıklamak durumunda hissediyordum kendimi. Ona dünyanın en eğitimli halkının toplama kamplarını yarattığını, Katolikleri ve Yahudileri kitleler halinde işkenceden geçirip yaktığını anımsatırım. Sonuç olarak her sabah, Almanlara değil de bana kızarak kalkar yatağından.
Sayfa 258 - AyrıntıKitabı okudu
Şâdî betaleb ki hâsil-i omr demîst. Mutluluk iste. Çünkü ömür dediğin bir ândır.
Sayfa 109 - YKYKitabı okudu
Acınası Yanlışlıklar Tekerrürü
Tek başardığımız birbirimizi bir kez daha acımasızca kırmak.
Sayfa 132 - AyrıntıKitabı okudu
Tanrı'nın Pencereleri
Cinsel doyum tapıncı: cinsel yaşamda hayal edilen, cinsel yaşama yansıtılan katı ilkeci yararcılık; yararsızlığa karşı verimlilik; aşkın ve evrenin biricik gerçek amacı olan coşkun bir patlamaya erişmek için, olabildiğince çabuk aşılması gereken bir engele indirgenmiş çiftleşme. Yavaşlığın keyfi neden yitip gitti böyle? Ah nerede şimdi geçmişin aylakları? Halk türkülerinin tembel kahramanları neredeler, bir değirmenden ötekine sürüklenip duran, açık havada yıldız palasta uyku çeken şu serseri tayfası nerede şimdi? Günümüz dünyasında işsizliğe dönüştü aylaklık, aynı şey değil kuşkusuz. Bir Çek atasözü onların tatlı aylaklıklarını bir eğretilemeyle tanımlar; "Tanrı'nın pencerelerini seyrediyorlar."
Sayfa 10 - Can YayınlarıKitabı okudu
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.