Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sema Taş

Sema Taş
@Sema_Tas
Stepan Arkadyiç hiçbir eğilimi, görüşü seçmiyordur, tıpkı şapkasının ya da ceketinin modelini seçmeyip ayağına getirilenleri aldığı gibi, bu eğilim ve görüşler de ona kendileri geliyorlardı.
Reklam
Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu.
Sayfa 146Kitabı okudu
Doğmuş, büyümüş, okumuş, devlet hizmetine girip memleketi dolaşmış, ihtiyarlamış, evlenip kavga ve dırıltı içinde bir hayat geçirmiş ve nihayet bu hale gelmişti… Herkes başka türlü mü yaşıyordu sanki?
Sayfa 109Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…
Anası onu gezmeye götürürken bir saat saçlarını düzeltmeye uğraştığı halde, ne anasının, ne babasının aklına bu kafanın içi ile de bir parça meşgul olmak düşüncesi gelmemişti.
Reklam
Narkissos bir gün bir su birikintisinde kendi yansımasını görür ve bu yansımaya aşık olur. Kendi güzelliğiyle büyülenen Narkissos, gerçeklik algısını kaybederek solup gider.
Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu. Yemek yerken, “Size doğrusunu söyleyeyim, sizden biri bana ihanet edecek” dedi.
Dünyada kavuştuklarında nefret edecekleri şeylerin hayalini kuran kaç tane Dan olduğunu merak ediyordu. Bunların kaçı onları mutlu edeceğini varsaydıkları hayalleri başkalarına da dayatıyordu acaba?
Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız.
Carravaggio, insani deneyimlerin tümünü bu tabloya boca etmiştir: vahşet, merhamet, masumiyet, keder, zalimlik ve yitip gidenler.
Reklam
Caravaggio’dan önce de sanat vardı sonra da, ama aynı sanat değildi.
Eyleme ne kadar yoğunlaşırsanız, diğer şeylerden o kadar uzaklaşıyordunuz. Kendiniz olmaktan kurtulup yaptığınız şeye dönüşüyordunuz.
Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak. Belki de cidden yaşamak istediğin bir hayat var.
Gyges gibi, insanı görünmez yapan bir yüzük bulan herkes adil davranmaya gerek görmezdi; çünkü suç işlendiğinde, baştan çıkardığında ya da aldatıldığında yaptığının yanına kâr kalacağını garanti edebilir.
İnsanlar sadece bakıp geçiyorlar; tanımadıkları birilerinin öldürülmüş olması onlar için gerçek bir sorun teşkil etmiyor.
Reklam
Amerika hakkındaki en muhteşem şey, en zengin tüketicinin de, en fakir tüketicinin de temelde aynı şeyleri satın aldığı geleneği başlatmış olması. Televizyon seyrederken Coca-Cola’yı gördüğünüzde biliyorsunuz ki başkan da Cola içiyor, Liz Taylor da. Bir düşünün siz de Coca-Cola içebilirsiniz.
Düşsel aşk, gerçek aşktan çok daha iyi. Onu hiç yaşamamak çok heyecan verici. En heyecan verici olaylar, asla bir araya gelemeyen iki zıtlık arasındakilerdir.
Adayı görmek için adadan dışarı çıkmak gerektiğini, kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum.
İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omuzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır; bizlerse hâlâ, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
Zaten neticede ne fark ediyordu ki? Herkes ölüyordu sonuçta; iyiler de kötüler de, güçlüler de zayıflar da, yaşamayı sevenler de yaşamı alaya alanlar da. Hepsi yok olup gitti. Her şey yok olup gitti.
Reklam
Uygarlık çöküyordu ve herkes kendi başınaydı.
Katedraller yerine insanların gözlerinin resmini yapmayı tercih ediyorum, çünkü gözlerde katedrallerde olmayan bir şey var… insanın ruhu.
Ancak kalbin boşluğu kalıyor, hiçbir şey onu yeniden dolduramıyor.
“Yemin ettim… bir gün, benim yüce adımın etrafında vahşice parlayacak ışığın kılıçlarıyla annemi ölüm ve kaderin elinden zorla alacağım”
İnsan bilmediği şeyler hakkında daima abartılı düşüncelere kapılır.
Bu bedene senin sayende gireceğim ta ezelden beri yazılıydı. Ama ayağıma dolaşamayacaksın.