Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Daha önce de belirtildiği gibi, olumsuz duyguların bastırılmasını zorunlu kılan bir ortamda yetişmiş olmak düşmanca eğilimlerin gelişmesine ve insanın kendisine yabancılaşmasına neden olur. O halde, olumsuz duyguların bilincinde olmayan bir insan için bu konuda bir çıkış yolu olabilir mi? Böyle bir soruya olumlu bir karşılık vermek, daha önce
"Bana hatırlat da seni bir daha böyle gülümseteyim. Senin ölmediğin, benim de o gülümsemeyi zihnime kazıyacak bolca zamanım olduğu bir anda."
Reklam
Ulus- devlet fiili sınırları kapsama görevini artık yerine getiremez olunca ,duvar çekme imgesel düzeyde tam da böyle bir sığınak temin eder. Bu bakımdan, sensörler ve görüntüleme aygıtılarıyla donatılmış "sanal bariyerlerin" bu görevi tek başına yerine getirememesi kayda değer bir durumdur.
Sayfa 140Kitabı okudu
Böyle önemsiz bir şeye üzülmemek için bir an önce güçlenmek ve daha saf olmak istedim.
Sürekli değişen koşullara uyum sağlayabilmek ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmek belirli bir esnekliği ve yaratıcılığı gerektirir. Örneğin, kendisini engellenmiş hissettiği her durumda aynı kızgınlık tepkisini veren kişi etkin olamaz. Burada etkin olmakla kastedilen, kişilerin olaylara kendisini iyi hissedebileceği bir biçimde yön
Ayrıca duvarlar böyle huşu uyandıran bir egemenliğin tekabül ettiği bozulmamış ulusluk imgeseline de katkıda bulunur. Sağlam, yüksek ve vakarlı duvarlar, biz/onlar, iç/dış, hukuk/hukuk dışı ayrımlarındaki bulanıklaşmayı bu ayrımların fevkalade çarpıcı bir görsel simgesi ile telafi eder. Duvarlar, biz ile onlar, bizim alanımız ile onların alanı, iç ile dış yerli ile yabancı arasında ayrım yapmak için emsalsiz araçlardır.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
Dış dünyayı tehlikeli bir alan olarak algılama ve insanlara güvenememe sonucu geliştirilen bir diğer yalıtım mekanizmasında kişi, diğer insanlardan bağımsızlaşarak iç ve dış ihtiyaçlarının onlar tarafından etkilenmesine karşı önlem almaya çalışır. Böyle bir insan için amaç, "kendi kendine yeterli olmak" ve "kimseye muhtaç olmamak"tır. Ne var ki bu, gerçekleştirilmesi olanaksız bir amaçtır. Diğer insanlara muhtaç olmamak için çaba gösterildikçe, bilinçaltında giderek yoğunlaşan bağımlılık eğilimleri ve düşmanca duygular sonunda denetlenemez bir duruma gelebilir ve kişinin içine gömüldüğü yalnızlık sonucu ciddi uyum sorunları ortaya çıkabilir.
İncinmekten ya da daha doğrusu, incitmekten korkan bazı insanlar duygusal dünyalarını mantık ve düşünce yoluyla da yalıtabilirler. Böyle bir insan kendisine acı veren durumlara ilişkin duygusal tepkilerini mantıksal açıklamalarla denetlemeye çalışır. Bunu yaparken ya kendi tepkisizliğine ya da karşı tarafın tepkilerine gerekçeler bularak etkin olamamasının yarattığı değersizlik duygularını hafifletmeye çalışır. Duygusal olaylara nesnel bir yorum getirerek tepki verme sorumluluğundan kaçınma, daha çok aydın kişiler arasında görülür. Çünkü, düşünce ve mantık, çağdaş insanın duygusal yaşantıların olumsuz etkilerine karşı geliştirdiği etkili bir korunma aracı durumuna gelmiştir. Günümüzde çoğu aydın, bir araya geldiklerinde duygularını yaşayacakları yerde, soyut kavram tartışmaları aracılığıyla ilişki kurma eğilimi göstermekteler. Bunun sonucu bazen bir insanın duygu ve düşünceleri arasındaki kopukluk öyle boyutlara ulaşabilir ki, kişinin savunduğu düşüncelerle duygusal tepkileri arasında önemli çelişkiler ortaya çıkabilir.
Böyle bir yalnızlıkta seni düşünmek kadar büyük özgürlük yok.
Gökyüzü öyle yıldızlı, öyle berraktı ki, onu gören sormadan edemezdi: Nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşayabiliyor?
Sayfa 3 - İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Dışarıdan sıra sıra tramvaylar geçiyordu, paltolar geçiyordu, insanlar geçiyordu, kuşlar geçiyordu, kediler geçiyordu, vapurlar geçiyordu, yıllar geçiyordu, hayatlar geçiyordu. Hiçbiri geri gelmiyordu. Ve çok yukarılardan, her şeyin üstünden, varlığın ve yokluğun ötesinden, herkese ve hiçkimseye ait belli belirsiz bir düşünce geçti. "Hikayeler hep böyle kötü mü bitmeli?" Düşüncenin sahibi sayfayı çevirdi. Sayfa da geri gelmedi.
Duygusal dünyasını yalıtmış kişi bir insandan hoşlansa da bunu belli edecek tepkiler veremez. Getireceği acıyı çok yoğun yaşayacağından kabul edilmeme olasılığını göze alamaz. Ancak bu korkularının bilincinde olmadığı için, durumu abartılmış gurur sistemi içinde değerlendirir ve karşı taraftan bir adım atılmadıkça bir insana yaklaşmayı kendisine yakıştıramaz. Bu nedenle, çoğu kez kendisini kabul eden ya da kabul eder görünen insanlarla ilişki kurabilir. Bir diğer deyişle, incinmekten korunabilmek için seçmez, seçilir. Ne var ki, böyle birini seçen kişiler de aslında ya yücelttiği bir insana tapınma ihtiyacında olan edilgin-bağımlı, ya da kendilerini reddedilmiş hissettiklerinde tahrik olan ve ulaşılmaz bir kaleyi ele geçirerek zafer kazanacakları sanısına kapılan insanlardır. Oysa ortada ne tanrı vardır ne de kale: yalnızca korkup içine kapanmış bir insan!
Bazı insanlar yaşam boyu karşılaştıkları düş kırıklıkları sonucu, beklentilerini bir sınır içinde tutma eğilimi geliştirirler. Gerçekleşmesini çok istedikleri bir olaya çok yakınlaştıklarında bile umutlarını frenler, zamansız bir kutlamaya girmekten çekinirler. Bu insanlar duygusal dünyalarının üstünü sanki bir kapakla örterler. Sorunlarından söz
Her yolu kendin bulmak zorunda olduğun ve çoğu zaman ayağını nereye bastığına dikkat etmen gerektiği böyle bir yerde yaşamanın, onu ne denli bezdirdiğini anlayıvermişti.
Bir insan değer kazanabilmek için dayanıklılığından çok dış görünüşüne güveniyorsa, böyle bir yürüyüş zararlı bir kusur sayılabilir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.