Tarihin en suçlu bilinmeyeninden, daha çok ölümleriyle bilinene...
Ben, erkek. Bir çocuktum zamanında, öyle de kalmam gerekirdi. Sonraları artık büyümem gerektiği anlatıldı.
Masumluğumu kaybettiğim nokta işte tam da o kırılma noktasıydı.
Anlatılması gereken hikaye ise benim değil, unutulanlara ve anlatılmayanlara ait olan yarım kalmış
Tarihin en suçlu bilinmeyeninden, daha çok ölümleriyle bilinene...
Ben, erkek. Bir çocuktum zamanında, öyle de kalmam gerekirdi. Sonraları artık büyümem gerektiği anlatıldı.
Masumluğumu kaybettiğim nokta işte tam da o kırılma noktasıydı.
Anlatılması gereken hikaye ise benim değil, unutulanlara ve anlatılmayanlara ait olan yarım kalmış
Bazı şairler vardır, kalemlerine öyle tutulursun ki senin için bir yaşam tarzı haline gelir dönüp dönüp onu okumak. Sanki hiç bitmeyeceği düşünülen sevdalar gibi bitmeyeceğini düşünürsün ondan okuyacağın dizelerin.
Geçtiğimiz günlerde kitap alışverişine çıkmıştım. Gözüm hemen şiir bölümüne gitti. Ve Tabii Şükrü Erbaş'lara.
Merhaba! Merhaba ve elveda! Kitabımı okudum. Muzumu yedim. Suyumu içtim. Kahvemi hazırladım. Sigaramı yaktım. Ve şimdi de incelememi yazmaya başlıyorum. Dostoyevski, adamdır! Etkinliğimize -#28130221 - katılan herkese, selam olsun!
Öncelikle kitapta işlenen konunun bende yaptığı çağrışımından bahsetmek isterim. Özet
"Kitap yakılan bir yerde sonunda insanları yakarlar."
~Heinrich Heine, Almansor, 1821 #39266561
Damarlarımda hissettim, düşlerimde hayal ettim, gözlerimle gördüm, yüreğimle yaşadım, yürürken düşündüm, okurken doyamadım, bir yandan hızlıca sayfaları çevirmek, bir yandan sayfalar bitmesin istedim. Vücuda
SANA YÖNELDİM
Kuluna göz verdin, “gör Beni’’ dedin,
Dil verdin, “bilene sor Beni’’ dedin,
Gönül verdin, “hayra yor Beni’’ dedin,
Gördüm, sordum, yordum, Sana yöneldim.
Nice dervişlerle, uzun söyleştim,
Kör kör bakan, kullarınla eyleştim,
İyi, kötü, ne verdiysen paylaştım,
Aldığım hisseyle, Sana yöneldim.
Bolca bolca verdin, gönül
"Ne sen dönebilirsin bana
Ne de ben kapıyı açabilirim sana..."
Öyle diyordu Zafer Akkaş seslendirdiği "Güzele" şiirinde.
İşte Werther'in başına gelen de tam da böyle bir şey. Genç bir avukat olan Werther, hayatın olağan akışında kıskanılacak düzeyde çok mutlu bir insandır. Ta ki birgün yolu celladıyla (Lotte ile)
Annenin rahminde çırpınan bir beden... boğulacak eğer öbür tarafa geçemezse, onu sarıp sarmalamış plesanta hava kaçırıyor... İçinde yüzdüğü uçsuz bucaksız sıvı sızdırıyor... boğulacak eğer nefes almayı öğrenemezse. Haykırıyor beden... yuttuğu amniyon sıvısı dolduruyor midesini. Uyukla! Uyukla ki bir ırmak gibi ak uterustan bu tarafa. Uyukla ufak
Bütün yaralarımdan, kötü anılarımdan.
Sıyrılıyorum bu gece bütün acılarımdam.
İçimdeki yaradan korur beni yaradan.
Sarılıyorum yine bu boka ayık olamam.
Tüm bu olup bitenlerin hengamesinde.
İki ara bir derede kaldım.
Ona bakıp ah kendimi yaktım.
Bu nasıl yangın tanrım?
Nasıl olsa biter sandım.
İki söze bir güzele kandım.
Yola değil ah, yolcuya kandım.
Bu nasıl gülmek tanrım?
Sanırım bu sefer sınırı aştım.
Tüm bu olup bitenlerin hengamesinde.
Gitme demiyor ama, gitte demiyor bana.
Belki korkuyor o da beni istiyor, ama.
Kalda demiyor bana öpte demiyor, ama.
Belki saklıyor o da gurur yapıyor bana.
Cesaretsizliğimin paradoksunda.
🍃🍁
Mektupları yırtıp attın diyelim
Resimleri bir bir yaktım diyelim
Bir mazi var onu nasıl silelim
Sen beni ömrünce unutamazsın...
(AH) edip adını her anışımda
Bir kerem misali her yanışımda
Bir hayal olurum yanı başında
sen beni ömrünce unutamazsın... 🎶🎶