Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sibel

Sibel
@Sibel1212
"Yaşamak için ihtiyacım olan inceliğin birazını sadece melankolimde bulabiliyorum." youtu.be/AZd4k9OTjdA
195 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Mektuplar bambaşkadır. Emojilerin yerini bazen titrek bir el yazısı, bazen kağıda düşen bir göz yaşı, bazen kağıda bırakılan bir buse, bazen de kağıda bırakılan bir koku alırdı. Düşünülerek yazılırdı bu yüzden de yanlış anlaşılmalara neden olmazdı. Eskiden mektup arkadaşları olurdu. Çocuklar okuma yazmayı öğrendiğinde evvela mektup yazmak isterler meselâ. Mektuplar bir başkaydı, samimiyet vardı. İşte Sabahattin Ali'de bu mektupların en güzellerini birtanecik karısı Aliye'ye ve kızı Filiz'e yazmıştır. Onlardan uzakta olduğu her an, hapishanede, iş nedeni ile başka şehirlerde bulunduğu her anda onlara mektup yazmıştır. Hitap şekli, cümleleri öyle samimi ki, kızına her mektubunda "Ruhum Filiz" diye giriş yapması "miyop gözlerinden öperim" deyişi... Hapishaneye girerken, çıkarken, maddi sorunlar yaşarken bile umut dolu mektuplar okudum. Hele birinde hapishanede olduğu zaman bile karısının yılbaşını güzel geçirmiş temennisinde bulunmasına imrendim. Bu yaşama çok erken veda etmiş olsa bile eşine mükemmel bir sevgili, kızına mükemmel bir baba Sabahattin Ali. Bu mektupları okuyunca seni daha çok sevdim S.A.
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,3bin okunma
Reklam
222 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kitap, Yusuf adında bir çocuğun gözleri önünde  anne ve babasının eşkıyalar tarafından öldürülmesi ile başlar. Kimi kimsesi kalmayan Yusuf'u, olay yerine gelen kaymakam evlatlık olarak alır. Kitaptaki olay örgüsüne dair daha fazla bilgi vermek istemiyorum, zaten kitabın açıklama kısmında bu bilgiler mevcut. Kitabın üzerimdeki etkisi üzerinde konuşmayı daha çok seviyorum. Sabahattin Ali'nin okuduğum beşinci kitabı ve her kitabında olduğu gibi dili kullanma şekline hayran olduğum yazarlardan birisi. Konusunu, olay örgüsünü sevmesem dahi sırf bu yüzden okumak isteyebileceğim bir yazar. Kürk Mantolu Madonna en çok sevilen eseri olsa bile bir kıyaslama yapacak olsam Kuyucaklı Yusuf açık ara önde gelir. Araştırmalarım sonunda öğrendim ki, Yaşar Kemal: "Eğer Sabahattin Ali, Kuyucaklı Yusuf'u yazmasaydı, İnce Memed'i yazamazdım." demiştir. Yazarın, aynı zamanda bir başkaldırı hikâyesi olan Kuyucaklı Yusuf için tasarladığı hikayelere devam etmeye ömrü yetmemiştir ve Yaşar Kemal de, İnce Memed ile kaldığı yerden devam etmiştir adeta. Daha çocukken hayata bir sıfır geriden başlayan Yusuf, her şeyi içine atmış, dolmuş ama taşmamıştır. Adalet karşısında bir kaya gibi sağlamdır, dürüsttür, yiğittir. İçindeki boşluğu Muazzez ile doldurmaya çalışmış ama her iyi insanda olduğu gibi kader bu saadetin uzun sürmesine izin vermemiştir. Hiç düşunmeden Yusuf'u tanıyın derim. Kurgusu ve üslûbu ile sizi içine çekecek bir eser.
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,8bin okunma
256 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bir şeyi etraflıca düşünebilmek, hislerini zirvede yaşayabilmek, çevrendeki acılara kayıtsız kalamamak, kırılganlık, empati kurabilmek, kendini sorgulamak… Tüm bunlar insanı mutsuz eden şeylerdir, insanlara bakınca çevresine, kendine kayıtsız, aldırmaz insanların çok daha mutlu olabildiğini görebiliriz. Bu insanlar, bencildirler ve en çok “aman,
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,2bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
432 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kitapta Josef adında bir tıp doktoru vardır, bir gün kendisine Lou Salome adında bir kadın gelir ve intihara meyilli olduğunu düşündüğü Friedrich Nietzsche’ nin tedavisi için ondan yardım ister, fakat bunun Nietzsche’den gizli yapmaya çalışır. Lou Salome’yi merak edip araştırdığımda gördüm ki ismi Nietzsche, Rilke, Tolstoy, Paul Ree, Freud gibi
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352bin okunma
724 syf.
10/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Bazı şeyler nerede, nasıl başlar ve nasıl biter anlamazsınız, sorarlar sana nasıl oldu, anlatacak pek de bir şey bulamazsınız peki öyle ise anlatacak bir şey yoksa neden bir kitap bu kadar içinizde yer edebilir? Bir dostumun dediği gibi gerçekten bu kitabı okuyan herkes kendini tutunamayan mı sanar, yoksa tutunamayan herkes bu kitabı mı okur? Bir
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061,6bin okunma
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Deli olacak kadar akıllı olmak isterdim.
Yazar bir dönem ailesi tarafından akli dengesi bozuk sanılarak üç kere akıl hastahanesine gönderilmiş "Veronika Ölmek İstiyor" isimli bu romanını da bu dönemdeki tecrübelerinden yola çıkarak yazmış. Romanda Veronika adında bir kadın intihar etmeye kalkışır ve ne yazık ki başaramaz, kendisini akıl hastanesinde bulur. Bu hastanedeki delilerin karakter analizleri, yapılan tedavilerin tasvirleri öyle güzel yapılmış ki yazarın burada bir dönem kaldığı muhakkak diyorsunuz. Kitapta anlatılan bir hikayeye göre; “Bir kral ve mutlu mesut yaşayan bir halkı varmış. Bir gün düşmanları hep su içtikleri kuyuya bir zehir koymuş. Oradan suyu içen bütün halk hastalanmış ve normal olmayan şekilde davranmaya başlamışlar. Kral ise bu duruma müdahale etmek istemiş, ancak kralın gösterdiği tepkiler halk tarafından anormal olarak karşılanmış ve sarayın kapısına yürümüşler. Kral delirdi, artık bizi iyi yönetemiyor diye. Kral ise sonunda, halkının kuyudan su içtikten sonra farklılaştığını fark ederek, gidip o sudan içmiş. Sonunda O da halkı gibi farklı davranışlar göstermeye başlamış. Ama halk, kral kendileri gibi davranıyor diye, ‘Kralımız kendine geldi sonunda, normal davranıyor.’ demişler ve normal bir şekilde yine mutlu mesut yaşamaya devam etmişler.” Size de çok tanıdık gelmedi mi bu hikaye? Hangimiz akıllı, hangimiz deliyiz sahi? Deliler mi daha özgür ve dürüst yoksa deli olmayanlar mı? Hepimiz içimizde bir Veronika taşıyoruz bence.
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 201077,1bin okunma
104 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bazen çok kısa süreli olarak düşünürüm (iyi ki kısa sürelidir yoksa ne yapardım bilmiyorum) genelde bu sabahın çok erken vakitlerinde uyanmak zorunda olduğum zamanlarda olur; “Uyan, kahvaltı yap, dişlerini fırçala, temiz kıyafetler giy, insanlara gülümse, nezaketen sorulmuş ‘nasılsın’ sorularına ‘iyiyim’ de, akşama kadar çalış, akşam da yarına zinde olabilmek için dinlen ve uyu” Neden? Neden? Neden? Her gün bir diğerinin aynısı olan günler. Tüm bunları uzun düşünmem diyorum çünkü düşünürsem bir çözüm bulmalıyım. Albert Camus gibi kendisi ile yüzleşemiyor insan çünkü o zaman her şey öyle tatsızlaşıyor ki ve biz çoğumuz sahteliği tercih edip mış gibi yaşamlara devam ediyoruz. Bunun böyle olmaması gerektiğini, korkularımla ve gerçeklerle yüzleşmem gerektiğini söylemişti çok sevdiğim biri, belki de bu yüzden bu kitabı bana hediye etti bilemiyorum ama gerçekleri birer birer yüzüme vuran bu kitap oldukça etkileyici. Kitabın bir yerinde Camus gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıkmasından, yalanların ölen kişi ile gitmemesinden bahsediyor belki de bu sebepten kitabında her şeyi tüm çıplaklığı ile bize sunmuştur. Yazarın hayata veda etmeden birkaç yıl önce kaleme aldığı, yaşantısıyla yakından ilişkili olduğunu düşündüğüm bu eserdeki satırların neredeyse 2/3’ünün altını çizdim. Özümsenerek okunması gereken bir “düşüş” kitabı.
Düşüş
DüşüşAlbert Camus · Can Yayınları · 201915,1bin okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
·
37 günde okudu
“Maviyi anlarsın. Denizi anlarsın. Mavi denizi Zor anlarsın...” Ölüm ile ilgili yazılan en güzel şiiri bence Melih Cevdet Anday yazmış. İnsan ölümü anlar, her gün haberlerde izlediği o ölüm haberlerini de kolayca kabullenir ve bir dakika sonra o haberden eser kalmaz. Ya mavi denizi anlamak? Ya ölüm bizim sevdiklerimize uğramışsa, hem de en yakınlarımıza? Annemize, babamıza, kardeşimize, sevgilimize, can dostumuza… Çaresizlik o zaman başlar işte. Kayıplarımız neticesinde güçlü olmaya çalışmayı, ağlamamayı değil tam aksine yasımızı yaşamamız gerektiğini, yas sürecini, bunu yaşamayanların ilerde farklı sorunlar yaşadığını ve geriye dönüp o yas sürecini yaşamak gerektiğini anlatan faydalı bir kitap. Yazar, bilimsel gerçekleri size hastalarının yaşadığı psikolojik travmalar ve ürettiği çözümlerle ortaya koyuyor bu yüzden okurken sıkılmıyorsunuz. Yine de bir kayıp yaşayanların daha dikkatle ve istekle okuyabileceklerini düşünüyorum.
Gidenin Ardından
Gidenin ArdındanElizabeth Zintl · OA Yayınları · 2010373 okunma
479 syf.
10/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Yorgun Hikmet, Kendini bile anlamakta zorlanan, Hayallerinde bile korkan Hikmet. Mış gibi yapmaktan usanan, Sevgi’de sevgisizliği, Bilge’de bilgisizliği bulan Hikmet. Derdi kendini tanımak olan, Hep arada kalan Hikmet. İçinin mevsimleri tabiatla zıt olan, ‘Sizi anlıyorum’ gözlerinin sahteliğinden başı ağrıyan Hikmet. Sonra kendisini de dinlerler diye çok dinleyen, ama artık konuşma sırası kendilerine geçen Hikmet’ler. Hikmet I, Hikmet II, Hikmet III, Hikmet IV… Okumak ve anlamak kolay değil Oğuz Atay’ı, belki biraz yaş almanız ya da yaşanmışlığınızın olması gerekiyor. Biraz Hikmet olmalı bu kitabı anlamak için. Yoksa kitabın sonunda, filmin çok karışık olduğunu söyleyen adama, “Sonunda çocuk ölüyor işte.” diyen kız gibi olur tepkiniz. İnsan başkalarını hızlıca dinler, atladığı yerler de olur, önemsemez çünkü. Ama kendisi öyle midir? Konuştuğunda her bir sözü anlaşılsın ister, emek ister, vakit ister. İşte bu yüzdendir, bazı kitapların içinde öyle bulursunuz ki kendinizi, yavaş yavaş okuyup özümsemeniz gerekir, ona diğerlerinden daha fazla vakit ayırmanız gerekir. Çünkü konuşan bizizdir, içimizdeki Hikmet’lerdir. Bu kitabı bu sebepten bu kadar uzun sürede okudum. Daha önce kitabı okuyan bir Hikmet'in altını çizdiği yerleri iki kez okudum, sonra ben altlarını çizdim, bazı sayfaları okuyup düşündüm. Bunu gerektiriyordu kitap. Ona ayıracak ilginiz, sabrınız, vaktiniz varsa okuyun.
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202230,9bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
Yusuf Atılgan’ın bir sözü yıllardır gardrobumda asılı; “Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğreteceğim.” Aynı şekilde senelerdir “Aylak Adam” da kitaplığımda. Her zaman diyorum, bazı kitaplar okurlarını kendiler seçer, onlar istediğinde, vakti geldiğinde okuyabilirsiniz ancak. Kitabım kendini okutmak için çok güzel bir adamı
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Yapı Kredi Yayınları · 201759,7bin okunma
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
İnceliklerin adamı Şükrü Erbaş
Bir gün bir arkadaşım "Sana bir şey göndereceğim, mutlaka oku, benim için dünyanın en güzel şiiri." demişti. O şiir "Ömür Hanım'la güz konuşmaları"ydı. Şair bunu kaybettiği eşi Hatice Hanım'a 1983'de Ankara'da bir güz mevsiminde yazmış. Alıntı yapmak istesem, hangi cümleyi seçeceğimi bilemeyecek kadar güzel yazmış Şükrü Erbaş. Hani deriz ya Sezen Aksu yapmışsa asla kötü şarkı değildir, Şükrü Erbaş da benim için öyle bir şair/yazar, O yazmışsa mutlaka güzeldir. Eser Gökay'ın sesinden dinleyin Ömür Hanımı, linki aşağıya bırakıyorum. Şiir seven herkesin sevebileceği inceliklerle dolu bir kitap. youtu.be/_1InLLgdHPY
Bütün Şiirleri 2
Bütün Şiirleri 2Şükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20184,946 okunma
76 syf.
10/10 puan verdi
Kalbinin raflarına rengarenk reçeller dizen Didem Madak
Bazı şairleri okudukça hayatını merak eder, ne yaşamış da bunları yazmış ki dersiniz. Sonra hayatını okudukça anlarsınız şiirlerinin her cümlesini yaşadığını. Küçük yaşta annesini kaybetmiştir şair. "Öldüğün gece terliklerindeki izleri okşadım anne." Fesleğene, fotoğraflara, kedilere, çokomel kağıdına, bir süt ve çikolataya nasıl böyle anlamlar yükler insan okudukça hayran kaldım. Şüphesiz bir çok şiirinde duygulanmamak imkansız ama ölmeden önce kızına bıraktığı mektuptaki son cümle kadar içimi acıtmadı hiç bir şiiri. "Canım kızım, cehaletimden şair oldum… Annesizlikten. Sen sakın şair olma!" İyi ki bu dünyadan böyle güzel bir kadın geçti!
Ah'lar Ağacı
Ah'lar AğacıDidem Madak · Metis Yayıncılık · 202121bin okunma
304 syf.
10/10 puan verdi
Can'ım Momo
Hayat telaşı içerisinde o kadar çok koşuşturuyoruz ki, yine de yapamadığımız bir sürü şey oluyor. Çocukken boş zamanlarımda ne yapacağımı düşünür dururdum, bir saat bile o kadar uzundu ki. Şimdi gece olup da yastığa baş koyduğumda o kadar çok yorulmuş oluyorum ki, o gün içinde olanları değerlendirdiğim zaman gün içinde bir sürü iş yapmış olduğumu görüyorum ama bir o kadar da yapamadığım şeyleri. Sanki koşturdukça, daha fazla iş yaptıkça zaman da azalıyor. Bu benim için ciddi anlamda sorun olmaya başladığı bir vakit Momo ile tanıştım ve gerçekten de bazı kitaplar tam vaktinde karşımıza çıkıyor. Eğer siz de hiçbir şeye vaktinizin kalmayışından şikayetçiyseniz hatta bu yüzden sevdiklerinizle yeteri kadar vakit geçiremiyorsanız etrafınız duman adamlar tarafından kuşatılmış olabilir. Bana ne mi kattı bu kitap? Tüm sosyal medya hesaplarımı kapattım mesela, benim için büyük bir adımdı bu. Sonra her sabah evden çıktığımda geç kaldığımı düşünsem bile bahçedeki hanımeliyi koklamadan yoluma devam etmiyorum, eve her dönüşümde yorgun dahi olsam bahçede oynayan çocuklar ile konuşmadan eve çıkmıyorum. Para, şöhret, güçten daha değerli şeylerin olduğunu gösteren masalsı, fantastik bir roman. Yazarın söylediği son söz ise beni çok şaşırttı; “Ben size bütün bunları olup bitmiş gibi anlattım, çünkü biri de bana böyle anlattı. Oysa gelecekte olacakmış gibi de anlatabilirdim.” Tam da şu an o geleceğin içindeyiz ve bu kitap 1973’te yazıldı.
Momo
MomoMichael Ende · Pegasus Yayınları · 201765,7bin okunma
43 öğeden 31 ile 43 arasındakiler gösteriliyor.