Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
"İlerleme her zaman yasalara uygun olarak sürmüyor. Doğayla iç içe yaşayan çiftçilerin çocuklarına tamamen özgürce yaklaşılmalı ki, böylece ilerlemeyi benimsemelerine yardımcı olabilelim."
Aşk her şeyden evvel hissi bir alışkanlıktır. Gözlerimiz belli bir güzelin yüzüne alışır, muhayyamelimiz belli bir hava içinde sarılı kalır; kalbimiz yalnız bir sesin, bir ismin tiryakisi olur ve işte, bunu değiştirme zorunluluğu başgösterince insan kendisini çırılçıplak soyulup evinden sokağa atılmış kimsesiz, avare yaşamaya mahkum olmuş hisseder. Kendi kendine "Ben şimdi nereye gitsem, ne yapsam?" diye söylenir. Artık alemdeki bütün vazifeleri sona ermiş gibi gelir. Bütün organizmasında, tıpkı sıcak bir memleket mahsulü olan bir ağacın soğuk bir iklime getirildiği vakit gösterildiği hazin can çekişme manzarasına benzeyen bir hâl gelip çatar.
Bu tıpkı, bir tarafımız fazla ağrıdığı ve yahut bir tarafımıza ameliyat yapıldığı esnada sözde acıyı duymamak için şarkı söylememiz gibi bir hile idi. Fakat ne yaparsak yapalım, ağrı oradadır ve bıçak etimizi yarmadadır.