Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şu hayata bir bakınız: Güçlülerin küstahlığı ve asalaklığı, zayıfların cahilliği ve ağzı var dili yok halleri; etrafta sınırsız yoksulluk, darlık, yozlaşma, sarhoşluk, ikiyüzlülük, yalan… Oysa bütün evlerde, caddelerde sessizlik ve sükûnet egemen.
Sayfa 44 - Yordam EdebiyatKitabı okudu
Sadece köpek mi?
Osmanlı insanı , İslam'ın onu donattığı rahmet elbisesi sayesinde, bu hayvancıklara , "Ağzı var , dili yok. Allah'ın yarattığı garip mahluklar. " Vicdanıyla bakardı. Hatta ve hatta "Mancacılar" denilen kişilere para verilip sokak hayvanlarının beslenmesi sağlanıyordu. Mesela 1778 tarihli, Rumelihisarı civarındaki " Hacı Seyyid Mustafa Vakfı" sırf bu amaç için kurulan bir hayır kurumuydu. Ayrıca köpeklerin şehri her türlü musibetlere karşı korumada paratoner görevi gördüğüne inanılırdı. "İnsanoğlunun yapmış olduğu bunca zulüm ve cinayetlere rağmen belki de Allah, o sokaklardaki garip kedi ve köpeklerin yüzü suyu hürmetine bizi büyük belalardan koruyor" inancı belleklerden hiç çıkmazdı. Bir diğer husus da köpeklerin mahalledeki hırsızlara karşı "inzibat" görevi görmesi. Ahmet Vefik Paşa'nın şu sözleri hatıra gelir. " Bir çok büyük şehri emniyetsiz kılan, suç işlemeyi meslek edinmiş kitle İstanbul'da yoktur. Bizi gece tehlikelerden koruyan köpeklerimiz, suçlulara müsaade etmez" Vs.. Vs... Bu ve bunun gibi bir çok husus sokaklardaki o canlarımızın aslında ne kadar önemli olduğunu bizlere anlatıyor. Siz siz olun, bu dilsiz canlarımıza sahip çıkın.
Reklam
“Hepimiz böyleyiz işte.” diye düşünüyordu, “Birbirimizden pek farkımız yok. Ancak ağır hastalandığımız ya da öldüğümüz zaman hatırlıyoruz birbirimizi. O yitirdiğimizin ne iyi, ne eşsiz bir insan olduğunu, ne büyük iyilikler yaptığını, ancak o son demde anlıyoruz. İşte Gülsarı da ağzı var, dili yok bir hayvan! Onu kim düşünüp hatırlayacak? Kimleri taşımadı sırtında, kimleri gururlandırmadı? Ama yaşlanıp bu hale gelince herkes unuttu onu. Şu haline bak zavallının… Ah o eski günler ah!
Sayfa 39 - Ötüken
" Ölmeden evvel öleli, başlangıçsız bir sonsuzum. Ne pejmürdeyim ne gariban. Ne kimselere muhtacım, ne kimseye buyuran. Ancak rüzgarda kuru yaprak sanmayın beni. Ağzı var dili yok dervişlerden değilim. Ben bizzat dilediği istikamette efil efil esen karayelim. "
DİYARBEKİR KALESİNDEN NOTLAR VE ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ
1. (...) Olancası bir tutam can, Kadasına, belâsına sunduğum, Ben öleydim loooy... Elim boş, Ayağım pusu. Bir ben bileceğim oysa
Sayfa 96 - Hasretinden Prangalar Eskittim, Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ağzı var, dili yok; vur ensesine al lokmasını;
İnsanlar her şeye, her şeye başkaldırmalı, diyordu. İnsanlar böyle uyudukça, insanlar böyle zulüm altında inlemeyi kabul ettikçe insanlığın bir sinekten ne farkı olur, insanlar, eğer en küçük bir haksızlığa, bir zulme başkaldırmayı akıl etmezlerse, insanlık bundan böyle daha da beter hale düşecektir. Allah, başkaldır ya kulum, demiş ve insan onun
Sayfa 348Kitabı okudu
Bir tanesin !!
Ana babalarıyla, halkla konuşuyordum. İnsanları tanıdıkça sorunlarını, sıkıntılarını öğrendikçe, “Bunları, özellikle ağzı var, dili yok kadınları ben yazmazsam kim yazar?” diye düşünürdüm. Yüzyıllar öncesinde olduğu gibi yaşamları toza karışıp gidecek. Buna vicdanım razı olmuyordu.
Sayfa 44 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okudu
Eskiden ağzı var dili yok bir adamdı. Şimdi dişleri de yok. Yıllarca sözcüklerden tasarruf etti .
Sayfa 23 - Hep Kitap
899 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.