Muhyiddin-i Arabi'nin eserlerinde gizli olaylara ışık tutacak bilgilerin ABD'de bir araştırma enstitüsünde okutulduğunu duymuştum. Ne yazık ki, bizdeki bilgiler hep Batılılar tarafından bizden alınıyor. Sonra da bize para karşılığı geri gönderiliyor. Şüphesiz birçok icadın merkezi biziz. Fakat bizim ilgi ve alâkamız olmadığı için başkaları sahip çıkıyor.
"Kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyecektir ve daima birbirinin yardımcısı, yol göstericisi olacaktır. Acaba bizim milletimiz de böyle değil midir? Ve bizim milletimizin de böyle olmaması için ne engel vardır? Daima öne sürülen bir şey vardır ki o da din engellemesidir. Bilhassa, Batılılar, bilhassa bu milleti yok etmek isteyen o koyu düşmanlar bizi, daima her işimizi din etkisi altında tutmuşlardır."
Türk adı, Batılılar için olduğu kadar Türkler içinde müslüman ile eşdeğer olmuştu. Türklerin İslamiyete bağlılıklarının ciddiliği ve gerçekliği düzeyine başka hiçbir halkta rastlanmamıştır. Bu yüzden, Türk hanedanlarının koruması altında büyük bir Sünni canlanmasının başlayıp yayılması hiç şaşırttı değildir.
“Bütün yıl fuhuş tellallığı, ahlaksızlık borazanlığı yapıldıktan sonra, bir iki mevlüt yayını yaparak, işin farkında olmayan zavallı Müslümanların ağzına birer parmak bal çalınır ve siyasi zihniyet bakımından çoğunluğunu Cumhuriyet Halk Partililerin teşkil ettiği insanlar, ‘İşte TRT Müslümanlar için de program yapıyor, hem de mevlüt yayınlıyor.' gibi budalaca bir avuntuya kapılırlar. Ve bu insanlar radyo ve özellikle televizyonda, mevlüt yayınını tanzim edenlerin, bozuk zihniyetli, alnı secde görmeyen kişiler olduklarını, hafızların ekrana, başlarında takkeyle çıkmalarını yasakladılarını, onları Hıristiyan Batılılar gibi giyinmedikçe ve kravat takmadıkça ekrana getirmediklerini, mevlüthanlara tek tip elbise giydirerek onları kilise korolarındaki gibi karanlık ve şahsiyetsiz bir görünüme soktuklarını bilmezler de, düşünmezler de..."
-Yeter!... Yeter Suzi! Katilleri savunmaktan vazgeç artık! Beni de rahat bırak!..
- Kime katil diyorsun, dikkat et.
-Onlara, yani sizinkilere. Tabiî katiller. "Ne yapıp yapıp, Müslüman ülkeleri birbiriyle savaşa sürükleyip, birbirlerini öldürtmeliyiz" diyen babamı kulaklarımla duydum. Müslümanlar bu kalleşliği hiç yaptılar mı? Bir Hristiyanı ötekine öldürttüler mi? Batılılar hem de daha çok silah satmak için yapıyorlar bunu... Düşünsene, İslâm ülkelerine silah yaptırmayan Amerika ve Avrupa, bunca silâhı kimin için yapıyor? Uyan Suzi, uyan! Milyarlarca insanı bir dakikada öldürecek kadar silah var ellerinde. Dünyayı defalarca kez öldürecek bomba var ellerinde... Kimin için o bombalar? Neden insanları öldürmek için yaptıkları bombalarla, "biz ilericiyiz" diye övünüyorlar? Gözünü aç Suzi. Vahşi hayvanlar yapmıyor yaptıklarını. Bunlar nasıl insan öldürmekle ilerici oluyorlar. Yirmi yıl sonra öldürecekleri insanların bombalarını bugünden hazırlıyorlar.
Bütün Batılılar, hain oldukları için mi bu kadar çiğ gerçekçiydiler, yoksa bu kadar çiğ gerçekçi olduklarından mı bir yerde, ister istemez hain, kaba, bencildiler?
“Çağdaş batılılar ister istemez dolaylı ve yetersiz kalan, “ yansımış bilgi” diye tanımlanabilecek akli bilgiden daha üstün bir şey kabul etmezler. Günden güne, bu aşağı bilgi türünü bile ancak kısa vadeli “pratik” amaçlarına yarıyorsa değerli saymak gibi bir eğilimin içine giriyorlar. Eylemden başka bir şeyi tanımayacak kadar eylemi boğuldukları için, eylemin kendisinin de hiçbir işe yaramayan, önemsiz bir koşuşturmaya döndüğünü göremiyorlar.”
Bütün Batılılar, hain oldukları için mi bu kadar çiğ gerçekçiydiler, yoksa bu kadar çiğ gerçekçi olduklarından mı bir yerde, ister istemez hain, kaba, bencildiler?
Batılılar oryantalistik, yani şarkiyatçılık yapmaktadırlar. Oysa biz oksidentalistik, yani garbiyatçılık yapamamaktayız ve bilim yapamadığımız ölçüde de bu dünyayı tanıyamayız. Batı’yı tanımak için oksidantalist olmamız gerekir. Oksidantalistler yetiştiremiyoruz. Biz sadece tercüman yetiştiriyoruz ve bu
şartlarda o tercümanların da çok iyi olması mümkün değildir.
İslâm bu dünyaya güzeli anlatmak için gönderilmiştir. İslâm insanın hayaline kötü gelen şeyleri bile güzelleştiriyor. Batılılar diyor ki; Osmanlılar ölümü bile güzelleştiriyorlar. Mesela; "Ayşe hanım, hani dün gitmiştik ya, o adam öldü" demezlerdi. "İstirahate çekildi" derlerdi. "Lambayı yak" demezlerdi, "yak" kelimesinden cehennemi aklına getirmesin diye "lambayı aydınlatır mısın?" derlerdi. "Lambayı söndür" demezlerdi, adamın ocağını söndürmek gibi olurdu. "Lambayı kapatır mısın?" derlerdi. Bir insan kötü bir iş yapsa sen "hay kahrolasıca Allah belanı versin" diyorsun. Eskiler ise "hayır başına gele" derlerdi.
Müslüman dünyasını cennet yapmakla görevlidir.
Üstelik ülkelerini işgal eden Batı devletlerinden
hiç de geride olmadıklarını ispat için, devrimler
gerçekleştiriyorlardı.
Biliyorlardı ki, Batı ile başa çıkmak için, Batılılar
gibi olmak hatta onları aşmak gerekiyordu.
Doğuda bir baba vardi
Batı gelmeden önce
Onun oğullari batıya vardı
Birinci oğul batı kapılarında
Büyük törenlerle karşılandı
Sonra onuruna büyük şölen verdiler
Söylevler söylediler babanın onuruna
Gece olup kuştüyü yastıklar arasında
Oğul masmavi şafağin rüyasında
Bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri
Öldürdüler onu ve gömdüler