Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Onlar kesinlikle aradığım şeydi ; çift yönlü yolun öte yanından haykırarak peşlerine bir sürü okur ve yazarı takacaklardı....Bir fiyatına ikiydiler....Cinayet ve insan ruhu....Toplumun yüzü ve geleceğin kumaşı....Onların çarpıcılık ve zekaları ,müşterilerinin berbat varoş kesimini şutlayabilecekleri bir yer bulduklarını düşünerek beni arayan ve tarafımdan reddedilen sosyetik edebiyat ajanslarının sundukları gibi ikircikli ve bayağı değildi......Üzerlerinde yaratıcı yazarlık dersi kokusu da yoktu....."
Sayfa 485 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
İnsan denen mucizeye tutkunum. Tuhaf gelebilir belki ama, o karmaşık, o yaratıcı ve güçlü organizmaların her birinde apayrı yaşanan serüvenin, kolaycacık ilkel, bayağı ve birbirinin çok benzeri zavallı öykülere dönüşme hüznünü seviyorum galiba.
Sayfa 82 - Remzi Kitabevi - 7. BasımKitabı okudu
Reklam
Kendi damarlarından beslenmeyen, kendi kapılarından dünyaya bağlanan köprüleri geçmeyen ve dahası kendi bedensel arzularını aşamayan, halkıyla hemhal olmayan, bildiklerimin, inandıklarımın gereğidir deyip zoru göze almayan biri topluma ne katabilir. Gazetesindeki köşede hergün keyfine denk düşen bir politik masalı eşeleyenleri yorumcu gazeteci olarak görmek en hayırlısı. Bu yazıların haber ve/veya yorumdan ziyade keyfî kanaatler, zoraki ikna çabaları olması işi biraz zorlaştırıyor. Bir de köşebaşındaki adam toplumla ilgili her can alıcı konuda fikir beyan etme cüretini gösteriyorsa o zaman ‘aydınlar olaya böyle bakıyor’ deniyor. Zaten bizde köşeyazarlığının gazetecilikle zorunlu bir bağı yok. Tabiri caizse geyik muhabbeti yapmak kartelin en müteber köşeyazarlığı akımı kabul ediliyor. Karşılaştırmak için bir gün bir iki tane mizah dergisi alın, kartellere ait olmayan. Komik ve bayağı bulabilirsiniz. Ancak göreceksiniz ki o sayfalarda daha özgür ve yaratıcı davetler var. Komik ama daha uyarıcı. İroni ama daha gerçekçi.Onların toplumsal sorunlara dokunuşunda daha içten bir ses duymak mümkün.
Birden bire sustu. Çene kemikleri kilitlenmiş gibiydi. Gitti, korkuluğa yaslandı. Bahçedeki ıhlamur ağacının balkona uzanan dallarını, incelermiş gibi tuttu. Oysa konuşmak ve; “Benim olmayan her şeyi bayağı buluyorum; aşağılamak, kirletmek istiyorum. Ama benim olan her şey, hatta bir cümlem, hatta bıyıklarım bana eşsiz şeylermiş gibi geliyor. Varlığımın ve sahip olduklarımın dışında hiçbir değer, hiçbir güzellik, hiçbir üstünlük tanımıyorum.” diye bağırmak istiyordu. Onun adına ne kadar ferahlatıcı, ne kadar arındırıcı bir itiraf olurdu bu. Ama, uçsuz bucaksız kâinatın kurucusunu, o akıl sır ermez yaratıcı kudreti hatırlatan yıldızlara rağmen sustu.
Sayfa 20 - Ötüken Yayıncılık
“Doğanın,” diye açıkladı, “en önemli gizemlerinden birini keşfetme noktasındayız; demek istediğim, bu dünyadaki en önemli gizemlerden biri, çünkü yıldızlarda, uzaklarda, mutlaka farklı bir önem türünde başka gizemler de vardır. İnsan düşünmeye başladığından beri, düşüncelerini ifade etmeyi ve yazmayı becerebildiğinden beri, kendisini kaba ve mükemmel olmayan duyularına sızamayan bir gizeme yakın hissetmiştir ve zekası aracılığıyla duyularının yetersizliğini tamamlamaya gayret etmiştir. Zeka ilkel aşamada kaldığı sürece, görünmez ruhların ortaya çıkışları, korkutucu oldukları halde, günlük olaylar halini aldılar. Buradan doğaüstüne ait popüler inançlar, gezinen ruh, peri, cüce, hayalet efsaneleri kaynaklanmıştır, hatta Tanrı efsanesi bile diyebilirim; çünkü işçi-yaratıcı hakkındaki fikirlerimiz hangi dinden bize ulaşırsa ulaşsın, kesinlikle insanların korkmuş beyinlerinden kaynaklanan en bayağı, en aptal ve en inanışmaz buluşlardır. Hiçbir şey Voltaire’in söylediğinden daha doğru değildir: “Tanrı insanı kendi görüntüsünde yarattı, ama insan kesinlikle bunu ona ödettirdi.”
Batı Avrupa'da roman, onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda gelişmiştir. Bu yüzyıllar, akıl çağıydı; bütün yaşamı ussal açıklamalara ve sınıflandırmalara dayandırmaya çalışan bir çağdı. Overbury'nin ve La Bruyeré'in, insan doğasının deliliklerini, kötü ya da erdemli "tipler" dizisi şeklinde düzenleme yetenekleri nedeniyle
Sayfa 303 - Yirmiikinci Bölüm, SONSÖZKitabı okudu
Reklam
Bu sararmış kâğıtlarda kaç günün, haftanın, ayın ve yılın emeği olduğunu hesaplamaya çalışırken insan bayağı hüzünleniyordu. Hepsi de artık hiçbir işlevi olmayan bir çöp yığını haline gelerek hiç kimsenin bakıp görmeyeceği bu tozun içinde unutulup gitmişlerdi. Fakat sıkıcı birtakım formalitelerle dolu resmî evrak gibi yaratıcı beyinlerin ve duyarlı yüreklerin derin fikirleriyle dolup taşan nice değerli sayfalar da aynı sonla karşılaşmıyor muydu? Hem de ilk kaleme alındıklarında bile pek bir amaca hizmet edemeden.
... Nedenim çok basit. İnsan denen mucizeye tutkunum. Tuhaf gelebilir belki ama o karmaşık, o yaratıcı ve güçlü organizmaların her birinde apayrı yaşanan serüvenin, kolaycacık ilkel, bayağı ve birbirinin çok benzeri zavallı öykülere dönüşme hüznünü seviyorum galiba.
Alakasız Bir Aktivite Yoluyla Mesafe Koymak Çok rica ediyorum, üç pipoluk problem nedir, söyler misiniz? Psikoloji literatüründe alışılagelen problemler listesinde yer alanlardan biri olmadığı kesin. Ama belki artık o listeye girmesinin vakti gelmiştir. Sherlock Holmes, Kızıl Saçlılar Kulübü'nde, ilk bakışta hiçbir mantıklı çözümü bulunmayan,
Oysa fiziksel değişimin ve mesafenin yokluğunda, Holmes'un hayal gücü bile tekleyebilirdi. Hatta o gecenin başında teklemişti de. Olayların gerçekte nasıl gelişmiş olabileceğine dair bir tane bile elle tutulur ihtimal düşünememişti. Konu, basit bir etkileşimin ötesine geçen, çok daha temel ve geniş bir şekilde başkasının gözünden dünyaya bakmak
Reklam
Kürtlerin tüm hakları ellerinden alınmış, dil dahil, onlara ait ne varsa her şey yasaklanmış, şiddet ve baskıyla bir asimilasyon politikası izlenmeye başlanmıştı. Kürtler buna direnmiş ama her defasında mağlup olmuşlardı. Türkiye'nin resmi kayıtlarına göre 1925 ile 1950 yılları arasında Kürtler 28 kez "ayaklanmışlardı" ve devamlı kırılmışlardı. "ayaklanma" sözü gerçeği yansıtmıyor, Kürtler ayaklanmamış, herkes kendi bölgesinde, merkezi bir örgütlenme ve kumanda olmadan, yeni düzene karşı direnmişti. Ama hep başarısızlığa uğrayarak, mağlup olarak. Bu mağlubiyetlerin bilançosu çok yüksek; yüzlerce liderin idam edilmesi, yüz binlerce insanın göçü, onbinlerce insanın katledilmesi ve hiçbir hakka sahip olmadan topyekûn bir kabul, bir itaat. Sayısız hayalkırıklığı, ihanet, eziklik, çaresizlik, esaret, onur ve güven duygusuzunun kaybolması, korku ve belki de en önemlisi büyük sevinçlerin, mutlulukların, yaratıcı şevk ve güçten uzak bayağı bir hayat...
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.