"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
İncelemeye kitabın giriş cümlesi ile başlayacağım. Son cümlesi ile de bitireceğim.
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."
Hayatta birçok an yaşıyoruz. Çoğunlukla da o anların kıymetini bilmiyoruz bu bir gerçek. Peki o "an" hayatta yaşadığınız en güzel anıysa ve bir daha karamsar bir şekilde devam edeceksek hayata..
Zaman
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Nasıl da güzel anlatmış Şükrü Erbaş o sonu olmayan, boğazımızı düğüm düğüm eden aşkını. Okurken aynı hisleri ben de yaşadım onunla. Böyle bir aşk, böyle bir sevgi, böyle seven bir adam...Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktadayım. Neredeyse okuduğum her cümle bana "Vay Be Aşka Bak" dedirtti.
Beni en çok etkileyen alıntı ise şu:
"...Sen orada yalnız kalma diye burada konuşup duruyorum. Canımın burcu. Kirpiksiz gülüm. Merhametine sığındığım kadın. Senden bir parmak yüksekte aldığım her soluk kalbimi kurutuyor.”
İşte bu cümle bana göre bu kitabın özeti niteliğinde.
Okunması gereken kitaplar arasında yerini almalı...
Şükrü Erbaş gibi seven ve yine Şükrü Erbaş gibi biri tarafından sevilmeniz dileğiyle...:)
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,8bin okunma
KÜRK MANTOLU MADONNA
Yine tavsiye üzerine okuduğum romanlardan biri idi… Şu an klavyeme bakıyor, kitabı yeni bitirmiş olmanın verdiği yoğun duygular içerisinde nasıl bir inceleme yapacağımı bilemiyorum… Sabahattin Ali’ye karşı önyargılarım çoktu yok oldu mu tamamıyla değil…
Raif Efendi… ve Maria… romanın kahramanlarına karşı bir hayranlığım yok
Üzerindekileri çıkar ve rahatlamaya bak… Hayır, hayır! Çıkar dediklerim elbiselerin değil hani şu ötekilerine karşı üzerine geçirdiğin roller bütününden bahsediyorum. Anlayışında bu kadar kıt olamaz, olmalı. Bu gece olmak istediklerimizden sıyrılıp çıplak oturacağız masaya. Ayrıca şu mutsuzluğunu, birde boyun büken yalnızlığını da eve gönder, pek
Seninle doğan güldür bu gönül Ah bu gönül şarkıları
Dilimdeki bülbüldür bu gönül Ah bu gönül şarkıları
Dolu sevgi tasında gönül bir gençlik masasında
İkimiz arasında bu gönül Ah bu gönül şarkıları
Yukarıdaki sözler kitabın filmine ait bir soundtrack’ın bir kıtasıdır. Tesadüf o ki filmi kitaptan önce keşfetmişim. Ezbere bildiğim bir senaryo idi.
Sevgili Erdal;
Bu zor geçen son günlerimde bana o kadar derman oldun ki, seni, yaptıklarını, Türk edebiyatına katkılarını hayatım boyunca minnetle anacağım.
Erdal Öz 1935 doğumlu, yani bu dergicilik, edebiyat sohbetleri mektuplar konuşulduğunda en erken mektup tarihi 1956 olduğuna göre Erdalcım henüz 21 yaşında, gerçi 17 yaşında yayınlanan
Selaaam, hadi bugün başka türlü bir inceleme yapalım. :)
(Beyaz Geceler ile ilgili yeterince inceleme mevcut aslında ben bu yüzden kitaba dair çok fazla bir şeye değinmek istemiyorum belki de hiç değinmem.)
"Aşk nedir?"
Soru çok basit ve klişe aslında.
Ya cevabı? Cevabı da sorusu kadar basit midir? Bence değil.
Neden aşık