Evet, harika bir kitabın daha sonu getirdim. Bitmesini istememekle birlikte, okuduğum için mutluyum. Konusuna gelirsek; Serra, Mehmet Sancaktar, yani abisini kızdırmak için, kendinden yaşça küçük olan Fırat ile abisine karşı kurduğu planlar ile olaylar başlıyor. Barış Dağlı, kardeşi Fırat'ı kendince yaptığı hatadan kurtarmaya çalışırken olaylar farklı şekilde ilerliyor. Bazı bildiklerimiz aslında gerçeğin önüne saklanmış bir sırdan ibarettir. Kitabı okurken keşke bu kadar olsa her şey diyorsun; çünkü sonrasında yaşanılanlar... Gerçi sadece sonrası değil, geçmişte yaşanılan şeylerde insanı şoka uğratacak cinsten. Barış Dağlı, dışarıdan bakıldığından gıpta edilecek, onun yerinde olunmak istenecek biriyken, yaşadıkları şeyleri öğrenince bakışlar hüzünle, acıyla bulanıyor. Aşk, bazen sandığın şey değildir. Aileyse her zaman mükemmel olmuyor. Barış Dağlı, Serra ile gerçek aşka adım atarken, tekrar geçmişten gelen biri adımları sekteye uğratıyor. Ama gerçek aşkın önünde kim durabilir ki? Sonrasından gelecek güzel günler için yaşanılan acılar, çekilmesi gerekiyorsa, yaşadıklarına lanet okusanda yaşanmasaydı diyemiyorsun. Barış Dağlı'ya uyuz oluyordum ama benim bile gönlümü feth etti.(Duyacaklar şaşıracak.) Edit biraz daha iyi olabilirdi. Onun dışında iç tasarım falan her şey çok güzeldi. Bir de Serra, aşık bir kadın olarak çok tatlıydı yahu. Eline sağlık Meral Ablam.