Bu yazar takımının bir garip alın yazısı var. Adları duyulur oldu mu, birden akıl danışılacak akıllı, para istenecek zengin, yardım istenecek yardımsever, iş istenecek işveren oluverirler ama bir de adları duyulmaz, imzaları görünmez oldu mu, yine birdenbire akılsız, parasız, işsiz, yardım edemez kişi olur çıkarlar. Eskiden akıl danışanlar akıl vermeye, eskiden para isteyenler borç ister diye kaçmaya, eskiden yardım isteyenler yardım ister diye görmezden gelmeye, eskiden iş isteyenler iş ister diye ondan uzaklaşmaya başlarlar.
Gerek hazcı gerek faydacı ahlaklar, ahlakı doğrudan veya dolaylı olarak doğaya dayandırmak, onunla açıklamak isterler. Burada doğadan kastedilen de genel olarak insanın empirik, duyusal, biyolojik doğasıdır.
Bu ahlaklarda ahlakî değerler, insanın bu empirik, duyusal, biyolojik doğasından türetilirler. Bunun sonucu olarak ahlak buyrukları bu kuramlarda neticede biyolojik gerçekliklere indirgenir Nietzsche’nin dediği gibi burada ahlak, ‘tutkuların kılık değiştirmiş dili’ olur.
Kant ise bütün bunların tersine düşünür, Kant insanı insan yapan, onu diğer varlıklardan ayıran gerçek İnsanî özelliğin onun aklı, saf aklı olduğunu düşünür. Ahlak değerlerinin kaynağı insan aklı veya akıllı insandır ve bu akıl insanda ahlakî planında kendisini vicdan olarak ortaya koyar.
Bu kitap düşük zekalı olan 32 yaşındaki Charlie Gordon'un hayatını ele alıyor.
Charlie herkes gibi olmak, herkes gibi akıllı olmak,onlar gibi konuşmak ve onlar gibi sevilmek istiyor.
Bilim adamlarının geliştirdiği deney önce Algernon faresinde denenir ve daha sonra bunu Charlie üzerinde denerler. Bundan sonra Charlie günlük şeklinde ilerleme raporunda her anını yazmaya başlar.
Bu kitabı okurken çevremizdeki düşük zekalı insanların yaşadıklarını bir nebze de olsa daha iyi anlayabiliriz. Aslında onların tek istediği şey yalansız dolansız bir şekilde "Sevilmek" ... O yüzden çevremizdeki düşük zekalı insanları değiştirmek onları farklı biri yapmaya çalışmayalım onlara vereceğimiz en güzel şey içten gelen bir tebessüm.
Son olarak ne kadar okursanız okuyun ne kadar zeki olursanız olun annenizin karşısına geldiğiniz zaman ağzınızdan "An-neeeee" sözünden başka bir şey çıkmayacaktır...
Kısa bir not: "Lütfen eğer vaktiniz olursa Algernonun arka bahçesindeki mezarına birkaç çiçek koyun olurmu."
Reading Zindanı Baladı isimli şiir kitabını bu kitaptan önce okumak gibi bir hata yaptım. Siz yapmayın. Çünkü bu kitabı okuyup Wilde'ın yaşadıklarını, hislerini, üzüntülerini öğrenip diğer kitabı bu bilinçle okursanız o şiirler çok daha anlamlı gelecektir. "Oysa herkes öldürür sevdiğini" derken ne demek istediğini şimdi çok daha iyi anlıyorum.
Sevgi, üzüntü, serzeniş, hayal kırıklığı, acılar... Ne ararsanız var kitapta. Sadece mutluluk yok. Gerçi Wilde her şeye rağmen kendi huzuru için en zor şeyleri bile affetmiş ve bu ona yetmiş ama bana yetmedi maalesef. "Sevgi karşısında hiçbir şey zor değildir." diyor. O adamı affetmek senin için zor olmadı mı yani?
Bir insan düşünün; büyüyememiş, olgunlaşamamış, kendini akıllı sanıp sizi maddi manevi her şekilde sömüren ama sizsiz de yapamayan. Böyle bir insanla kimse birlikte olmak istemez öyle değil mi? Ama Oscar Wilde olmuş, hangi akla hizmet yapmış bunu anlam veremiyorum. Aşktan gözün kör olsa bilse bir yerde dur dersin artık ama yok. Kitabı okurken sinir krizleri geçirdim. Hastalıklı bir insan olduğu kesin bu kişinin. Her şeyin bir ölçüsü olmalıdır, sevginin de. Wilde o ölçüyü tutturamadığı için bu aşkı kendisinin hayatına mâl oldu. Hem Oscar'a hem sevgilisi Bosie'ye çok kızdım.
De ProfundisOscar Wilde · Can Yayınları · 20213,860 okunma
_
“Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır: Birincisi iyi düşünmektir. Bu en soylusudur. İkincisi, taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü, denemiş olmaktır. Bu en acısı dır.”
Konfüçyüs
_
Kitap, Oscar Wilde'nin aforizmalarından oluşuyor. Bölüm bölüm ayrılmış ve çerez niteliğinde okunup sindirilebilecek bir eser. Daha önce Oscar Wilde okumadığım için böyle bir kitapla hafif bir giriş yapmak istedim.
Genel olarak yazarın kitapta yer alan sözlerini beğendim; fakat kadın-erkek ilişkilerinde kullandığı aforizmaları pek tasvip edemedim. Zira kadınları genel olarak aptal, erkekleri ise akıllı olarak nitelemiş. Bu konuda eleştiride bulunmadan geçemem... Tabii yazarın 19. yüzyılda yaşamış bir yazar olduğunu göz ardı ederek bu yorumumu yapıyorum.
Sonuç olarak güzel bir tat bıraktı damağımda. Onlarca güzel alıntının yapılabileceği bir kitap. Hele 1000 Kitap'ta fenomen olmak gibi bir niyetiniz varsa, Twitter'dan veya Facebook'tan saçma sapan kimin yazdığı belli olmayan sözleri kopyala yapıştır yapmak yerine bu tarz kitapları edinerek kolaylıkla fenomen olabilirsiniz. Zira bu türden kitaplar, kitabevlerinin ticari kaygıyla sıkça yayınladığı türden kitaplar. Elde etmesi de kolay. 5-6 TL gibi bir fiyata ünlü yazarların aforizmalarına ulaşabiliyorsunuz artık... Hem bu şekilde hareket ederek birilerinin "Bu söz kime ait?" tacizleriyle karşılaşmazsınız hem de özgün bir fenomen olabilirsiniz.
Herkese keyifli okumalar.