Nuri Pakdil den okuduğum ilk eser... İlk okunduğunda anlamsal olarak yoğun olduğu anlaşılıyor. Yazar ölümün, Tanritanimazligin tanımını yapıyor üslubunca.
Alintilar:
İLK SEÇİMİNİ YAPMAYAN İNSANIN ÖNÜNDE İKİ YOL KALIYORDU: YA, İNSANI TANRI YAPMAK YA DA İNSANI ÖLDÜRMEK: ÇÜNKÜ, KORKUYOR BU İLK SEÇİMİNİ YAPMAYAN İNSAN: İNSAN HEP TERSİNİ KONUŞSA BİLE, HEP TERSİNİ YAZSA BİLE, GENE DE TANRI'YA İNANMAMANIN EKSİKLİĞİNİ SÜREKLİ DUYUYOR: İNSANI TANRI YAPMAMIŞSA BAŞLIYOR ÖLDÜRMEYE: TANRI YAPTIĞI İNSANDA DA KENDİSİ ÖLÜYOR BU KEZ: BAŞKASINI ÖLDÜRÜRKEN DE, BELKİ, KENDİSİNDEKİ EKSİKLİĞİ DE ÖLDÜRMEK İSTİYOR: AMA, BELKİ.
Neyi seçmeliydi insan önce?
+ Tanrı'yı
- O'nunla bütünleniyor özgürlük...
DÜŞÜNMÜYORLARSA DİRENMELERİ BİRYERDE DURUR: SON.
niçin?' gök hâlâ üstümüze çökmemekte : insanlar her gün ölü eti yemekte..
Vurulmuştur bir kez maviye...
Parmaklarıma sinmiştir ağıtları:
zaten ben gülmeyi hiç bilmedim.
İnsan hep terisini konuşsa bile, hep tersini yazsa bile, gene de Tanrı'ya inanmamanın eksikliğini sürekli duyuyor.