«Hiçbir kusur taşımayan, çok güzel bir tek şiir ya da birkaç şiir, kişiyi şair etmeye yeter mi?» Bir tek şiir, hikâye, roman, yazarını sanatçı kıla bilir mi? Şiir, vazgeçilmez bir ölçüde, şairinin kişiliği ne bağlıdır. Biraz da şairinin kişiliğiyle oluşur. Daha açıklamak gerekirse, değeri-değersizliği şai rin kişiliği ile belirlenir, ona bağlı olarak da açık lanabilir. Örneğin, sürekli yazan, şiiri uğraş edin miş bir şairin yazdıklarında ilkin birer kusur olarak —şiir geçmişine, ortak ölçülere vuruldu ğunda— beliren durumlar, niceliğe bağlı olarak sonunda bir özellik, o şairin özelliği haline ge lirler. Şair de, şiirleri de artık büyük ölçüde bu özelliklerle açıklanır. Nâzım’daki bol ve savruk kafiye tutkusu ilk şiirlerinde birer kusur olarak belirirken, giderek vazgeçilmez bir özelliği olur onun. «Çocuk ve Allah»daki dil sürçmeleri, imge, görüntü zorlamaları, sonunda Fazıl Hüsnü’yü oluştururlar. Çok yazmanın, daha doğrusu sürekli yazma nın, sadece şiiri değil, şairi de belirleyen bir yönü olsa gerek. Üstelik yalnız belirleyen değil, değiş tirip düzelten, eğitip geliştiren, kendine ve yazdı ğına karşı sorumlu kılan; kısaca «sevkeden» bir yönü. (Çok yazmak derken bir kere yazılanı ço ğaltmak demek istemiyorum.)