Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Değişim döneminde ‘öğrenenler’ yeryüzünde yepyeni bir yaşam inşa ederken, ‘her şeyi bilenler’ artık var olmayan bir dünyada artık işe yaramayan bildikleriyle ne yapacaklarını bilemez hale gelecekler.”
"Yapmayı bilenler yapıyorlar, yapmayı bilmeyenler öğretiyorlar, öğretmeyi bilmeyenler öğretmenlere öğretiyorlar ve öğretmenlere öğretmeyi bilmeyenler politika yapıyor. "
Reklam
"Dünyanın ele geçirilmesi gerektiğine en çok bunun olanaksız olduğunu bilenler inanırlar."
Sayfa 247
Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır Aşk sorgusunda şahanem Yalnız kelepçeler sanıktır Ne yazsam olmuyor Çünkü bilenler hatırlar Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar Bahçıvanlar değil tüccarlardır Sen öyle göz Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı Sen teninde cennet kayganlığı iken Sana şiir yazmak ahmaklıktır
Bu göçmen esas, Boşnak ... babası uzun boylu bir adam. Lakin, memleketinde çok ileri, hanedandanmış. Bilenler anlatıyor, çete başıymış herif, bir tabur gâvuru önüne katar kovalarmış.
Sayfa 25
"Onun dediğine göre, rüzgâr denen şey yalnızca rüzgâr değildi… Okumasını bilmek gerekirdi onu. Bunu bilenler, rüzgârın içinde hayata dair hemen hemen her şeyi bulabilirdi. Çünkü binlerce bitkinin kokusu vardı rüzgârda, binlerce bitkinin şekli, rengi ve fısıltısı vardı. İnsan sesleri vardı sonra çeşit çeşit, hayvan sesleri, tepelerin yüksekliği, denizlerin genişliği, nehirlerin uzunluğu vardı. Rüzgârı okumasını bilenler, canları isterse, hiç görmedikleri bir denizin tuzunu bile tadabilirlerdi sözgelimi. Ya da, yıllar önce ölen bir ihtiyarın, gençliğinde attığı gevrek kahkahaları bile duyabilirlerdi. Bu nedenle, sürekli rüzgârı dinliyordum ben."
Reklam
Yirminci yüzyılda, bir islam ülkesinde yaşayan bir derviş, fevkalade kozmopolit, fevkalade modern bir alışveriş merkezinde, burjuvaların gözdesi pahalı bir lokantaya girer. Bir biftek ve Fransız kahvesi ısmarlar. Bifteğini yer, kahvesini içerken o, tayy-i mekan, tayy-i zaman etmiştir. 2004 yılında, Frengistan ülkelerinden birinde, dünya başkentlerinin en büyüğünde kurulmuş bir sufi dergahında, büyük ve muhteşem bir halka oluşturmuş "Ya Hayy, Ya Kayyum" diye dönüp duran bir dervişler devranına katılır. Devrandan sonra oturur, dervişlerle sohbet eder, çay içer, fındık fıstık yer. Kalkar. Frengistan'daki büyük dünya başkentinden bir başka dergaha gider. Her milletten dervişlerle sohbet yapar, gönlünü şenlendirir. Geriye kalan dergahları görmeyi bir başka güne bırakarak yine tayy-i mekan, tayy-i zaman eder, İslam ülkesindeki modern alışveriş merkezinde bulunan o pahalı lokantaya döner, hesabını öder. Derviş sonra gönlü şenlenmiş, ruhu ibadet le neşelenmiş olarak kalkar gider. Pahalı lokantadaki burjuvalar yemeklerine devam etmektedirler. Bilenler der ki, bütün sır, gönlün ışıttığı o zihinsel ekranda, "tahayyül" denen o mübarek odaktadır. Kalbini yeterince cilalayan, tahayyülünü yeterince inceltip geliştiren, Hz. Allah'ın dostluğunu kazanan, zahirde hangi zamanda, hangi mekanda görünürse görünsün, gerçekte Hz. Allah'ın ve O'nun dostlarının yanındadır.
Sayfa 101Kitabı okudu
İnsanlar düşenler ile düşmeyenler diye değil ayağa kalkmasını bilenler ve diğerleri diye ikiye ayrılır.
Kitap okumanın tadını bilenler bilir ki, okumak deniz suyu içmek gibidir. İçtikçe susarsınız, susadıkça içersiniz.
Uyanmayı sadece gözünü açmak olarak bilenler için bir şafak var ki ne kadar da sıradanmış meğer. Hadi aç gözlerini aç yüreğini. Güneşi bizim gözümüzle göremeyen o kadar çok insan var ki.
Reklam
Hayat yaşamayı, Mutluluk gülümsemeyi, Başarı kazanmayı, Dostluk paylaşmayı, Huzur sabretmeyi, Sevgi ise hak etmeyi Bilenler için vardır... -La Edri
Sevgi ve nefret birbirinden ayrılamaz; çünkü yalnızca nefret etmeyi bilenler sevmeyi bilir.
Sayfa 54
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.