Ne zaman ''Gerçekten özel miyim?'' diye sorsam, onların hiç değişmeyen cevabını duyabileyim:''Evet, çok özelsin. Bu dünyada bir eşin daha yok!'' Sürekli aynı soruyu sormaktan ve aynı cevabı duymaktan kesinlikle bıkmıyordum. Deniz suyu içen birinin susuzluğunun artması gibi, duyduğum övgüler de bende sadece daha fazlasını duyma ihtiyacı uyandırıyordu. Daha kötüsü, Başkalarının onay ve takdirlerini kaybetmemek için sürekli onların beklentilerine cevap vermek zorunda kalıyordum. Ben artık ben olmaktan çıkıp Başkalarının istediği ben olma yolunda hızla ilerliyordum. Bir Başkası olma yolunda. Ama bir süre sonra, düşlediğimi değil de, Başkalarının benim adıma seçtiği hayatı yaşayarak mutlu olamayacağımı anladım. Bu gerçeği anlamamı sağlayan, yine, sesi her geçen gün daha az duyulur hale gelen kalbim oldu. Kalbimin, ''Mutsuzsun, Mary!'' diye haykırışını ince bir fısıltı olarak duymuştum. Haklıydı kalbim. En büyük düşümü terk ettiğim, seni aramaktan vaz geçtiğim için kendime o kadar kırgındım ki, artık ne Başkalarının beğenisinden, ne de onların her yanımı kuşatan ilgisinden haz alabiliyordum. Ama ne ilginçtir ki, sonunda mutsuzluğum, dibe vuruşum, bana seni aramayı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğum gücü geri verdi...
Sayfa 49 - timaş yayınları