Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsanın fıtratında bekàya karşı gayet şedit bir aşk var. Hatta her sevdiği şeyde kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi bekà tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevâlini düşünse veya görse, derinden derine feryat eder. Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekadan gelen ağlamaların tercümanlarıdır. Eğer tevehhüm-ü bekà olmazsa muhabbet edemez. Hattâ denilebilir ki, âlem-i bekanın ve ebedî Cennetin bir sebeb-i vücudu, şu mâhîyet-i insaniyedeki o şiddetli aşk-ı bekadan çıkan gayet kuvvetli arzu-yu beka ve bekà için fıtrî umumî duâdır ki, Bâkî-i Zülcelâl, o şedit, sarsılmaz, fıtrî arzuyu, o tesirli, kuvvetli, umumî duâyı kabul etmiştir ki, fânî insanlar için bâkî bir âlemi halk etmiş.
Sayfa 17
Madem o hadsiz mahbubat fânîdirler, beni bırakıp gidiyorlar. Onlar beni bırakmadan evvel ben onları “Ya Bâkî entel Bâkî” demekle bırakıyorum. Yalnız Sen bâkîsin ve Senin ibkan ile mevcudat bekà bulabildiğini bilip itikad ederim. Öyle ise, Senin muhabbetinle onlar sevilir. Yoksa alâka-i kalbe lâyık değiller.
Sayfa 16
Reklam
Bir zamanlar burada yükselen şehirden ne kalmış geriye? İnsanları geçelim bir kalem, onlardan daha fani yaratık bulunmaz zaten, ama uygarlıklarından geriye ne kalmış? Hangi hanlık baki kalabilmiş, hangi ilim, hangi kanun, hangi hakikat? Hiçbiri. O harabelerde ortalığı karıştırıp durdum, ama bir çömlek parçası üzerine oyulmuş bir yüz ve bir duvar üzerinde kalmış bir resim parçasından başka bir şey bulamadım. İşte benim sefil şiirlerim de bin yıl sonra, çömlek parçalarına, sonsuza dek toprağa gömülmüş bir uygarlığın kalıntılarına dönecek. Bir şehirden geriye, yarı sarhoş bir şairin onun üzerinde dolaşan umursamaz bakışlarından başka bir şey kalmaz.
Sayfa 42 - Yapı Kredi Yayınları
"Türklüğün askeri, siyasi ve medeni geçmişi yalnız Hüdavendigar'lardan, Fatih'lerden, Selim'lerden, İbn-i Kemal'lerden, Nefi'lerden, Baki'lerden, Evliya Çelebi'lerden, Kemal'lerden teşekkül ediyor; Oğuzlara, Cengiz'lere, Timur'lara, Uluğ Bey'lere, Farabi'lere, İbn-i Sina'lara, Teftazani ve Nevai'lere kadar varamıyor..."
Sayfa 98 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Kimseye bâkî değildir, mülk-i devlet, sîmu zer, Bir harab olmuş gönlü tamir etmektir hüner.
Reklam
Üsküdar'da, güzelliğini Yahya Kemal'den tanıdığımız Eski Valde Camii' Sinan'ın son eserlerindendir. Yahut hiç olmazsa plan ve ilk inşaat onundur. Bu cami ve etrafı, hayrata yapılan ve manzarayı bir tarafından kapayan ilavelere rağmen hâlâ Türk İstanbul'un en güzel köşelerinden biridir. Bu camide semt ile çok iyi anlaşan bir kendi içine çekiliş vardır. Cami, II. Selim'in çok sevdiği karısına bir hediyesidir. Fakat saltanat adabı karısının adını söylemeğe mâni olduğu için, ondan "Ferzend-i ercümend oğlum Murad tâle bekauhu validesi seyyidetülmuhaddarat ila ahirihi damet ismetühâ cânibinden Üsküdar'da bina olunacak" diye bahseder. Bu hicabı beğenmemek kabil değil. II. Selim, "Kıdvetül-emâcid ve'l-ekârim Sinan zîde mecduhu" diye onu över, Bâkî, Sokullu, Sinan, Piyale Paşa, Kılıç Ali Paşa, Hüsrev Paşa: İşte bu fâni dünyada babasından II. Selim'e kalan miraslar.
Sayfa 138
Ya Rab! Sen bâkisin. Giden gitsin, Sen yetersin.
Bir kişi Allah' tan başka kimseye ihtiyacı olmadığına inanırsa, Allah da onu başkasına muhtaç etmez.
Sultan da adının kıyamete kadar baki kalmasını istemiş ve Ahmet'e "Alemde her kim bizi severse senin adınla bizi yad eylesin"" deyip, o yüzden iki isimli Ahmet Yesevi ismiyle meşhur olduğu rivayet edilmektedir
Reklam
Makber
Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı. Şimdi buradaydı gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden. Ben gittim o hâksâr kaldı, Bir kûşede târumâr kaldı. Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh! Beyrût’ta bir mezâr kaldı.
İslam; şahısların,cemaatlerin, tarikatların,siyasetlerin,diyanetlerin,ilahiyatların temsil edeceği bir din değildir.Dinin baki hakikatleri,fani şahsiyetler/kurumlar/gruplar üzerine bina edilemez.İslam, ancak güzel ahlakla temsil edilir.Her ne surette olursa olsun,herhangi bir isim /sıfat altında,kişi veya kişiler mutlaklaştırılamaz.peygamberler hariç hiçkimseye İsmet veya masumiyet atfedilemez.Bin dört yüz yıllık kadim geleneğimizi bir kenara bırakıp din sadece bir kişiden ibaret sanılamaz.Sadece bir müellif ve onun eserlerine indirgenemez
Sayfa 89 - Otto yayınları
Ramazan-ı Şerif; bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. (Ramazan İktisad Şükür 15.sh - Risale-i Nur)
“Gamına gam yeme, demine etme sürûr. Bu dünya zıll-u hayaldir, ne gam baki ne sürûr.”
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.