Merhaba sevgili. Nasıl olduğunu sorarak başlamak istiyorum. Kaç defa nasılsın sorusunu sorduğumu bilmiyorum ama hiçbirinde de cevap alamadığımı çok iyi biliyorum. Bugün sana çok küçük bir anımızdan bahsetmek istiyorum. Ramazan ayındaydık ve yine yürümüştük. Hatırlarsan yürüyüşlerimiz Ramazan ayının sonuna doğru başlamıştı. Eminim çok güzel bir
Dağılmam sandın. Ben çok güçlüyüm, hiçbir şeyi umursamadan geçebilirim sandın.
Aslında hep bir yanın biliyordu alacağın darbenin bırakacağı hasarı kabullenmek istemedin. Sonucun böyle olmamasını umut ettin. Onun seni kabul etmesini,ona gidebilmeyi hayal ettin. Yaşadığın hayal kırıklıkları sana beklentiye girmemeni öğretti ama sen beklenti içindeydin. Herkese gerçekleri anlatırken bı kez de kendine pembe kalpli gözlüklerle bakmak istedin. Ama bak şimdi noldu... Paramparçasın. Nefesin göğsüne sığmıyor. Hâlâ beklentin ve isteğin var ve bu seni daha çok yaralıyor. Herkes diyor ya sana çok açık sözlüsün değildin ama mecbur kaldın. Eğer kendin de dahil açık sözlü olmazsan ne olduğunu bir kez daha gördün. Ama inanıyorsun ve biliyorsun ki her şey güzel olacak
#kendikalemimden
İçinde Bir Sen 1 / Engerek
İlk öncelikle beklentiye girmemeniz gereken bir kitap çünkü yazarın ilk kitaplarından hatta sanırım ilk kitabı. Acemice ve basit yazılmış bir kitap. Binnur okumaya başlamak için ya
Dönem dönem sosyal medyada çeşitli söz ve yazılarına denk gelip merak ettiğim bir yazardı.Aslında kitabı yayınladığı dönem almıştım fakat geçtiğimiz aylarda okuma fırsatım oldu.Adında da mütevellit ilgimi çekip,umut aşılayan pozitiflik katan kitapları hep sevmişimdir.Diğer kitaplarını bilemiyorum fakat çok fazla edebi bir beklentiye girmeden çapraz okumanıza ilave edilebilecek, biraz şiirimsi tarzda bir kitap.Günlük hayat,insan ve beşeri ilişkiler üzerinize hemen hepimizin kendinden birşeyler bulabileceği,Miraç Çağrı Aktaş,Songül Ünsal, ve Kinsun havasında denilebilir.Ben severek okudum,tavsiye kısmı sizde efenim.Bol kitaplı günler dilerim. ッ
Kendine İyi BakArda Erel · İnkılap Kitabevi · 20181,146 okunma
Kitabı çok ama çok beğendim, öncelikle bunu söylemek isterim. İkinci olarak da beni birazcık tanıyanlar bilir, hatalarımı açıkça söylemekten asla çekinmem. Değerli
Bu hatmi, 73 gündür gün yüzü görmeyen Filistinli kardeşlerim için okudum. 20 bin olarak ifade edilen bilanço benim için, bizim için asla bir sayı değil. Zaten depremde de yaşadık, enkazdan çıkanlar sayılıyor... kim bilir kimler kaldı bomba altında. Buraya yazmak istemediğim şekillerde öldürülen insanlar sayılabilir mi? Gidenlerin hepsi, dilerim
Evet yine bir son..
Kitapta geçen şu cümle kitabı çok güzel özetliyor aslında.
"... Eski masal ve efsanelerdeki şeyler en sonunda gelir başınıza. Ne kadar çok okur, efsanelere ne kadar çok inanırsanız, o kadar çok gelir. "
kitap sürekli Sophokles'in Oidipus'u ve şehname de ki Rüstem efsaneleri ile ilerliyor ama belli bir noktadan sonra da sıkıyor yalan değil.
Artık böyle bir tamam yeter asıl konuya dönelim falan oluyorsunuz.
Genel anlamda baba oğul ilişkisini ele alan çok sürükleyici, akıcı bir kitap bazı noktalar hariç tabi ama okurken hadi şu sayfayı da okuyayım bırakıcam derken o sayfa bir türlü hiç bitmiyor.
Okurken olayın sonunu tahmin ettiniz noktada öyle bir şey oluyor ki hadi canııımm.. Yok artııık.. diyorsunuz..
Bir de malum ben her kitapta bir karakter sahipleniyorum ya burada ne kahramanımız Cem, ne babası Akın ne de kırmızı saçlı kadın Gülcihan..
Hiç birine değil de en çok Mahmut Usta ona sarılasım geldi..
Ne kadar üzüldüm adama ya.. sen birine o kadar iyilik yap, babalık yap elinden tut sonunda gördüğün muameleye bak en çok ona üzüldüm ve acıdım gerçekten..
Özetle okunur mu evet okunur ama çok büyük beklentiye de girmeden başlayın.
Bazı ince ruhlu ve düşünceli insanlar vardır ki en sevdiğiniz renge, taktığınız takıya kadar küçük ayrıntılara dikkat eder. Anılarınızı, birlikte yaşadığınız olayları ve söylediklerinizi unutmaz. Hediye seçerken bile size yakışacağını düşündüğünü alır. Bazıları da vardır ki sizin söylediğiniz sözleri unutur, daha önce konuştuğunuz konu tekrar
Herkese selam. Bir tık beklentimin altında kalan bir kitap geldim. Aslında
Aşkın Formülü adlı kitabı çok beğenmiştim. Sanırım bu kitabı önceki kitaba göre yetersiz bulmam hemen hemen aynı konu etrafında dönmesiydi. Bu sefer Asperger sendromlu bir oğlan olan Khai, bekar bir anne olan Esme'nin hikayesini okuyoruz. Khai'nin anası Kaliforniya'dan taaa Vietnam'a kız bulmaya gidiyor. Karpuz seçer gibi kızı da bi güzel seçiyor. Çünkü oğlunun hastalığına ve 10 yıl önce yaşadığı arkadaş kaybına tek çare bir kızla evlenmesi. :/ Böyle aynı evde birkaç ay kalmasını istiyor falan. Ya buraları okurken biraz canım sıkıldı açıkçası. Hele kızın anasının "git tabii yeşil kart alırsın, kayıp babanı bulursun, bi hayatın olur, oğlanı kafeslemeye bak, onunla yat..." minvalinde gerdeğe giren adamların arkasına vurulan yumruklar gibi kızı bi güzel paketlemesi bilmiyorum hoşuma gitmedi. Yani ateşle barutu yan yana koyup bir aşk doğması falan beklenmiş ve aşk olmuş da oluş şekli beni tatmin etmedi. Buna rağmen kitap garip bir şekilde akıyor, sıkmıyor. :D Yani sonda bir düğün sahnesi var ki tam evlere şenlik :D Olayların saçmalık seviyesi zirve yapıyor, kız Khai ona "seni seviyorum" demedi diye Khai'nin abisiyle tam evlenecekken kızın kayıp babası damlar, bir yandan Khai damlar, "seni seviyorum" der kız evlenmekten vazgeçer. Wtf :D Ne bileyim abuk subuk geldi. Tek beğendiğim detay bir önceki kitaptan Micheal ve Stella'nın düğününe davet edilmemiz oldu. Beklentiye girmeden okursanız mutlu edebilir. Herkese keyifli okumalar.
Bak benim cahil kardeşim varoluş savaşı veren her halk/devlet önce kendini düşünmek ve kendi varlığını kabul ettirmek zorundadır. Bir insan boğulurken yanında boğulan bir başka insanı düşünemez, önce kendisini kurtarmaya çalışır. Bugün Doğu Türkistan da , Filistin halkı da iki mazlum millettir. Doğu Türkistan'ın arkasındaki en büyük güç ABD olduğu için Filistin'in bu gücü dengelemek adına Çin ile yakın olması bir tercih değil mecburiyettir. Kaldı ki Türkiye bile Çin'e karşı elle tutulur hiçbir şey yapamazken, daha dünyaya varlığını kanıtlayamamış ve onlarca yıldır zulüm gören bir halktan beklentiye girmen senin yine Türkistan'ı filan düşündüğünden değil büyük olasılıkla içindeki Arap/müslüman düşmanlığından kaynaklandığını gösterir. Kendine sebep üretip içini rahatlatmana gerek yok, açıkça ben Arap/müslüman düşmanıyım de , sen de rahatla biz de rahatlayalım.
Ezelden beridir belki de insanlığa en çok verilmiş telkinlerden biri zorlukların karşında dik durup "yaşamaya" devam etmesi gerektiğidir. Ama nasıl yaşamak? Hangi kalitede bir yaşamı, hangi motivasyonla devam ettirmek?
Roman; zengin bir aile olan Xu ailesinin hayırsız evladı Fugui'nin kumarda ailenin bütün sevretini kaybetmesiyle