Hiçbir olguyu kabullenemediğim gibi hiçbir duyguya ait değilim,
Keşfedilemeyen kavramlara aidiyet hissedişim.
Ve ardına kaybolan benlik...
Bu bilinmezlikteki sebep, doğru yerde yanlış sorular sormamız ve yanlış yerde doğru cevapları aramamızdan.
Oysa insan, derinliklerinden anlaşılır. Belki de görmek için gözlerimizi kapatmamız yeterli. Tüm bu tezatlıkların içerisinde, hükmeden düşünceme mağlubum.
“En kötü karar, kararsızlıktan,
Kötü bir son, sonsuz bir umutsuzluktan iyiymiş gibi”
Seslenirsek cevaplar en başta,
başladığımız nokta ise en sonda. Fakat ben aidiyetsizlik içerisinde, öznesiz yokluğa mektup yazamam.
𝔈.𝔇.
“İnsan sonsuz yolculuğu tamamen mantıkta başlayıp mantıkta biter. Vicdan ve aidiyet duygusu insanı var olduğu noktaya ayaklarından çivilemiştir. Hareket edemez insan.Kaçmak, uzaklaşmak, yaşadığı hayatı değiştirmek kendisine bile yabancı olmak ister.Teoride mümkün olan bu gerçeklerin uygulama sahasındaki şansı sıfırdır. İnsan burnunun dibinden iki metre uzağa gidemez. Yaşadığımız çağ, insanın dertlerinden ve içinde bulunduğu yaşam döngüsünden uzaklaşmasına müsade etmez aksine insanı bu döngünün bir parçası yapar. Çarkın içinde bir diş olup döne döne midesi bulanan insanın, isyanını kusması ve psikolojik açıdan kendisini hiçbir zaman tamamlayamaması bundandır…
YouTube kitap kanalımda Beton'u ve diğer Thomas Bernhard kitaplarını nasıl okumanız gerektiğinden bahsettim: ytbe.one/5bKKeH6c3Tw
Sizi son zamanlarda okuduğum en çarpıcı yazarla tanıştırmak istiyorum. Onun adı Thomas Bernhard.
Adına yakışır biçimde, insanı betona çarpmış kadar etkileyen bu kitabı okurken aklıma Nuri Bilge
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
This is a man's world
(Bu bir erkeğin dünyası)
But it would be nothing
(Ama hiçbir şey olmazdı)
Nothing
(Hiçbir şey olmazdı)
Amin Maalouf, bu kitabını kaleme alırken kimlik ve aidiyet kavramları çerçevesinde bir yol izlemiştir. Maalouf kimlik problemleri tarihsel gerçeklik zemininde tartışmıştır. Tarihsel örnekler bolca vermiştir. Ve bolca kendi deneyimlerini de paylaşmıştır. Kimlik cüzdanlarının bizi tanımaya yetmeyeceği, insanın bu kadar basit görülmeyeceğini anlatmaktadır. Günümüzde hala etkisini sürdüren milletleri, kökenleri, o kişilerden bağımsız aidiyetlerinin geçmişiyle yargılamanın, ırkçılığı ve fobileri beslediğini örneklerle açıklar. Yazar her birimizin kendi çeşitliliğini üstleneceği, kimliğin en üst aidiyet konumuna yükseltilmiş, dışlanma aracı olmadığı bir dünya umut etmekten vazgeçmiyor. Kısacası bütün devlet düzenleri yanlıştır. :)
Ölümcül KimliklerAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20197,7bin okunma
"Şikayetçiyim beraber yaşadığımız bu ortak hayatlardan ve bir itirazım var bundan en çok (BEN) etkileniyor olmaktan! Soruyorum ona buna anlayabilmek için dokunduğum her kişide 'var' olan bu sancıyı. İlginçtir, herkeste tanıyormuş 'ben'i çalan o hırsızı.
Peki, neden herkes suskun hatta birer ruhsuz? Çaba yok çünkü herkes hakim ve suçsuz...
Şikayetçiyim özenti hayatlar var. Benim istediğim adalettir, alın aidiyet sizin olsun. Bilinmez mi sandınız, sizin mahkemelerinizde en çok yuhlanan kellesinden vuruldu... Nezlinizde yargı verildi, suçlu bulundu oysa sahte kalpler yeniden kuruldu, yeri çakma duygular ile dolduruldu. Duydunuz mu Millet!!! Bu sefer peluşların değil, insanların içi dolduruldu..."
Öznenin eksik kaldığı bir cümlede yüklemlerin pek de bir anlam ifade etmediğini öğreniyorum son zamanlarda .. Zamansal sanrılar içinde .. bazen çokça da dışında!
Esin Karadeniz / Yolum Umutla
Aşkın en naif halini gözler önüne seren, 12 Eylül öncesi üniversitelerde yaşanan olaylara değinilen bir dönem romanı #YolumUmutla . Gençlerin siyasi davaları için neleri göze aldıklarından ve o dönemdeki okumanın zorluklarından bahsediyor. Kıskançlığı, dostluğu, engellere ve yanlış anlaşılmalara rağmen vazgeçilmez
-Spoiler içermez-
Aşkın en kutsal olanı bizi yararlı bir amaca hizmet ettiren değil midir?.. İnsanın aklını başından alan; sağlıklı düşünme yetisini, doğru kararlar verme iradesini, zamanını faydalı meselelere harcama hevesini yok eden bu tehlikeli duygu Martin'de ters etki yaratıyor ve hayatının iyi yöne doğru evrilmesine sebebiyet veriyor.
Émile, hakkında tek cümle kurmak gerekseydi, evlilik planı yaptığınız kişiye de okutup karşılıklı mütalaa etmedikçe o kişiyle evlenmeyin derdim. Bazı kitaplar vardır, devletin her vatandaşına okutması gerekir.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde böyle bir kitap mesela. Émile de bunun gibi her bireyin okuması gerekli diye düşünüyorum.
Rousseau bu eserinde hayalinde bir
Podcasti dinlemek için YouTube linki:
youtu.be/2edQzq-TGmg
Selam kitapçokseverler. Bu bölümümüzde karşılaştırmalı edebiyat profesörü ve aktivist, teorisyen Edward W. Said'in çocukluk ve ilkgençlik yıllarına dair anılarını aktardığı Yersiz Yurtsuz adlı otobiyografi yapıtını konuşuyoruz.
Said'in küçüklüğünde yaşadığı kimi ikilemlerin, otoriter babasıyla ve hem çok sevdiği hem de içerlediği annesiyle ilişkilerinin onda bıraktığı izleri, Hıristiyan bir Amerikan vatandaşı olarak Filistin, Lübnan ve Mısır'da, ardından bir Arap olarak Amerika'da yaşamanın Said'in kimlik ve aidiyet konusundaki görüşlerini nasıl biçimlendirdiği üzerine sohbet ediyoruz.
Said'in "ülkeden ülkeye, şehirden şehre, evden eve, dilden dile, ortamdan ortama sürüklenişler" sonucunda gelişen "yersiz yurtsuzluk" haliyle barışıp, mezhepleri ve ülkeleri aşan entelektüel aidiyetini bulmasının hikâyesini sizlerle paylaşıyoruz.
Keyifli dinlemeleriniz olması dileğiyle.
Sevgiler.
Yersiz YurtsuzEdward Said · Metis Yayınları · 2014109 okunma