Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kız bi daha bana bakmadı. Hep seni soruyo. İsteseydin anında sana koşardı." "Ama istemedim.” "İstemene gerek yok ki. Ben orada sap gibi kaldım." Hayranlıkla bakıyordu Martin'e. "Boş geç şimdi, sen nasıl beceriyon bunu be Mart?” "Onları kafaya takmıyom."
Sayfa 50 - İş BankasıKitabı okuyor
"Bak, bu şekilde bitmesini istemedim," dedi. İçimi çektim Ben bitmesini bile istemiyorum ki.
Reklam
“Ben de bağlayabilirdim seni; gücünden, özgürlüğünden, mutluluğundan yoksun bırakabilirdim; o korktuğun o aradığın acılı kaygıyı ben de uyandırabilirdim içinde. İstemedim. Seni hiçbir kurnazlığa başvurmadan sevmek, göğüs göğüse çarpışmak istedim. Silahları bana sen kendi elinle verirken hiçbir savunmaya başvurmadan bıraktım kendimi sana. İyi ettiğimi sanıyorum. Bana öyle geliyor ki sevgililer arasındaki bu amansız savaştan daha büyük bir şeydir aşk. Sevdiğimizi açıkça söylememiz, gene de sevilmemiz olanaklı olmalı.”
"George?" "Ne istiyorsun?" "Yine de tavşanlara ben bakacağım, değil mi George?" "Bakacaksın tabii. Senin suçun yok ki!" "Zarar vermek istemedim, George."
Benim düşündüklerimin aynısını düşünmüyorsun ki. Kılını bile kıpırdatmadan, nesnelerin çevrende bir çiçek demeti gibi düzenlenmesini istiyorsun sen. Ben asla bu kadarını istemedim: Benim istediğim hareket etmekti. Serüvencilik oynarken sen başından serüvenler geçen, bense serüvenleri geçirten kişiydim, bilirsin.
Sayfa 219Kitabı okudu
"Anselm, söylemeye çalıştığım... Sen benim dostumsun. Biz eski dostuz. Bize neler oldu böyle?" Cevap yok. "Ve biliyorsun ki böyle bitmesini ben istemedim. Lütfen beni affet." Pembe yüzünde en ufak bir tebessüm, gözlerinde en ufak parıltı yok.
Reklam
“Bana ne zaman âşık oldun?” diye fısıldadı kız. “En baştan, ilk andan, seni ilk gördüğümden beri. O anda çılgın gibi tutuldum sana. Aradan geçen onca zamanda daha da çıldırdım. Şimdiyse, mecnun gibiyim sevgilim. Aklım başımdan gitti adeta, mutluluktan başım dönüyor.” “Kadın olduğuma memnunum Martin...” dedi kız ve uzun bir iç çekişten sonra ekledi: “sevgilim.” Martin ona tekrar tekrar sımsıkı sarıldıktan sonra sordu: “Ya sen? Sen ne zaman fark ettin?” “Ben mi? Her zaman, neredeyse en baştan beri biliyordum.” “Yarasa kadar körmüşüm demek!” diye bağırdı Martin, sesinde hafif bir gücenmeyle. “Biraz önce... seni öpene kadar hayal bile edemeyeceğim bir şeydi bu.” “Öyle demek istemedim.” Ruth, Martin’den biraz sıyrılıp ona baktı. “Dedim ki senin beni sevdiğini başından beri biliyordum.” “Peki ya sen?” “Aniden oldu.” Son derece yavaş konuşuyordu; gözleri sıcacıktı, heyecanla doluydu, eriyordu, yanakları hafifçe kızarmış ve öyle kalmıştı. “Biraz öncesine kadar... sen bana sarılana kadar bilmiyordum. Seninle evlenmeyi asla düşünmedim, Martin, biraz öncesine kadar. Ne yaptın da âşık ettin beni kendine?” “Bilmem,” diye güldü genç, “sadece sevdim seni. O kadar çok sevdim ki bırak senin gibi capcanlı bir kadının kalbini, taşı bile eritmeye yeterdi aşkım.”
Sayfa 206 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
beni üzen onlar değil ki. her şey, tüm yaşamım üzüyor beni. bazen kendimi düşündüğümde, ben bile kendimden tiksiniyorum. ben neden bu kadar çirkinim? benim elimde değil ki. fakat hayatım boyunca bu yükü taşıyorum. daha çocukken bana bakıp güldüklerini hissediyordum. bu nedenle başka çocuklarla oynamayı hiç istemedim, onlardan hep çok korktum ve onları kıskandım.
Sayfa 18
Neyse ki kralın gözü sadece altınlardaydı. Onu görmezden gelip odada dolaştı ve bobin yığınlarını inceledi. "Senden öfke nöbetlerini kendine saklamanı istiyorum," dedi sakince, ediyle çarkın parmaklarından birini tuttu ve hızlıca çevirdi. "Çıkık aslen şa toya aittir. Kırıldığını görmek gerçekten canımı sıkar." Serilda dönüp ona baktı. Çıkrığın yana devrildiğini tamamen unutmuştu. Yutkunarak ayağa kalktı, dizlerinin titrememesi için bacaklarını birbirine bastırarak sabitledi. "Affedersiniz. Ben... Sanırım uyuyakalmışım. Tekmelemiş olmalıyım. Zarar vermek istemedim." Kral ona doğru dönerken hafifçe gülümsedi. "Tebrikler, Leydi Serilda. Demek bu sabah da bağırsaklarını deşmeyeceğim." Yorumunu allak bullak olmuş zihninde anlamlandırması biraz zaman aldı. Anlayınca, kuru kuru, "Size minnettarım," dedi. "Ben de sana." Kral onun öfkesini görmezden mi geliyordu, yoksa bilerek kayıtsız mı kalıyordu, anlayamadı.
Kendisinden yaşına rağmen genç görünüşünün sırrını öğrenmek istedim: - Dostlarım, dedi, eski düşünürlere layık aklımdan bahsedip dururlar, ben de, bırakırım söylesinler. Gerçekte akıllılığım şuradadır ki ben yaşama şekillerinden hiçbirini kabul etmiş değilimdir. Okumak istemedim, çünkü okunan şeylerden çoğunun unutulduğunu, öğrenilenlerin ise insana üzüntüler verdiğini, hemen bütün bilimlerin aldatıcı ve kararsız olduğunu içgüdümle kavradım. Hiçbir zaman aşık olmadım, çünkü bir insanı bütün ötekilerden üstün tutmak demek olan deliliğin bu enayi şekli insanlar için daima heyecanlara, hafakanlara, gücenmelere, kanlı öfkelere sebep olmuştur. Onun için nasıl olgun bir şeftaliyi tatmak isteğini duyuyor veya bağırsaklarımı boşaltmak ihtiyacında kalıyorsam, aşkı da sadece bedeni bir gereklilik olarak almışımdır. Böylece kendimi aile sıkıntısından, sayısız zorunluluktan, eziyetten, çoluk çocuk derdinden korudum.
Reklam
Uğruna savaştığım tek şey senken mi?
“Ben sarılmak istiyorsam sen daha fazla istiyor musun?” Uzun bir süre cevap vermeyince istemeyerek de olsam gözlerimi açtım. “Benden bıktın değil mi?” diye fısıldadım. Yavaş yavaş başını bana çevirdi. Başını iki yana salladı. “Seni incitmek istemiyorum,” dedi. “İncitebilirsin. Benim seni incittiğim gibi.” “Senden intikam almıyorum. Ama...” tekrar tavana döndü ve yutkundu. “Bir yerden gidiyorsan, git. Bir yola giriyorsan o yolda gerçekten yürü. Ben seninle birlikte yürüyebileceğimize olan inancımı kaybettim. Sana güvenmiyorum. Senin benim karanlığımı aydınlatabileceğine inanmıştım ama sen tüm diyara ışık saçmak istiyorsun. Bunu istemende bir sorun yok, bu bir hata ya da yanlış değil. Sadece aynı şeyi istemiyoruz. Senin ışığını kesmem ama senden medet ummayı bıraktım. Bırak artık karanlığa alışayım. Sana sarılmak istiyor muyum?” Yeniden gözlerini bana çevirdi. “Tabii ki istiyorum, Ama her seferinde geri çekileceğini bilerek sana sarılmanın nasıl bir işkence olduğunu biliyor musun? Kanatlarımı kopardılar, Nova. Ve seni her bıraktığımda ben kollarımı da koparmak istiyorum. Burada olmak istiyorsun ama burada kalmak istemiyorsun. Seni suçlamıyorum ama kalan gücümü savaş meydanına saklıyorum. Seninle savaşacaksam bu sadece meydanda olacak artık.” “Benim için değil bana karşı savaşıyorsun. Artık.” “Attığın her adım bizi buraya sürüklerken bunun olacağını bilmiyor muydun?” diye hesap sordu. “Seninle savaşmak istemedim, benim yüzümden kendi savaşında yenilmeni istemedim.” “Uğruna savaştığım tek şey senken mi?”
Sayfa 676 - Dex yayınları, Darenova.Kitabı okudu
"Beni üzen onlar değil ki. Her şey, tüm yaşamım üzüyor beni. Bazen kendimi düşündüğümde, ben bile kendimden tiksiniyorum. Ben neden bu kadar çirkinim? Benim elimde değil ki. Fakat hayatım boyunca bu yükü taşıyorum. Daha çocukken bana bakıp güldüklerini hissediyordum. Bu nedenle başka çocuklarla oynamayı hiç istemedim, onlardan hep çok korktum ve onları kıskandım."
Serilda'nın yüzü sevinçle parladı ve koşmaya başladı. Baba!" diye bağırdı, duyabileceği kadar yakın olabileceğini düşününce. Bir dakika sonra, evin kapısı hızla açıldı ve karşına çılgına dönmüş babası cıktı. Kızını görünce, rahatlamanın etkisiyle derin bir nefes verdi. Serilda babasının kollarına koştu. "Geri döndün." diye haykırdı saçlarının arasından. "Geri geldin." Serilda gülümsedi, onu görebilmek için geri çekildi. "Bundan şüphen varmış gibi konuşuyorsun." "Vardı" dedi candan ama yorgun bir kahkahayla. "Düşünmek istemedim, ama... Ama ben... Sesi hissettikleriyle çatallaştı. "Şey. Ne düşündüğümü biliyorsun. Erlking tarafından çağırılınca..." "Ah, baba." Yanağından öptü. "Erlking sadece küçük çocukları bırakmıyor. Benim gibi bir kız kurusundan ne istemiş olabilir ki?" Babası bir adım geri çekildi, yüzü biri deri bir kemik kalmışı ve Serilda'nın neşeli hali kısa sürdü. Babası ciddiydi. Gerçekten de dehşete düşmüştü. Serilda da öyleydi. Gece bir daha babasını hiç göremeyeceğinden emin olduğu anlar olmuştu.
Susebron duraksadı. “Üzgünüm,” yazdı. “Seni kızdırmak istemedim. Ben — ” Siri uzanıp onun koluna dokununca yazmayı bıraktı. “Hayır, hayır,” dedi Siri. “Kızmadım. Cilve yapıyordum sadece. Asıl ben üzgünüm.” “Cilve?” yazdı Susebron. “Hikâye kitabımda böyle bir kelime yoktu.” “Biliyorum,” dedi Siri. “O kitap ağaçlar ve diğer şeyler tarafından
1.273 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.