Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kaynakların yetersiz olduğunu düşünmek, dış görüntüye bakıp, her şeyin dışardan geldiğini düşünmektir. Böyle yaptığınızda, göreceğiniz en kesin şey, yetersizlik ve sınırlama olacaktır. Artık, varolan hiçbir şeyin dışardan gelmediğini, her şeyin önce içerden düşünmek ve hissetmekle oluşturulduğunu biliyorsunuz.
İçinde ‘nasıl anlatılır’ını bilmediğin bir boşluk. Ruhunda sana ait ama sana benzemeyen bir alan. En çok onu arıyorsun. En çok ondan kaçıyorsun. Bir tanımı yok. Kitaplarda yok, şarkılarda, şiirlerde yok; gündelik yaşamın içinde en ufak emaresi yok. Onu bulamadığından bileğin kağıtlara düşüyor. Onu bulamadığından aydınlıklardan siliniyor
Reklam
Tepedelenli Ali Paşa'nın ölümü
Tepedelenli Ali Paşa'yı ortadan kaldırmak için görevlendiri­ len Hurşit Paşa'nın elinde tek koz, Tepedelenli'nin birkaç ay önce evlendiği ve adeta taparcasına sevdiği Vasiliki'ye olan düşkünlüğü idi. Paşa, önce halk arasında Ali Paşa'nın karısının etkisiyle din değiştirdiği dedikodusunu yaydı; ardından Ali Paşa'yı görüşmek bahanesiyle Yanya gölünün ortasındaki bir adada bulunan Panda­leymon Manastırı'na davet etti. Osmanlı serdarının davetine gitmemek isyandı. Ancak gitmenin ne tür sonuçlar doğabileceğinin de farkındaydı Ali Paşa. Uzun uzun düşünüldükten sonra Vasiliki'yi de yanına alarak sandala bindi. Artık gözünde Vasiliki dışında hiçbir şeyin değeri olmadığını düşünüyordu ve hayatının bağışlanmasına karşılık ka­rısıyla birlikte bir çiftliğe yerleşme teklifiyle çıktı Hurşit Paşa'nın karşısına. Ama İstanbul, onun her durumda öldürülmesi emrini vermişti ve Hurşit Paşa'nın bu karar üzerine pazarlık etme yetkisi yoktu. Manastır odalarında ölüm kalım mücadelesi başladı. Ali Paşa'nın başı vuruldu, adamları ise paşa ölünce derhal teslim ol­dular. Hurşit Paşa, Tepedelenli'nin kesik başını İstanbul'a gön­ derdi. Kesik baş orta kapıdaki ibret taşına kondu sonra Silivri Ka­pısı mezarlığına gömüldü.
"Ama her şey öyle çürümüş ki, en insan olanımız bile hayatta hiçbir şeyin kendini feda etmeye değmediğini düşünüyor artık. Hangimizin hayatı bir değer için kendini feda etmekten daha kıymetli oysa?"
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Denizde Bir Şair
“-Bu ülkeye geldiğimde, kocaman kocaman sakallı adamların bin iki yüz yıl önce işlenmiş bir cinayete hâlâ hıçkırıklara boğulup dertlenmelerini anlayamıyordum. Artık anladım. İranlılar geçmişte yaşıyor, çünkü geçmiş onların vatanı, çünkü şimdiki zaman hiçbir şeyin onlara ait olmadığı yabancı bir ülke.”
Sayfa 247 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Gözler bir kez açıldığında ve kaygıyla dolduğunda gözleri artık hiçbir şeyin kapatamayacağını hissettim: Hiçbir şey kapatamaz artık gözleri, ne güneş ne ölüm.
Uyuyabilmem için hiçbir neden yok. Sabah 8'de kalkmış olmam, o ilgisiz büro, ev, ben, beni yoramıyor artık. Uyanmam için bir neden yok.
Bir ümidim yok. Bu sondu . Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok , lüzum da yok ."
Artık bu dünyada hiçbir şeyin kendisini fazla alâkadar etmediğini anlatmaya çalışıyordu.
Reklam
"Artık bu dünyada hiçbir şeyin kendisini fazla alâkadar etmediğini anlatmak istiyordu."
Büyükanne herkesin iki aklı olduğunu söyledi. Akıllardan biri bedenin yaşaması için gerekli olan şeylerle ilgiliydi. Bedene gerekli olan barınak, yiyecek ve benzeri şeyleri nasıl bulabileceğini düşünmek için bu aklı kullanmak gerekirdi. Eşleşmek ve çocuk sahibi olmak için de bu aklı kullanmak gerektiğini söyledi. Bu aklı taşıyabildiğimiz kadar
Artık aynaya bakamıyordum ama baksaydım orada gördüğüm adamı tanıyamazdım. O adam rahip değildi. O adam, iyi bir adam değildi ve kesinlikle iyi bir koca olduğu da söylenemezdi. Ve Poppy'nin yeni gözyaşlarıyla dolan gözlerine baktığımda, hiçbir şeyin yolunda olmadığını anladım.
Sokak yine sessizliğe gömülmüştü, solgun mehtabın puslu ışığında birkaç pencere belli belirsiz ışıldıyordu. Durdum ve bu ses sizliği soluğumla içime çektim, tuhaf gelmişti bana, çünkü ardında sır, şehvet ve tehlikenin uğultusu vardı. Bu sessizliğin sahte olduğunu ve bu sokağın kasvet dolu pususunun ardında dünyanın kokuşmuşluğuna dair bir şeyin yanıp söndüğünü açıkça duyumsuyordum. Ama öylece durdum, ilerlemediın ve boşluğa kulak verdim. Artık ne kenti ne so kağı hissediyordum, ne sokağın adını ne de kendi adımı; burada yabancı olduğumu, tanımadığım bir yerde her şey den müthiş bir biçimde arınmış olarak durduğumu duyum suyordum yalnızca; hiçbir amacım, mesajım, bağlantım olmadığı halde çevremdeki hüzünlü yaşamı derimin altından akan kanım kadar yoğun algılıyordum.
"Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok... Demek böyle olması icap ediyormuş. Yalnız söyleyebilsem... Bir kişiye olsun içimdekileri dökebilsem... Bunu sahiden istesem bile artık böyle bir insan bulmama imkân yok... Bende arayacak hal kalmadı... Kalsa da aramam... "
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.