Erdal Demirkıran'ın "Sadece Aptallar 8 Saat Uyur" adlı kitabı, uyku süresini kısaltmanın ve daha fazla üretken olmanın yollarını anlatan bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. İlk bakışta ilgi çekici ve motive edici gibi görünse de, kitap içeriğinde yer alan bazı bilgiler ve öneriler, hem bilimsel açıdan yanlış hem de sağlık açısından
Douglas Adams'ın Otostopçunun Galaksi Rehberi uzayda kaybolmuş bir İngiliz ve galaksi rehberi yazarı uzaylıyla yaşadığı maceraları anlatan, bilimkurgu ve mizahın muhteşem bir karışımı. Kitap, kahkahalara boğarken, varoluşun anlamı, yaşamın değeri ve evrenin absürdlüğü üzerine de derin düşüncelere sevk ediyor.
Düşünsene, sıradan bir gün yaşıyorsun ve aniden Dünya patlıyor! Neyse ki, galaksi rehberi yazarı uzaylı arkadaşın Ford Prefect seni kurtarıyor ve uzay boyunca çılgın bir maceraya atılıyorsunuz. Ford, sana evrenin en tuhaf köşelerini gösteriyor ve yolda Vogonlar, Zaphod Beeblebrox ve Trillian gibi unutulmaz karakterlerle tanışıyorsun.
Adams, keskin zekası ve kelime oyunlarıyla absürt bir evren yaratıyor. Her şey o kadar garip ve öngörülemez ki, gülmeden edemiyorsun. Ama bu absürdlüğün altında yatan derin anlamlar da var. Adams, yaşamın anlamı, ölüm ve evrendeki yerimiz gibi felsefi sorgulamaları hicivli ve mizah dolu üslubuyla işliyor.
Nasıl çok güldüm, nasıl canım acıdı, nasıl da kalbimde yer etti bu kitap.
Çok çok severek okudum, hiç bitmesin istedim. Herkesin seveceği tarzda değil aslında, absürt komedi tarzında.
Bir kadının üzüntülerine, ayrılıklarına, normal bir gününde yaşadığı anlara mizahi açıdan bakıyoruz.
.
Altını çizdiğim çok satır var. Hepsine kalbimi bıraktım.
Bu tarzı sevenlere tavsiyemdir.
1950lerde televizyonların ortaya çıkması ile kitap okumanın unutulacağı fikri ile kaleme alınmış bir kitap. Okumanın yasaklandığı, kitapların yakılarak imha edildiği ve bu görevi ihbarlar üzerine itfaiyecilerin yaptığı bir distopya anlatılıyor. Yazıldığı dönemde okusam kitabı absürt bulabilirdim ama teknolojinin bu kadar geliştiği, ekranların yaygınlaştığı ve kitapların unutulmaya başlandığı bu dönemde okuyunca bana çok etkileyici geldi. Anlatılan hikaye hem imkansız gibi hem de değil gibi. Okunması gereken kitaplardan biri.
Yıllardır izlediğim,her sahnesini ezbere bildiğim bir dizinin,bir yapıtın,bir eserin kitabını okumak bu kadar geç olmamalıydı,farkındayım.ama sıkıntı yok ben zaten bu hayatta birçok şeye geç kaldım zaten..Leyla ile Mecnun belki kağıt üstünde bir absürt komedi dizisi olarak geçiyordu.ama bizim gibi her şeyi en ince ayrıntısına kadar irdeleyen ve ve her şeyden fazla etkilenen insanlar için absürt komedinin çok ötesinde bir başyapıttı.. ve her zaman da bir başyapıt olarak hayatımızda olmaya devam edecek...
Leyla ile MecnunBurak Aksak · Küsurat Yayınları · 201815,6bin okunma
İnsan dünyaya geldikten sonra kendi seçimleriyle benliğini oluşturma, özünü inşa etme düşüncesi Hikmet'in tuhaf, absürt, acıklı hallerinde dışlaşır. Hikmet'in kendini bulma yolunda attığı adımlar, romanın tamamına yayılır. "Kendimize acıyacağımıza kendimizi tanıyalım albayım,' dedim. 'Kendini tanı derler ya; bu sözün gerçek önemini kavrayalım.'" Atay'ın kahramanına "Benol" soyadını seçmiş olması bu bağlamda hatırlanmalıdır.
çok absürt bir kitaptı
Rus edebiyatıdır
Zaman kaybı hiç sevmedim kusura bakma Nikola vasilyeviç golgo olmamış
usta yazarın gariplikleri diyelim
tavsiye 4/10
Gene ispat etmiş oldun her şeyi mahvetmekte ne kadar mükemmel olduğunu. Çekil kabuğuna bir yüzyıl daha kal orada yalnız başına. Gerçekten düşündün mü oradan kurtulacağını ? Ne kadar absürt. Zaten sonu apaçık olana inanmamak. Her şeyi mahvedersin sonra gene tek başına kalırsın. O somurtkan çirkin suratın ile kimse yanına yaklaşmaz kimse çıkarmaz zamanın bile durduğu yalnızlığından. Sen hastasın. İnsanlarla konuşmak, insan olmak sana göre değil. Yanıldın sen ait değilsin bu dünyaya. Acınası hâldesin. Kimse seni kabullenmeyecek. Giyin, süslen, başarılı ol... Senin beynin hasta bir kere. Dışın güzel olsa ne yarar için küflenmiş ise. Devam et rol yapmaya yapabildiğin kadar sonunda atlayacaksın sonsuzluğa. Hissedeceksin soğuk demiri teninde. Damarlarında akanı hissettiğinde bir sıcaklık belki de bir huzur kaplayacak içini. Kemiklerin birbirine girmiş organların çorba misali. Bu kadar kolay mı bıraktın her şeyi? Bu kadar boş mu verdin her şeyden? Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyi
...
Kahramanımız Peter Kien, kendisini bilgin ve kitaplık sahibi olarak tanımlıyor. Aslında Çin Dili ve Edebiyat uzmanı bir filolog. Ancak ne ders vermeye merakı var ne de fakülteye uğramaya. İnsanlardan olabildiğince uzak kalmaya çalışıyor. Hayatının neredeyse tamamını kitapları oluşturuyor. Yirmibeş bin kitaptan oluşan kitaplığı evin bütün
Merhaba :)
Kazanırsak kaybederiz serisinin 2.kitabının yorumuyla geldim . Öncelikle kitabı sevdiğimi ve keyifle okuduğumu söylemem gerek .Daha ilk kitabı okumadıysanız sizi ilk kitaba (Kazanırsak Kaybederiz: Çevrim içi ) yönlendiriyor ,daha bu kitabı okumadıysanız da bilmeniz gerekenin kitabın ilk kitabıyla arasında pek bir fark olmadığı ve