Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halid Karay’la birlikte “küçük insan”ın anlatıldığı Maupassant tarzı öykücülüğün ilk örneklerini veren yazarlarımızdan. “O zamanlar Refik Halid ile ben, Maupassant'ın tesiri ile şehir içindeki tiplerden ayrılarak mevzularımızı köylerden, çobanlardan ve halkın arasından seçmeğe başladık.” diye ifade ediyor bu durumu bir konuşmasında. Yazarın Refik Halid’le diğer bir ortak yanı da yazarlık hayatına Fecr-i Ati topluluğunda başlaması. Topluluktayken “Sanat sanat içindir.” anlayışının sıkı bir savunucusuymuş. Ancak art arda tanık olduğu savaşlar yazarın sanat anlayışında bir kırılma yaratmış ve onu milli ve toplumsal hikâyeler yazmaya yöneltmiş. Hatta Halide Edib Adıvar, Karaosmanoğlu’nun Ateşten Gömlek adlı bir roman yazmakta olduğunu öğrenince bu adı çok beğenip ondan önce bir roman yazarak bu ismi kullanmış. Yakup Kadri ise bu romanı tamamlayamamış anlaşılan. Yazar, Ziya Gökalp’in de etkisiyle Halide Edib, Ömer Seyfettin gibi yazarlarla birlikte Milli Edebiyat denen akımın önemli bir temsilcisi haline gelmiş. Yazarlık hayatının ilk yıllarında gülünç bularak karşı çıktığı dilde sadeleşme hareketine de katılmış ancak eserlerinde Osmanlıca sözcük kullanmaktan vazgeçememiş. İletişim Yayınları’ndan çıkan ve yazarın kronolojik seçme hikâyelerinden oluşan bu seçkide de yazarın işlediği konulardaki değişimi ve dilindeki sadeleşmeyi görmek mümkün. Son olarak şunu not edeyim: Osmanlıca sözcükler nedeniyle özellikle kitabın başlarında çok zorlandım, yayınevi bir iki kelimenin yanına parantez açmaktan öte bir şey yapmamış maalesef.