Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çağımızın kitleleri; pembe dizi, mafya, hayali kahramanlar, spor şölenleri, porno, uyuşturucu, adaletsiz gelir dağılımı, israf, savaşlar, vahşet ile, doğayı ve insanı bozduk. küresel çılgınlık yaşıyoruz. Bu gidiş nereye ?
Sükûnetle dişlerini sıkıp sabrederek bekliyor. Dünyanın gelir dağılımı bakımından en adaletsiz ülkelerinden biri olan Türkiye'de ilk iş olarak ' Adaletin ' işlerlik kazanmasını bekliyor. Vurgunu, soygunu, hortumu görüyor; sineye çekiyor. Devlet denilen o soyut varlığa hâlâ güveniyor. " Devlet bu asil millete layık olmalıdır. "
Sayfa 41 - DergâhKitabı okudu
Reklam
264 syf.
10/10 puan verdi
Pembe Prangalı Evimiz
Ergin çağına geldiği halde benliğindeki özgürlük ikileminin sancısını çeken günümüz modern kadını bu bunalımdan nasıl anlamlı bir varoluş pratiğine varır? Kitabın ana teması bu soru etrafında şekilleniyor ve yazarın kendi hayatından verdiği örneklerle hem müthiş bir özeleştiri, hem de çarpıcı bir itiraf niteliği taşıyor. “Keseli hayvanlar gibi,
Sindrella Kompleksi
Sindrella KompleksiColette Dowling · Afrika Yayınları · 2020671 okunma
Faizin hâkim olduğu iktisâdi yapılarda gelir dağılımı adaletsiz olur. Yatırım yapmak isteyen şirketlerin, piyasadan düşük faizle mevduat alan bankalardan yüksek faizle kredi alması, üretilen malın maliyetini yükseltir. Parasını bankaya yatıran “mûdi”ye, faizin ancak bir kısmı verilirken, diğer kısım ise bankada kalır. Mûdi, muhtaç olduğu ürünü faizli kredi kullanan fabrikadan yüksek bir meblağ ödeyip alarak, bankadan almış olduğu faizi de üreticiye vermiş olur. Burada kazanan tek bir taraf vardır ki, o da hokkabaz mantığıyla her iki tarafı sömüren bankadır. Bankaya mûdi ve yatırımcı üzerinden olmak üzere çift yönlü bir para akışı vardır. Kapitalist sistemlerde bankalar hariç bütün toplum kaybeder. Faizin artması, tasarruf yapamaması nedeniyle zaten zor durumda olan şirketleri sıkıntıya sokar. Bankalar artan faizler nedeniyle verdikleri kredilerin kapatılmasını talep edebilir. Bu durumda faizli kredi dışında kaynak bulmakta zorluk çeken şirketler iflasın eşiğine gelir. İşsizlik artar, büyüme oranları hızla düşer. Enflasyon fiyatlar fırlar. Enflasyonu kontrol altında tutmak —tüketimi kısmak için hükümet vergi artışına gider. Artan faiz ve vergiler üreticiyi küçülmeye, halkı da tüketimi kısmaya sevkeder.
Türkiye Niçin Geri Kalmış Bir Ülkedir?
Türkiye niçin geri kalmış ülkedir? Çünkü Batının büyük endüstrisi ve ileri tekniği Türkiye’ye hem girmiş, hem de güç ve az girmiştir. Büyük endüstri ve ileri teknik Türkiye’ye niçin hem geç, hem güç, hem az girmiştir? Çünkü işveren sınıfımız makine kullanmaktan ise ucuz iş eli kullanmayı daha kârlı bulmuştur. Batıda büyük makine endüstrisi ve
Devletin resmi ağızlarının 7,5 milyon gizli ve 2. 5 milyona yakın açık işsiz bulunduğunu söyledikleri ve pahalılığın gün günden ağırlaştığı bir ülkede böyle bir soru gereksiz bile görünür. Türkiye’nin bugünkü aşamasını iyi ve doğru değerlendirmek için bu soru üzerinde derinliğine durmak gene de yararlı olacak. Türkiye niçin geri kalmış ülkedir?
Reklam
480 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Fransız Teğmenin Kadını İncelemesi
Fransız Teğmenin Kadını
Fransız Teğmenin Kadını
uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Ancak kitabın hem hacimli hem de anlaşılması zor olduğunu düşündüğüm için sürekli erteledim. Keşke daha önce okusaydım. Çok farklı bir okuma oldu benim için. Bende yeri ayrı olan kitaplar arasına girmeyi başardı. Bu kitap için sayfalarca inceleme yazılabilir yine de bazı noktaları atlanmış olur.
Fransız Teğmenin Kadını
Fransız Teğmenin KadınıJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 20202,406 okunma
Tarımda geri kaldığımız gibi çağdaş bir endüstriyi başaramadık. Ulusal gelir düşük, dağılımı adaletsiz. Halkın yarıdan çoğu hala okumasız yazmasız. Devlet borçlu, dış yardımlara el açıyor. Gençler işsiz. Bunları düşünmek, konuşmak yurdu kötülemek değil; tam aksine, candan bir sevgiyle onun durumunu iyileştirici, yük­seltici çözüm aramak demektir: Neden böyle oldu, nasıl böyle oldu; kafa yormak demektir.
Sayfa 131Kitabı okudu
Özal (II)
ANAP, referandumda başarılı bir sonuç almıştı, ancak bu sonucun tamamını partisine kanalize etmesi mümkün değildi. O yüzden, seçimler öncesinde işini sağlama almak ve seçimi garantilemek için, büyük partinin lehine olmak üzere seçim sistemi üzerinde değişikliklere gitti. Bu bağlamda, çoğunluk partisini kayıran üst barajlar (kontenjan) öngörülmüş,
Sayfa 199Kitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Bilderberg para cemaatinin dini kullanan cemaat ve tarikatlardan daha tehlikeli olduğunu bu toplum bir türlü anlayamadı. Yaşadığımız tüm yaşam pahalılığı, yüksek enflasyon, üretim sorunları, işsizlik, borç, ithalata bağımlılık, paraya bağımlılık, enerjiye bağımlılık, adaletsiz gelir dağılımı vb tüm tehdit boyutundaki sosyal ve ekonomik sorunların adresi bilderberg para cemaatinin ülkenizde ki işbirlikçileridir. Özelleştirme talanı sonrası ele geçirdikleri güçle devlet yok şirk kurumları şirketler var diyecek kadar haddini aşacak boyutta milli güvenlik sorunu oldular. Türk insanlık devrimi kamulaştırmalar ile başlamalı bunların bu gücüne son verilmelidir. ] Önder KARAÇAY [
Reklam
1. Devrime Yol Açan Ekonomik Koşullar a) Ulusal gelir dağılımının adaletsiz ve iç sömürünün yüksek olması. Bir toplumda, ulusal gelir, çeşitli sınıf, tabaka ve gruplar arasında ne denli adaletsiz dağıtılırsa, toplumsal huzursuzluklar ve düşmanlıklar o denli keskin olur. İç sömürü oranının yüksekliğinden doğan bu durum genellikle, dıştan gelir
Sayfa 121Kitabı okudu
249 syf.
9/10 puan verdi
More'dan önce birçok kez hayali evren tasavvuru yapılmıştır. Her evren yaratıcısı için ideal bir toplumu oluşturur, ancak gerçekte bizler o idealleri ne derecede kabul edebiliriz? Thomas More; İngiliz siyasetçi, düşünür ve hukukçudur. Dönemin İngiltere'sinde önemli görevler almıştır. Hayatına baktığımızda neden böyle bir ideal evren
Utopia
UtopiaThomas More · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202020,4bin okunma
Kitle imha silahlarının hedefi olan nesiller... Nükleer denemelerle dengesi bozulan evren... Adaletsiz gelir dağılımı... Etnik temizlik... İşkence... Bunlar Müminlerin sorumluluk alanına girmeyecekse "halifelik" misyonunun anlamı kalır mı? Bugün en ciddi toplumsal sorun ise; dertsizlik, aldırışsızlık ve duyarsızlıktır... Niçin? Ağrımayan başı ağrıtmamak!.. Boynu aşan işlere bulaşmamak... Alemin işine burnunu sokmamak.... Anlayış budur... Hayır! Bu toplumun derdi ile dertlenmek boynumuzun borcu, kulluğumuzun icabıdır... Kişinin kendi derdinin dışında alemin derdini dert edinme yürekliligini ve erdemini göstermesi gerekir...
Sayfa 37
94 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.