Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Altı Ok, Turancılığın dokuz ışığı gibi katı dogmalar biçiminde değildir. İlerleme ve gelişme hatta dış dünya ile bütünleşme yolunda adımlar atmaya engel hiç değildir. Altı Okun değişmesini, barışçılık, dayanışmacılık, eşitlik ve demokrasi açısından isteyenler, ne Altı Oku ne de Atatürkçülüğü tam incelememişlerdir. inceselerdi kendileriyle çelişkiye düşmezlerdi.
Sayfa 49 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Altı Ok, tek yanlı olarak ortaya çıkmamıştır. Kapitalist dünya ve sosyalist dünya dışında kendine yeni bir yol arayan her ülke gibi orijinal bir ulusal sentez denemesi olarak gündeme gelmiştir.
Sayfa 45 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Asya ve Avrupa arasında yer alan Anadolu'nun genç Cumhuriyeti'nin, bu iki kitadan birinin etkisi altına girmemesi için ayrı bir yol izlemesi gerektiği ve bu yolun da iki kıtanın da yönelmiş olduğu ayrı yollar arasında uzlaştırıcı bir orta yol olması gerektiği düşünülmüş ve böylece Altı Ok kabul edilmiştir. Altı Okun ilk üç ilkesi olan ulusçuluk, cumhuriyetçilik, laiklik Avrupa ülkelerindeki gelişmeler sonucunda ortaya çıkan evrensel değişmelerdir. Özellikle Fransız Devriminin gündeme getirdiği ulusçuluk, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri, bütün dünyada yaygınlık kazanırken, Mustafa Kemal hareketinin bu ilkelere karşı ilgisiz kalabileceği düşünülemezdi. O nedenle Türk Devriminin ideolojisi oluşturulurken Fransız Devrimi esas alınmış ve Fransız Devriminin bu üç ilkesi Altı Okun yarısı olarak benimsenmişti.
Sayfa 45 - Atatürkçü Düşünce Derneği YayınlarıKitabı okudu
Sevmek çocukluk değil mi ?
...Allah şahit, seni ok iki yaş altı bir çocuğun masumiyetiyle sevdim. Namahremim değildin diye öptüm gözlerinden.
Millete yeni bir ideoloji aşılanacaktı: Kemalizm. Bunun sembolü 'Altı Ok'tu: Baştaki dört ilkeye, Milliyetçilik, Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Halkçılık ilkelerine, 1931'de Devletçilik ve Devrimcilik de eklenmişti. Bunlar birbiriyle kenetlenmiş durumdaydı: Devletçilik, sömürgeciliğe Halkçılık yoluyla karşı koyuyor; Laiklik Halkçılığın sömürülmesini önlüyor, hepsini yabancı saldırısına karşı koruyan milliyetçilik de, yaşama hızını Devrimcilikten alıyordu.
Sayfa 688Kitabı okudu
Uhud günü farkedilen şey
Dünyanın en değerli insanları o gün onlardı. Ashab-ı Kiram'ın yetmişi şehit oldu, altı yüzü otuzu da yaralı bereli gaziydiler, zaten yedi yüz kişiydiler toplam, İslam zaten erkekleriyle o kadardı. Onların "Peygamberi öldürüldükten sonra ne kaldı geriye" diye düşünmelerini Allah, cahiliyeye dönüş olarak kabul etti. Onun için İbni Mesud(ra) diyor ki: "Uhud gününe kadar biz kendimizi tam Müslüman kabul ederdik. Sonra Allah kalplerimizi elimize koydu -yani aynayı önümüze koydu adeta- baktık ki biz daha yolun başındaymışız." Çünkü ayet, "cahiliye mantığıyla düşünenler var sizde" diyor. Neden? Velev Peygamber öldürülse, Hamza(ra) öldürülse bile din Allah'ın değil mi? Peygamber mi yapacaktı bu işleri? Musab(ra) mı, Hamza(ra) mı kainatı hidayete erdirecekti? Uhud'u genişletsen bugünkü dünya bile Uhud'a hafif geliyor. Peygamberin kanı düşmüş, kainatta var mı daha feci bir şey? Peygamberin yüzü yaralanmış, miğferine ok isabet etmiş. Orada Efendimizin(sav) kanı yere düşmesin diye Cebrail(as), yeryüzüne en hızlı indiği şekillerden biriyle indi. Çünkü Peygamberin bir damlası yere damlasaydı, Allah'ın gözünde dünyanın hiçbir değeri yoktu artık. Böyle bir sahneden konuşuyoruz. Peygamberin kanının yere düşme tehlikesi vardı. O gün bile "İslam'ın geleceği yok" diye düşünmeyi Allah, cahiliye kafası olarak yorumluyor Kur'an'da. Kur'an apaçık ortada.
Reklam
OK: Kutlu Silah. Eşdeğer: UK, UH, OH Türklerde büyük önemi vardır. Boy topluluklarına ok anlamını içeren adlar verilir. Onok, Bozok, Üçok. Yine bu sözcükle bağlantılı Oğuz ve Oğur kelimeleri de benzer biçimde kullanılır. On Oğur, Beş Oğur, Şar Oğur, Dokuz Oğuz gibi… Oğur ve Öğür (Bölük) kelimeleri de yakından ilişkilidir. Okruk sözcüğü devlet anlamında kullanılır. Hungar (Macar) sözcüğünün Onoğur’dan geldiği düşünülmektedir. Soylu kişilerin attıkları oklar Güneş Işıkları tarafından tutulur. Güneş’in ışınları da ok olarak kabul edilir. Yakın dönemde Atatürk’ün Altı İlkesi de Altı Ok olarak simgeselleştirilmiştir. Yay ise gökyüzünün bir simgesi olarak kabul edilir.
Mahmut Esat Bozkurt, Devrim Tarihi derslerinde CHP Progra­mıyla uyumlu bir Kemalizm tanımı yapmıştır: "Türk ihtilalinin verimi, sembolik altı ok içindedir ki, buna Kemalizm diyoruz ve diyorlar."
** İnnâ a’taynâ ke’l-kevser **
Cennet nehirlerinin biri dahi Kevser nehridir. Hak Teâlâ, onu sevgili Habibi Muhammed sallallahu aleyhi vesellem hazretlerine vermiştir. Nitekm O’na seslenip “Biz sana Kevser’ verdik” (108/1) buyurmuştur. O nehrin genişiliği üç yüz fersah mesafedir. Onun kaynağı arşın altı olup, oradan Sidre’ye gelir, oradan Cennet-i Firdevs’e dökülür. Öyle süratli akar ki, yaydan fırlayan ok gibi firdevs-i âlâyı ve altında olan cennetleri geçerek dolaşır. Rengi sütten beyaz, tadı şekerden şirin, kokusu anberden hoştur. Ondan bir kere içen bir daha susamaz. Asla bir illet ve hastalık görmez. Lezzeti sonsuza kadar dimağından gitmez.
Ataç YayınlarıKitabı okuyor
Bir Kaç Söz...
Her esere sebeb-i telif mahiyetinde veya eser hakkında gerekli görülen bir takım izahat için bir "önsöz" yazmak adettir. Lakin bu eser bir telif olmayıp sadece vesika külliyatından ibaret bulunduğu cihetle aslında sessiz bir lisan olan "beden dili" gibi hiçbir şerh ve izaha ihtiyaç görülmeyecek derecede acı fakat o
Sayfa 6 - Sebil Yayınevi
Reklam
Yusuf Akçura'nın Türkçü akım içinde savunduğu fikirler ile Ke­malizm anlayışının gelişim sürecinde ortaya çıkan siyasal eğilimler büyük ölçüde benzerlik taşımıştır. Siyasal bakımdan önder konum­ da olan bir milli kimliğe, Türklüğe dayanan, siyasal-ekonomik açı­dan bağımsız ulusal bir devlet ve bu devletin siyasi sınırlarıyla çer­çevelenmiş, milli egemenlik-halkçılık idealleriyle birleştirilmiş bir milliyetçilik anlayışı bu ortak tutumun en belirgin özelliği olmuştur. Bu bakımdan Türk Devrimi'nin ideolojik hattının bu temel daya­naklarının ve Altı Ok ile kendisini ifade eden Kemalizmin devlet, millet ve toplumsal gelişme teorisinin Akçura'nın düşünceleri ekse­ninde incelenmesi, konuya daha doğru bir yaklaşımla eğilmemizi sağlayacaktır.
Tüm bunlardan anlaşılıyor ki Kaya'nın ifadesiyle “müspet ilimlere dayanan milliyetçilik” partinin üst yönetimi nezdinde bilinçli olarak bir din ikamesi şeklinde tasavvur edilmektedir. Türk ve Türkçü olan bu prensipleri (altı ok) Atatürk, Ordu vekili Muhittin Baha Pars'ın ifadesiyle “bir kitabı mukaddes halinde Teşkilât-ı Esasiye koymağa karar vermiştir.” Ayrıca Recep Peker'in ifade ettiği gibi, vatandaşlar bu prensiplere sadece uymak değil, onları sevip onlara inanmak da zorundadır. Bu din ikamesi totaliter tınılıdır: Müşterek inan:... Bu esasların Kamutay tarafından kabul edilib resmiyet kesbettiği dakikadan itibaren yurddaşların lâboratuvarında çalışan profesörlerden günün politikası ile uğraşmayanlara ve, işlerin başında bulunan büyük müdür arkadaşlardan meselâ Devlet demiryollarının bir makasçısına kadar bütün vatandaşlar bu esaslara inanacak, bunları sevecek ve bunlara itaat mecburiyeti altına girmiş olacaklardır... Hulâsa arkadaşlar, bu kanun çıkınca resmi hüviyeti olsun olmasın bütün vatandaşların tertib ettiği milli bünye müşterek ana esaslara beraber inanan sarsılmaz büyük ve daha kuvvetli bir kütle haline gelecektir. (Bravo sesleri, alkışlar.) Üstelik vatandaşlar, sevmek ve inanmak zorunda oldukları bu prensiplerin haricinde bir şeyi de kesinlikle savunamazlar. Mesela komünist veya liberal olmak bir suçtur. Artık sivil din tasavvurundan tam anlamıyla siyasal din tasavvuruna geçilmiştir (fiiliyatta bunun uygulanmasının mümkün olmaması bir bahs-i diğerdir).
Sayfa 200Kitabı okudu
Sonuç itibariyle, yeni laik-milliyetçi Türk için kutsal olan ne varsa (vatan, devlet, milli varlık, inkılâp) hepsinin ya temelinde ordu vardır ya da varlıklarının devamı orduya bağlıdır. Bununla (20 Mayıs 1931'de kabul edilen, Kemalizm'in şekillendiği [6 okun Fırka'nın ana vasıfları olarak deklare edildiği] C.H.F Nizamnamesi ve Programı) karşılaştırmalı okunması gereken metin, elbette, Kemalizmin (programda geçen adıyla Kâmalizm'in) kâmil halini gösteren 1935 Kurultayı'ndan sonra yayımlanan C.H.P. Programı'dır. 1931 programında partinin ana vasıfları olarak sayılan altı ok, yeni programda hem “partinin ana vasıflan” hem de “devletin esas kuramı”na dönüşmüştür. Böylece milliyetçiliğin sivil toplumdan partiye, partiden de devlete aktarımı (daha doğrusu tüm bunların devlette cem olması) süreci yeni bir merhaleye varır. Hemen ilk sayfalarda göze çarpan bir diğer değişiklik ise vatan tanımındadır. 1935 programina göre vatan: Türk ulusunun eski ve yüksek tarihi ve topraklarının derinliklerindeki eserleri ile, bugün, üstünde yaşadığı, siyasal sınırlarla çevrilmiş, kutsal yurddur. 1931'de Türk tarihinin mukaddesliği ile kutsanan vatanın, 1935'te doğrudan kutsanması gerektiğine karar verilmiştir.
Sayfa 195Kitabı okudu
Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerinden biridir. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması; dini inançların devlet yönetiminde rol oynamaması esasına dayanır. Halk Fırkası'nın 1923 tüzüğünde yer alan milliyetçilik ve halkçılık ilkelerine 1927'de cumhuriyetçilik ve adı belirtilmeden laiklik de eklenmiştir. 1931'de bu dört ilkenin yanına devletçilik ve inkılapçılık da eklenerek Altı Ok tamamlanmış, 5 Şubat 1937'de yapılan anayasa değişikliğiyle devletin nitelikleri haline gelmiştir.
Sayfa 10 - Atlas Tarih DergisiKitabı okudu
531 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.