Stepan Arkadyiç hiçbir eğilimi, görüşü seçmiyordur, tıpkı şapkasının ya da ceketinin modelini seçmeyip ayağına getirilenleri aldığı gibi, bu eğilim ve görüşler de ona kendileri geliyorlardı.
Konuşmaya ne lüzum vardı? Bütün güzel laflardan ve hoş insanlardan sıkılan bu mahlukları, birbirlerinin sessiz mevcudiyeti, yorgunluk verecek kadar doyuruyordu.
Doğmuş, büyümüş, okumuş, devlet hizmetine girip memleketi dolaşmış, ihtiyarlamış, evlenip kavga ve dırıltı içinde bir hayat geçirmiş ve nihayet bu hale gelmişti… Herkes başka türlü mü yaşıyordu sanki?
Anası onu gezmeye götürürken bir saat saçlarını düzeltmeye uğraştığı halde, ne anasının, ne babasının aklına bu kafanın içi ile de bir parça meşgul olmak düşüncesi gelmemişti.
Narkissos bir gün bir su birikintisinde kendi yansımasını görür ve bu yansımaya aşık olur. Kendi güzelliğiyle büyülenen Narkissos, gerçeklik algısını kaybederek solup gider.
Dünyada kavuştuklarında nefret edecekleri şeylerin hayalini kuran kaç tane Dan olduğunu merak ediyordu. Bunların kaçı onları mutlu edeceğini varsaydıkları hayalleri başkalarına da dayatıyordu acaba?
Gyges gibi, insanı görünmez yapan bir yüzük bulan herkes adil davranmaya gerek görmezdi; çünkü suç işlendiğinde, baştan çıkardığında ya da aldatıldığında yaptığının yanına kâr kalacağını garanti edebilir.
Amerika hakkındaki en muhteşem şey, en zengin tüketicinin de, en fakir tüketicinin de temelde aynı şeyleri satın aldığı geleneği başlatmış olması. Televizyon seyrederken Coca-Cola’yı gördüğünüzde biliyorsunuz ki başkan da Cola içiyor, Liz Taylor da. Bir düşünün siz de Coca-Cola içebilirsiniz.
Düşsel aşk, gerçek aşktan çok daha iyi. Onu hiç yaşamamak çok heyecan verici. En heyecan verici olaylar, asla bir araya gelemeyen iki zıtlık arasındakilerdir.
İşte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omuzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır; bizlerse hâlâ, geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikaye, diye homurdanıp dururuz.
Zaten neticede ne fark ediyordu ki? Herkes ölüyordu sonuçta; iyiler de kötüler de, güçlüler de zayıflar da, yaşamayı sevenler de yaşamı alaya alanlar da. Hepsi yok olup gitti. Her şey yok olup gitti.