Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Geleceği görüyorum. Şurada, sokakta işte, şimdiden biraz daha solgun.”
-Betonlaşan sadece şehirler mi sanırsınız? Ya kalpler ne olacak? Kalpler, şehirlerden daha hızlı betonlaşıyor.- . -İnsanın, insanla konuşmadığı, Arı kovanı gibi kentlerde, ayrık otu gibi yaşadığı, Savaşın, şiddetin, nefret dilinin ve kötülüğün revaçta olduğu bir çağdayız. Toprağın altı değil üstü karanlık. . Çağımızın insanı, suskun, somurtkan ve mezar taşı gibi soğuk. -Vefasızlığın adını vakitsizlik koymuşlar.- . Velhasıl, -İnsan, bazen akşam güneşi gibi kaybolup gitmek istiyor.- . Ey insanoğlu…! Güneş yüzüne değil, biraz da yüreğine vursun ki, içindeki buzullar erisin.-
Reklam
"Çok mutluyum, haklısınız. Ama bu mutlulukla ne yapacağım? Yalnız başıma benim için biraz fazla bu. Ben daha mütevazı mutluluklara alışkınım - çoğu zaman akşamları bir kitabım olur, bir arkadaşım, güzel bir mektubum, biraz da müziğim. Aslında bunlardır benim mutluluk diyebileceğim şeyler. Çoğaldıkları zaman onlarla ne yapacağımı bilemiyorum - başkalarıyla paylaşmak istiyorum. Bunca mutlulukla ne yapacağım?
Hiçbir yokluk, anne yokluğuyla boy ölçüşemez
-Hiç kimse beni annem gibi sevmedi -Bütün sevgileri topladım, bir anne sevgisi etmedi.- . -Bir insanı, en çok annesi sever gerisi yalan Bir insanın adını, en güzel annesi söyler gerisi yavan.- .
Kimsenin yağmuru seyretmediği bir dünyada, yıldızları sevmenin yalnızlığı ile her gün biraz daha geri çekildim. Üstüme örttüğüm yorgan, yüreğimdeki serçenin küçücük ürkek kanatlarıydı..
'' Neden biraz daha uyuyup tüm bu saçmalığı unutmuyorum? ''
Sayfa 9 - Olimpos Yayınevi / I. Baskı / Temmuz 2019
Reklam
"Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız Sabah sabah insanı ayağına getiren Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız Çocuk ağzınızla biraz daha durun Gittiğinizde güz gelmiş olacak"
Ama şuramda bir bulantı. Gitmiyor, geçmiyor. İnsanlar arasında durmadan mikrop gibi yayılan bir hastalığın bulantısı bu. Kuşku ve güvensizlik. Bunları böyle böyle düşünmek zorunda kalışım... Yoklaya yoklaya yaklaşmak herkese. Şu anlamda ya da bu anlamda... Adımları hesaplı atmak. Yürekleri hesaplı açmak. Açık olamamak. Her gün biraz daha kapanmak. Her gün biraz daha köstebekleşmek, tilkileşmek, böcekleşmek...
Sayfa 452 - Everest Yayınları
“Geçip giden her ay sizi korkunç sona biraz daha yaklaştırıyor. Zaman sizi kıskanıyor; gençliğinizin gülleriyle, zambaklarıyla savaşıyor. Zamanla renginiz solacak, yanaklarımız çökecek, gözünüzün feri gidecek. Öyle çok acı çekeceksiniz ki... Ah, gençliğinizin kıymetini bilin. En güzel günlerinizi sıkıcı şeyleri dinleyerek, kaybetmeye mahkum olanı kurtarmaya çalışarak, kendinizi cahil, kaba, adi insanlara adayarak heba etmeyin. Bunlar çağımızın hastalıklı amaçları, yanlış idealleri. Hayatınızı yaşayın! İçinizdeki o muhteşem yaşama sevincini açığa çıkarın! Hiçbir şeyi ıskalamayın. Hep yeni heyecanlar arayın. Hiçbir şeyden korkunuz olmasın... Yepyeni bir hedonizm; işte çağımızın ihtiyaç duyduğu şey budur. Siz bu felsefenin kanlı canlı sembolü olabilirsiniz. Sahip olduğunuz bu kişilikle yapamayacağımız şey yok. Dünya yalnızca bir mevsimliğine sizin...”
Sayfa 27 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Gitgide alışıyorum sana.... Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan... Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile
Everest Yayınları
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.