Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Sanatın da kendi ahlâk anlayışı vardır ve bu ahlâkın kurallarının çoğu bildiğimiz etik kurallarıyla aynı, ya da en azından benzerdir. Örneğin, kötü sanat eserlerimizden duyduğumuz vicdan azabı, kötü davranışlarımızdan dolayı hissettiğimiz vicdan azabı denli istenilmezdir. Kötü olan yanları belirlenmeli, açıklanmalı ve mümkünse gelecekte bunlardan kaçınılmalıdır. Yirmi yıl ön- cesinin yazınsal kusurlarına uzun uzadıya kafa yorup yanlışları olan bir eseri, ilk yazıldığında yakalayamadığı mükemmelliğe ulaştırmak için yamamaya kalkışmak, ortayaşını, gençliğinde yine kendi olan o farklı kişinin işlediği, miras bıraktığı sanatsal günahları onarmaya çalışarak harcamak bütün bunlar kesinlikle boşunadır, abesle iştigaldir. İşte bu yüzden, bu yeni Cesur Yeni Dünya eskisiyle aynı. Bir sanat eseri olarak epey bir kusuru var; ancak bunları düzeltmek için kitabı yeniden yazmam gerekir ve olasıdır ki yeniden yazma sürecinde, daha yaşlı, farklı bir insan olarak, öyküdeki bazı kusurların yanı sıra üstün yanlarını da çıkarıp atmam gerekecek. Böylece, sanatsal vicdan azabının çamurunda yuvarlanmanın cazibesine karşı koyup iyiyle kötüyü kendi hallerine bırakmayı ve başka şeyler düşünmeyi yeğliyorum."
Diyar-ı Kalb'in roman ile ilgili görüşleri ve KEŞKEleri
Okurken yorulduğumu hissettim. Beni yoran bir roman oldu. Keşke insan nefis çukuruna böyle düşüp saplanmasaydı. Keşke eşcinsellik uğruna aile, kadın, ahlak değersizleştirilmeseydi. Keşke sanat tabulaştırılmasaydı.
Reklam
YARIDA KALAN EDEBİYAT TARİHİ Atsız'ın dil, tarih ve edebiyat çalışmaları iç içe geçmiştir. Daha 1933-1934 yıllarında Orhun dergisinde yayımlamaya başladığı Köktürk ve Uygur dönemlerine ait metinlerin aktarmaları, aynı zamanda edebiyat tarihini de ilgilendirmektedir. Bitirme tezine dayanan ve yine Orhun dergisinde yayımlanan Edirneli
Yaşadıklarımızın içinde gizli geçitler vardı. Bunları görebilmek için kendimizde gömülü duran gözleri açabilmemiz yeterdi; sanat, felsefe, bilgi, ahlak, erdem ve şiir bunun içindi.
Sayfa 194 - METİSKitabı okuyor
Tekke Ve Ahiliğin Yitirilişindeki Oluşan Çöküntü
İnsanı sanat eseri üzerinde düşündüren, sanatı öğreten, sanat ve inanç arasındaki bağları kuran eğitim merkezleri olarak tekkelerin, ahlak ve sanat temeli üzerinde oluşturulmuş ahilik kurumunun ortadan kalkması sonunda oluşan boşlukta, bilinçsiz toplulukların seviyesizliğine hizmet veren gazino şarkıcılığını sanat olarak tanıtanların toplumumuzun kültürel çöküntüsünün bugünkü sorumluları olduğunu söylemek asli bir vazife haline gelmiş bulunmaktadır.
Sayfa 47 - Timaş Yayınları ,Turgut Cansever ,mimari ,cennet tasavvuruKitabı okuyor
Calvin'in püriten ahlak anlayışı, daha işin başında, bir şeyleri keyifle ve serbestçe tadına varmayı "günah"la bir tutar. Ve her şeyi, dünyevi varlığımıza renk ve kıvraklık katan ne varsa; ruhumuzu huzur içinde dinlendiren, yücelten, kurtaran ve rahatlatan ne varsa, hepsini -en başta sanat- nafile, can sıkıcı, gereksiz şeyler olarak mekruh görür.
Reklam
Yankılar: 12 Aralık 1975 tarihli birçok gazete Atsız'ın ölüm haberini veriyordu. Milliyet, Haber ve Cumhuriyet'te kısaca. "Gazeteci, yazar ve şair Nihal Atsız, dün akşam İstanbul'da hayata gözlerini yummuştur. 70 yaşında vefat eden Atsız, evli ve 2 çocuk babasıydı. Cenazesi yarın toprağa verilecektir." Ve arkadan
Üç türlü davranış kaba ve sahtedir: Kendini belli eden sanat, nümayişçi ahlak, kendine güvenen dindarlık.
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
Nietzsche’nin Hiçlikle Mücadelesi Üstinsan
Nietzsche bir sistem filozofu değildi fakat ahlak, siyaset, sanat, bilgi ve din felsefesi gibi çok çeşitli felsefe alanlarına girip çıkan aforizmalar üretti.
Ot Dergisi Nietzsche, yazarın akılla değil bedenle yazması gerektiğini düşünürken, okurların da akıllarından önce bedenleriyle okumalarını talep eder.Kitabı okuyor
Reklam
"Psikanaliz yoğun ilgi görmüş, hayatın her alanında etkisini hissettirmeye başlamıştır. Edebiyat, sanat, din, gelenekler, ahlak, eğitim, sosyal bilimler; her alanda Freudyen psikolojinin etkisi hissedilmiştir. Çoğu insan psikanalizle zihninin çözümlenmesini modaya uygun bir aktivite olarak görmeye başlamış ve yarı bilinç, bastırılmış duygular, huylar, kompleksler ve saplantı gibi kelimeler konuşmalarında yaygın olarak kullanılmaya başlamıştır. Psikanalize karşı gösterilen bu yoğun ilginin en önemli sebebi ise cinsellik ile olan bağlantısıdır."
Can çıkar huy çıkmaz klişesi
"Ahlak ,şahsidir ve doğuştan gelir.Bir sanat eseri değildir."
Okullarımızda Din ve Ahlak Eğitimi
Sanat için sanat sevgisi, bizi Allah'a tırmandıracaktır. Biz henüz insanı sevmesini bilemedik, insanı arayamadık...
Sayfa 157Kitabı okudu
Bazı çağların düşünsel temelini oluşturduğunu düşündüğüm fikirlere çok kısaca değineceğim. Klasik Yunan’da bu, varlık fikriydi - birlikli, tözsel ve tanrısal bir varlık; ama panteizmde olduğu gibi şekilsiz değil, anlamlı somut formlarda var olan ve o formlar içinde şekillendirilebilecek bir varlık. Ortaçağ Hıristiyanlıgı’nda bunun yerini Tanrı
Mizahını çok sevdim Seneca :))
Özgür sanat çalışmalarından söz ediyorum: Filozoflar ne kadar gereksiz, işe yaramaz konularla uğraşırlar! Onlar da heceleri ölçüp biçmeye, bağlaçların, ilgeçlerin özelliklerini belirlemeye kadar vardırırlar işi; dil bilginlerini kıskanacak, geometricilere haset edecek kadar küçülürler. Bu sanatlarda gereksiz ne varsa hepsini felsefe sanatına geçirmişlerdir. Sonuç şu olmuştur: Titizlikle konuşmayı bilirler de, iyi yaşamayı bilmezler. Kılı kırk yaran bir titizliğin ne kötülükler yaptığını, gerçeğe ne kadar düşman olduğunu dinle bak şimdi: Protagoras, "Her konuda eşit olarak lehte aleyhte tartışılabilir, şu konuda özellikle: Acaba her konuda lehte ve aleyhte bir tartışma yapılabilir mi?" Nausiphanes, "Var olduğu sanılan şeylerin var olmaması olasılığı, var olmalarından daha az olası değildir," demiş. Parmenides de, "Gözlerle algılanan hiçbir şey evrene ait değildir," demiş. Elealı Zenon büsbütün her türlü sıkıntıdan kurtarır insanı: "Hiçbir şey var değildir." Pyrrhocuların, Megaralı, Eretrialı filozofların, Akademialıların düşünceleri budur aşağı yukarı, hepsi de yeni bir bilim geliştirmişlerdir: Hiçbir şey bilmemenin bilimi!
Sayfa 337 - Jaguar YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.