Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
320 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir Aurelio Zen romanı. İtalya'nın Perugia şehrinde, ünlü bir sanayicinin kaçırılması ile ilgili olarak görevlendirilen Zen, uzun zaman aktif bir soruşturmada yer almamasının sıkıntılarını kitap boyunca yaşasa da en sonunda okuyucuları ciddi bir sürpriz bekliyor. Bu arada yazarın anlatımından yola çıkarak, İtalya ve Türkiye arasında bürokrasinin işleyişi, devlet içerisindeki çürük elmalar gibi konularda pek de bir fark olmadığını görebiliyoruz. Okurken aynı bizim memleket diyebilirsiniz. Altın Hançer ödülü alan bu kitap mutlaka okunması gerekenlerden. Ve Labirent Yayınları'nın bu yazarın diğer kitaplarını da yayınlaması dileğiyle
Fare Kral
Fare KralMichael Dibdin · Labirent · 201329 okunma
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bana, Sefiller ile birlikte okuma sevgisi ve alışkanlığını kazandıran kitap olduğunu söyleyebilirim. İlkokula giderken okumuştum ve derinden etkilenmiştim. Bizim gibi az okuyan toplumlara okuma sevgisini işte böyle kitaplarla kazandırabiliriz.
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167bin okunma
Reklam
692 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Beni Bırakma ile beraber tehlikeli, gizemli, yakışıklı, karizmatik ama bir o kadar da düşünceli, korumacı ve romantik erkekler dörtlemesinin son kitabı da bitmiş oldu böylece. Kitap Elazığ’ın karlı havasında Gamze’nin Akın’a çarpmasıyla başlıyor ama aynı çarpıcılık 700 sayfa boyunca devam ediyor. Bir çeşit modern peri masalı... Ve öyle güzel bir
Beni Bırakma
Beni BırakmaFatih Murat Arsal · Ephesus Yayınları · 2015921 okunma
336 syf.
9/10 puan verdi
Güzel bir kitap ile McCabe serini noktaladık. Benim için serideki tek kötü kitap ara kitap Alaric'in hikayesi oldu. Ewan ve Caelen'in anlatıldığı kitaplar çok daha başarılıydı. Seriyi takip edenler bilir güzel kızımız Rionna ilk önce Ewan ile, o olmadı Alaric ile, o da olmadı Caelen ile evlenme noktasına gelir. Bu durumdan sonra kadının gururunun ne kadar incindiğini siz düşünün artık. Caelen geçmişte yaşadığı ihanet yüzünden ailesinin felaketine sebep olduğu için bir daha kalbini dinlememeye kararlıdır. Rionna ile evlenmeyi kabul etmesi ailesine geçmişte yaşattıkları karşısında bir tür özür gibi bir şeydir. Rionna ise sapık ruhlu babası yüzünden küçük yaşından beri kendini korumak için çalışır, durur. Erkek fatmamız bizim yani. Bu iki savaşçı, kırılgan ruhun birbirlerini keşfetme yolculuğu.. Ben okurken baya keyif aldım. Evet bu İskoçyalı herifleri ve onların hikayelerini çok seviyorum. Hepsi Jamie Fraser yüzünden! :) Tavsiye ederim. “You’ll fight, damn it. You’ll not give over this easily. God is not ready for you yet because I am not through with you. You’re going to wake up and you’re going to give me the words I’ve waited on for so long. Telling me you love me on the battlefield as we both lay dying doesn’t count. You’ll give them to me and mean them or so help me I’ll bury you in unconsecrated ground so that you never rest and you’ll be forced to dwell in this keep with me for eternity.”
Asla Bir İskoçyalı Sevme
Asla Bir İskoçyalı SevmeMaya Banks · Koridor Yayıncılık · 2014179 okunma
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Buğulu gözlerini, kapı ile televizyon sehpası arasındaki boşlukta duvara yaslı duran sandığa çevirdi. Uzun ve dalgın bakışlarla sandığı süzdü. Sonra yutkundu. Kırışık ve dar anlının altında iki küçük lamba gibi parıldayan gözlerini tekrar resme kaydırdığında Gülfidan’ı ile bakışları kenetlendi. Konya sokakları kadar soğuk ve donuk iki masum
Şizofrenin Kamburu
Şizofrenin KamburuArifzade · Mola Kitap · 201215 okunma
167 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Çok yakın arkadaş olan Ender ve Çetin, diğer arkadaşları olan Fikret'in kız kardeşi Nihal'i evlerinde misafir etmeye başlar ve ikisi birden aşık olur kıza. Sonrasında yaşananları güzel bir şekilde anlatan güzel bir kitap. Anlatım Ender Çetin ile konuşuyormuş gibi yapılıyor ve romanın çoğu Ankara'da geçiyor. Oldukça güzel bir kitap. Yazarın diğer kitaplarını şimdiden merak ettim.
Bizim Büyük Çaresizliğimiz
Bizim Büyük ÇaresizliğimizBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20208bin okunma
Reklam
"kafka’nın değişim eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek için çabalarını kaçımız düşündü ki, yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz? kaç kişi sanat adı altında mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? kız çığlıklar içinde kaçarken mozart onun peşinde koşuyordu. üstü
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine, Bu hasret bizim...
- Sen hayatında her şey yapmış bir kadınsın. Fakat hiç birine alışamamışsın, hiç birinde ihtisas kazanamamışsın: Evlendin, fakat tam mânasıyla zevce olmadın; sevdin, fakat yekpare bir aşkın olmadı, birçok hâdiseler en büyük ihtirasın billûrunu kırdı; seyahat ettin, fakat sende bir seyyah melekesi teşekkül etmedi; birçok hafiflikler yaptın, barlarda, balolarda, tiyatroların kulis aralarında yaşadın, fakat bir kokot pişkinliği elde edemedin; tercemeler yaptın, fakat bir satır yazı neşretmedin; çocuklara bayılıyorsun, fakat ana olmadın; her emelin, her gayenin büyüklüğünü ve güzelliğini anlıyorsun, fakat hiç bir emelin ve gayen yok; bir çocuk saflığıyla en basit yalanlara inanabilirsin, fakat hiçbir şeye iman etmiyorsun. Birdenbire avucunu ağzıma kapadı: -Sus! dedi, seni Makbet'teki cadılara benzetiyorum. Tüylerim ürperiyor... Zekânın aynasında kendimi korkunç görüyorum. -Ben senin gibi insanlar tanımadım değil. Hatta kadınlardan daha çok. Bunlar bizim memlekette âdeta bir sınıf teşkil ederler. Hem de hepsi asil dediğimiz ailelere mensupturlar. -Sus! Ben yalnız olmak isterdim. -Hiç kimse bir zümreye mensup olmaktan kurtulamaz. Bununla beraber içlerinde en tipik örnek sensin. Çok hızlı gidiyorsun sen. -Bizim sonumuz ne olur? Fakat cesur bir cevabımdan o kadar ürktü ki hemen gözlerini sımsıkı yumdu: -Söyleme, dedi, haydi, içelim.
“Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir. Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.”
Reklam
İtfaiyenin görevi, kitap gizlediği ihbar edilen evleri yakmaktır. Montag işine bağlı biridir; ancak bir görevde bütün hayatı değişir. İhbar üzerine bir adının evini basarlar. Montag kütüphaneyi devirip yakmaya hazırlanırken bir kitap, kanat çırparak ellerine iner. Titreyen belli belirsiz ışıkta ak bir sayfa tüy gibi açılır. Montag o telaş içinde tek bir satır okuyabilir: “Öğle sonu güneşinde zaman uykuya dalmıştı”. Bu satır, kızgın çelikle dağlanmış gibi yanar beyninde… Kitabı korkuyla göğsüne saklar. Ev sahibi kadın, kitaplarıyla birlikte yanmayı tercih eder ve gazyağına kibriti kendi çalar. Evine dönen Montag olayı karısına şöyle anlatır: “Bu kadının evle birlikte yanmayı göze alması için bu kitaplarda bir şey olmalı; bizim hayal edemediğimiz bir şey…” Montag, bütün gece aklında o yangını söndürmeye çalışır. * * * Sonra montagın yangından kaçırdığı kitabı okuduğunu gören eşi ihbar eder “kitap okuyan” Montag’ı… O da kaçar ve bir direniş örgütüne katılır. Örgüt, ormandaki ırmağın kıyısında eski bir demiryolu istasyonunda gizlenmektedir. Yazarlar, bilginler, kitapların yok edilmesine karşı direnişe geçmişlerdir. Buldukları yöntem muhteşemdir. Her bir örgüt üyesi, insanlık tarihinin önemli bir eserini ezberler. Örgüt, hangi kitabın kimin hafızasında olduğunu bilir ve baskı dönemi bitinceye kadar unutulmaması için bu “kitap – adamları korur. Her adam bir kitaptır artık; her kitap bir adamdadır. Baskının en yoğunlaştığı dönemde bile insanoğlunun direniş gücü, yazının mirasını korumaya yeter.
Yeri gelmişken, benim anladığım gerçek mutluluğun da bir rastlantı sonucu olmadığını, yaz yağmuru gibi birden bire başımıza düşmediğini söylemeliyim. Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk ufak tefek şeylerin birbirini tamamlamasından doğuyor.
Ipek Ongunun-Duyarli davranislar kitabini okuyup bitirdim. her okudugum kitap gibi bu kitabda bana cok sey ogretdi. Normalde de cevreme karsi duyarli biriyimdir ama bu kitab sayesinde cevreme ve insanlara karsi daha duyarli olmayi oyrendim. Ve ayni zamanda bizim bazen gereksiz duydugumuz bazi davranislarin aslinda ne kadarda onemli oldugunu anladim. Her kesin okumasi gereken bir kitap cunki malesef son zamanlarda cevremizdeki cogu kisi insanlara ve cevreye karsi duyarsiz davraniyor. OKumuyan her kese tavsiye ediyorum yasama kulturu uzerine yazilmis cok guzel ve bilgili bikitap. Ipek Ongunun diyer kitaplarinida okumayi dusunuyorum.
"Ne diyordum?" "Tanrı'nın evreni yaratmaya çalışırken havaya uçtuğunu söylüyordun." "Evet. Evren bir deneydi. Tanrı'nın bir deneyi. Ancak her şey yolunda gitmedi. Tanrı patladı ve parçaları her yere yayıldı. Buna Big Bang adı verildi. Bizim yapmamız gereken, her şeyi birleştirmek. Her şeyi ve kendimizi bir araya getirmek. O zaman Tanrı yeniden tek parça olacak. Şimdiki zayıflığımız bundan kaynaklanıyor. İyiliğin ne olduğunu biliyoruz ama iyi olamıyoruz. Çünkü içimizde Tanrı'nın sadece küçük bir parçasını taşıyoruz. İyilik ve kötülük çelişkisi buradan geliyor. Gücümüzün asla yetemeyeceği hayallerimiz var: erdem, yüksek değerler, sonsuz kardeşlik, insanlık barışı gibi. Ama birleşmediğimiz sürece ne yazık ki hiçbiri gerçekleşmeyecek."
Sayfa 159Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.