"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Kaç hayat tanırsın bir kitapta?
Kaç yolculuğa çıkarsın?
Ve kaçından sağ çıkabilirsin bu yolculukların?
Yaralar vardır, kabuk bağlar. Kurcalamadığın zaman kanamaz. Ama bir gün bir bakmışsın, deşilmiş yaran. Hiç olmadığı gibi, hiç olmayacak bir zaman.
"Sana hangi derdimle ağlayayım bilmem ki," diyordu
Yağmurlu bir Ankara gecesi. Mayıs ayında olmamıza rağmen bu gri şehirde haftalardır yağmur yağıyor. Sanki evren bana ‘başla artık şu efsane kitaba’ diyor çünkü Dostoyevski okumak için her zaman kasvete ihtiyacım var. Aslında sabahtan hazırladım kendimi bu geceye. Çok heyecanlı bir gün geçirdim çünkü bu kitabı tam ik senedir elimde bekletiyorum,
İnsanlara bakıyorum, onca şey hiç olmamış gibi davranabiliyorlar. Dünya yıkılıyor ama onlar hiçbir şey olmamış gibi yaşamayı beceriyorlar. Tüm o haksızlıklar göz göre göre yapılıyor ama insanlar put gibi durabiliyorlar. Gündelik yaşamlarına devam ediyorlar. Büyük bir dikkatle balık ayıklıyorlar mesela ya da itinayla ütü yapıyorlar ya da komşularına nasıl laf yetiştireceklerini düşünüyorlar... Her şey normalmiş gibi davranmayı başarıyorlar. Hatta bunu o kadar iyi yapıyorlar ki , insan kendinden kuşkuya düşüyor, belki de ben her şeyi yanlış anlıyorum diyor. Belki de her şey hakikaten normal. İlkokul kitaplarındaki gibi iyi, çok iyi, mükemmel. Sorun bende olabilir, belki de ben abartıyorum. Böyle düşünüyor insan. Sonra da düşünmek gitgide gereksiz bir hal alıyor. İnsan hayatın akışına bırakıyor kendini.
Aşkından ötürü, akli dengesini kaybedip intihar eden bir amcam varmış! Ben doğmadan sekiz ay evvel intihar etmiş. Ne kadar kolay söyledim, değil mi? Bu bahsettiğim olay gerçek. Ama söylendiği kadar kolay mı? Âşık oldu, kavuşamadı, akli dengesi yitti, intihar etti... Dört ifadede hayatını özetledim mi? Maalesef olmadı, özetleyemedim. Annemden,
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Kendinizden bir şeyler bulacağınızı düşündüğüm ilk hikayem ile sizlerleyim..
"Kadıköy"
...Modaya doğru yürümeye başladım… Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdığımda, kapkara bulutlarla göz göze geldim, yağmur damlaları yavaş yavaş suratıma doğru damlıyorken bir anda nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım, o anda ne düşündüm tam olarak
Serimiz harika ilerliyor...
Bu kitapta Vhalla savaşa gidiyor ve bunula birlikte güçlerini kontrol etmeye çalışıyor.Vhalla hem cesur hem de zeki bir kız olduğunu bu kitapta bir kez daha belli ediyor.Ve tabi ki Prensimiz ile olan ilişkisi bu kitapta daha da güçleniyor.
Ateş Düşüyor kitabında yan karakterlerimize de oldukça değinilmiş.(Bence bu çok iyi olmuş çünkü iyi bir kitapta ana karakterler kadar olmasa da yan karakterler de çok önemlidir.)
bu yan karakterler arasında en çok sevdiğim karakterler Prens Baldair,Daniel,Fritiz ve Larel oldu.Bir de Elecia var ama o ortada kaldı ne seviyorum ne de sevmiyorum.Tabi bunların yanında bir de sevmediğim karakter var.Bu karakter hepinizin tahmin edeceği gibi İmparator Solaris oldu.
Kitabın sonu da kendisi gibi muhteşemdi.İkinci kitabı bitirip nasıl üçüncü kitaba geçtiğimi anlamadım.
Galiba Hava Uyanıyor Serisi en sevdiğim seri olma yolunda.
NOT:Kitabı okumadıysanız ilk önce okuyun sonra da okumayanlara okutturun.
Ateş DüşüyorElise Kova · Yabancı · 20182,828 okunma
Altın yaldız çerçeveli, gün ışığını hafif tozlanmış camında biriktirmiş dikdörgen bir pano. Ve bir yazı.. O yaldızlı ve ışıklı kenarlarına rağmen hafif sararmış bir kağıda kopkoyu bir kalemle el yazısıyla yazılmış :
Korkma!
Hemen yanında ise başka bir çerçeve. Aynı boyutlarda ve renklerde, sağ kol ve bir arkadaş gibi duran ve kimbilir
"Adın ne?" diye sordu Aldrik.
"Serien," diye cevapladı tereddütsüzce.
"Serien, soyadın ne?" diye sordu.
"Serien Leral," dedi ve adamın, ismin ilham kaynağını anladığını gördü.