İzdiham Dergisi, 50. kez çıkmaya hazırlanırken 49. sayının üstünden şöyle bir geçmek iyi olacak.
"Bunaldık Ya Resulallah" niyazını kapağa taşıyan İzdiham, olana bitene kayıtsız kalmayacağını da ilan etmiş oluyor. Arka kapakta da aşkın kötü bir şey olmadığı ama her an kötülük
YOL
Gidiyoruz
Arkamızda kalıyor şehir
Kırçıl acılarımız arkada kalıyor
Dilimde şarkılar var
Sadece söyleyenin dinlediği şarkılar
Havada güzden kalma bir rüzgar
"Ben bir başkasıdır." der Arthur Rimbaud. Ne kısa, ne uzun bir cümle. Konuyla ilgili Vedat Türkali'nin Güven l, ll romanı kadar uzun romanlar yazılabilir. Bir odun parçasının kendini keman sanmasının tek sorumlusu, suçlusunun toplum olduğunu düşünmüyorum. Ve konu çok derin içinden çıkamam diye korkuyorum. Daha kendi kendimin Yusuf'u ve
Sebzelerin, meyvelerin anavatanlarını da bu kitap sayesinde öğreniyoruz. Nasıl kimimiz Sivaslı, kimimiz Karslıysak, bitkiler de öyle. Mesela zeytin Yakındoğu'dan, şeftali ve kayısı Orta Asya'dan, kiraz ve erik Avrupa'dan, elma İran'dan, üzüm Kafkaslar'dan, ceviz Çin'den, ayva İran ve Türkmenistan'dan, fındık Bal kanlar'dan dünyaya yayılmış. Anavatanı Anadolu olan tek meyve var, o da vişne. (Vişneyi niçin çok sevdiğim şimdi anlaşıldı.)
"Orhan Gencebay'ın şarkılarıyla İbrahim Tatlıses'inkileri karşılaştırdığımızda, fark açıkça görülür. Biri yatırımını arzuyla doyumu arasındaki örtüşmezliğe yapmıştır; o mesafeden bir haz türetmeye çalışır. Diğeri tersine, her ne kadar bazen kederden söz etse, hicrandan filan dem vursa da, hem şarkıları hem de kamusal kimliğiyle gayet net bir biçimde isteklerinin bir an önce doyurulmasını ister. Biri enerjisini istediğinin verilmemiş, bu dünyada zaten verilemeyecek olmasından alır. Diğeri her şeye rağmen istemekten (ve olabildiğince almaktan) yanadır. Biri doyurulması imkânsız bir arzunun ağırlığıyla konuşur, bir tür aşkınlıkta ısrar eder, beklemenin onuruna sığınır. Diğerinde ise doyurulmuş tenin, herkesin gözü önünde dile getirilmiş iştahın, nihayet yüzeyin de fena bir şey olmadığını itiraf etmiş olmanın verdiği hafifleme vardır. "İstemem namertten bir yudum çare" ile "Ben de İsterem" arasındaki esas fark da budur. Tatlıses'te de yine kadındır şehir. Ama garip ve onurlu erkekle birlikte vefasız ve erişilmez kadın da artık tarih olmuştur. Kiraz dudaklardan, gül memelerden, nihayet her türlü imkândan payını istiyordur adam alenen."