Her şey bir renk ile başlar. Evet bir renk. Çocukluğumuzdan itibaren hatta cinsiyetimizin öğrenilmesinden itibaren. Kimliğimize atfedilen renkler. Kız ise pembe renk erkek ise mavi renk kullanılarak kutlanıyor o önemli¿ gün. Bu mavi pembe ikiliğini icat eden zeki¿ pazarlamacının kim olduğunu düşünmeden edemiyorum doğrusu. Hem bebek giysilerini
Bugüne dek parsayı toplayan hep kentsoylu sınıf olmuştu, hem de öyle bir açgözlülükle ki, zavallı işçiye sıyırmak üzere tabağın dibi bile kalmıyordu. Gören Tanrı aşkına söylesindi! Emekçiler yüz yıldır hızla artan zenginlik ve rahatlıktan paylarını alabilmişler miydi? Hadi bakalım, özgürsünüz artık diyerek bir köşeye atmışlardı zavallıları: Evet, açlıktan ölme özgürlüğüne sahiptiler, onlar da bol bol kullanıyorlardı bu özgürlüğü. Seçildikten sonra gidip göbeğini şişiren, yoksulları eski pabucundan bile az düşünen ensesi kalınlara oy vermek kimsenin karnını doyurmuyordu. Hayır, hayır, bu iş böyle sürüp gidemezdi, yasalar yoluyla, kimsenin burnunu kanatmadan, dostça bir anlaşmaya vararak mı olurdu, yoksa her şeyi yakıp yıkarak, birbirlerini yiyerek, vahşice mi, mutlaka bir çözüm yolu bulmak gerekiyordu.
Sayfa 148 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Travma ve travma tedavisi hakkında konuşmalar yaptığımda bazen katılımcılar siyasetten konuşmamamı, nörobilim ve terapi üzerine konuşmamı istiyor. Keşke travmayı siyasetten ayırabilsem. Ancak inkar ederek yaşadığımız ve travmayı, kökenlerini görmezden gelerek tedavi ettiğimiz sürece başarısız olmaya mahkumuz. Günümüz dünyasında posta kodunuz, genetik kodunuzdan daha fazla bir şekilde güvenli ve sağlıklı bir hayat sürüp süremeyeceğinizi belirliyor. İnsanların geliri, aile yapısı, barınması, iş oranı ve eğitim fırsatları yalnızca travmatik stres yaşayıp yaşamayacaklarını değil, aynı zamanda bu konuda etkili bir yardım alabilme imkanlarını da etkiliyor. Yoksulluk, işsizlik, kötü okullar, sosyal izolasyon, silahlara kolay erişebilme, standartların altın da barınma, travmanın ortaya çıkma nedenlerindendir. Travma daha fazla travmayı doğurur, incinen insanlar diğer insanları incitir.
Artık bir çocuk olmadığımı biliyordum, ama bir 'yetişkin' de değildim.
Çocukluğun neşe dolu kayıtsızlığı ve yetişkinliğin bilinçlendirici acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı duruyordum. Daha önceki gibi umursamaz ve mutlu olmak istiyordum. Ama çocukluğun bittiğini biliyordum.
Gelecek önümde, kara bir delik gibi bekliyordu. Kapana kısılmış ve zincire vurulmuş gibi hissettim.Orada otururken kendi kendime sorduğum şey ne olduğumdu? Tarının şakalarından biriydi sadece. Hayatım şekilsiz, amaçsız veya değersiz gibi geliyordu. Büyüdükçe etrafımı çeviren duvarlara hapis olmuştum.