''Beni anlamanı istemiyorum. Bu sana fazladan bir mesai gerektirir ki, kimsenin hayatında ağırlık yapmamayı epey önce öğrendim. Biraz düşünmeni isteyebilirim, nasıl olduğumu. Belki de nasıl olduğumu anlatmak için tüm çabam. Bu boktan, beş para etmez dünyada hala iyi kalabilmenin ve iyi yaşamanın mücadelesini verdiğim için beni kutlamanı istiyor da
Gerçekte içki içmenin, sarhoş olmalarını sağlayan bir yöntem olması dışında, kendi başına bir varoluş erdemi, bir olgu olarak kendine özgü bağımsızlığı ve ağırlığı vardı yaşantılarında. Çünkü, en büyük erdemlerden biri çok içmek, ama asla sarhoş olmamaktı. Oysa o günlerde içilen içkilerin öyle öksüz bir acılığı, yürek kavuran, insanı gerçekliklerin dışına, varlığının kanıtlanması gerekli olmayan bambaşka dünyalara alıp götürüveren bir burukluğu, yakıcı bir acılığı, bir elmas saydamlığı, bir kristal tınısı olurdu ki, bir yudumuyla bile büyülenmemek elde olmazdı. Kafaları tuttuktan sonra, o hep bir ağızdan söylenen şarkıların, çocuksu ve gülünç, ama yüreklerin ortasına kurşun gibi oturmuş hüzünleri, bütün dev masallarının gizemini taşırdı.
.
Everest yayınları 1. Basım 2015Kitabı okudu
HER ŞEY ÇOCUKLUKTAN GELİR , FİLOZOFLUK DAHİL ..
Yazarın okuduğum ilk kitabı. En çok okunan bilinen kitabı 
Yüreğinin Götürdüğü Yere Git , duymayan yoktur neredeyse , etkileyici bir kitap ismi fakat yazarın cümleleri ve anlatım tarzı o kadar yüreğe dokunuyor ki ne yazmış olsa merak edilip okunabilecek birisi.
Bu kitaba gelirsek , kısa denemeler diyebiliriz bir
Olan olub, keçən keçib bəlkə də,
İndi daha kövrəlməyin yeri yox.
Ömrüm boyu belə gəlib mənimki
Əvvəlindən biri vardı, biri yox.
Uzaqdaydı mən istəyən ocaqlar,
Ürəyimdən gəlib keçdi sazaqlar.
Atalıydı, analıydı uşaqlar,
Bizim evdə biri vardı, biri yox.
Qəlbim yandı ilk sevgimdən, eşqimdən,
Dara düşdüm, əl ummadım heç kimdən
Məclislərdə can deyib can eşidən
Dostlarımdan biri vardı, biri yox.
Vaxt gələcək bu günü görəcəksən,
Çox suala gözünü döyəcəksən.
Vaxt gələcək sən özün deyəcəksən,
Deyəcəksən: "biri vardı, biri yox!"
Nüsrət Kəsəmənli
Fotoğraf çektirdim tekrar. Tekrar parmak izi alındı. Ayyaşların hücresine götürdüler beni, kapıyı açtılar, gerisi odadaki kişinin arasında bir yer bulmaktan ibaretti. Bir lağım çukuru. Kusmuk ve sidikten geçilmiyordu yerler. Hemşerilerimin arasında kendime bir yer buldum. Charles Bukowski’ydim ben, Santa Barbara’nın Kaliforniya Üniversitesi’nin kütüphanesinde kitaplarım bulunuyordu, orda benim bir dâhi olduğumu düşünen biri vardı...
Sabah tüm zırhını yorganı ile birlikte atmıştı üzerinden. Güneşin de yardımı olmuştu demeyi çok isterdi ama ufak bir tebessüm gibi ısıtabilmişti içini sadece. Kalktı. Ayağına baktı çorabın biri yok diğeri yatağa bir metre uzaklıktaki duvarın dibinde. Nerde diye bakındı diğerine, yastığının yanında görünce haylaz bir gülümseme ile başını az
Akıllı bir köpekti ama doğasında akıldan daha büyük güçler vardı onun. Bu güçlerden biri, sadakatti.
Sayfa 164Kitabı okudu
İnsanlık pek garip oldu dostlarım, içtenlik diye bir şey kalmadı. Eskilerin riya ve tabasbus dediği şeyler gündelik yaşamımıza girdi. Gurur denilen salgın hastalık istemediğiniz kadar, buna karşılık onur denilen değeri kolay kolay bulamıyorsunuz. Elde et de nasıl edersen et. Yalancılık aldı yürüdü. Kimse kimseye güvenmiyor. İnsanlar göğüslerini kabarta kabarta "Babama bile güvenmem " diyebiliyorlar. Kravatların ve takım elbiselerin altında gizlenen şey kolaycılıktan, şeytanlıktan, değerbilmezlikten başka bir şey değil. Sinsilik varolma kavgasında en geçerli yöntem oldu. Yiğit adam diye bir şey vardı eskiden. Bir ingiliz atasözü "Yiğitliğin modası geçmez" dese de siz aldırmayın. Onun modası falan kalmadı. Bakıyorsunuz dünkü yiğit bir gecede alçağın biri oluvermiş.
Sayfa 274 - Bulut Yayınları, (Riya: İkiyüzlülük, Tabasbus: Yaltaklanma)Kitabı okudu
Hadi biraz da GÜLELİM, AĞLANACAK HALİMİZE
___
😂 Uzun süre sonra bugün ilk defa çöp atmaya çıkacağım o kadar heyecanlıyım ki ne giyeceğimi bilemiyorum.
😂 Şu karantina bitsin hepinizi pikniğe götüreceğim siz etleri ayranları alın, ben ormanı ayarlarım.
😂 Berberler kapalı diye herkes kafayı 3 numaraya vurmuş, memleket Isparta komanda Tugayı gibi.
😂 Fıkra gibi ülkeyiz testi
Merhabalar.
Sayfa sayısına baktığım vakit biraz korktum. Acaba başlarsam yarıda bırakır mıyım diye düşündüm. Kitabı okumaya başladığım vakit aklım biraz karıştı karakter sayısı baya fazlaydı fakat daha sonra alışmaya başladım.
Kitap çok güzeldi her sayfada macera vardı resmen macera macerayı kovalıyordu. Bazı kitaplarda katil veyahut suçlu bir ipucu da bulunur bu yüzden kitap biraz sıkıcı geçer fakat 
Panzehir kitabında suçluyu tam bulacakken hemen bir ters köşe. Yani tek bir ipucu ile değilde birçok ipucuyu bir araya getirerek zorda olsa suçluyu, suçluları buldular.
Tom Hawkins,Shulo kasabasında koçluk yapan eski bir Seal askeridir. Eski Karısının akılları karıştıran ölümünden sonra kendisinin bu ölümde parmağı olduğunu düşünen polis Murphy var ve Tom'u hapse atmak için elinden geleni yapar fakat amacına ulaşması imkansız olacaktır çünkü Tom suçlu değildir. Ve o ölümden sonra kendisiyle düşmanlık besleyen biri onun yapmadığı suçları yapmış olduğunu göstererek işlerin daha da zorlaşmasına ve suçlu olduğunu göstermesine neden olur.
Fakat Tom Hawkins hiç boyun eğmez hem suçsuz olduğu için hemde kızı Jill için.
Sonu yine bildiğiniz gibi suçlu hiç beklenmedik biri çıkar ve ölümle sonuçlanır.
Keyifli okumalar dilerim.
Bu kitapta önemli olan Oblomov değil Oblomovluktur.
_
Kitabı okumaya 
Oblomov'un üşengeç, tembel biri olduğu düşüncesi ile başlıyoruz fakat onu tanıdıkça ve hayatına dahil oldukça tüm bu tembelliklerinin arkasında farklı bir bakış açısı, farklı bir ruh ve farklı bir karakter olduğunu görüyoruz. Hayatta bir şeyleri denemiş ancak gönlünce bir iş tutturamamış, insanlarla tanışmış fakat bayağı ve
