Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir zamanlar, bahçesinde bir çok nar ağaçı bulunan bir adam vardı. Adam, yıllar yılı sonbahar narlarını gümüş bir tepside evinin dışına koyardı ve tepsinin üzerine kendi yazdığı notlar bırakırdı. Notlarda şöyle dedi: "Buyrunuz alınız bir tane." İnsanlar gelip geçti fakat hiçbiri narlardan alan olmadı. Adam da kendi kendine düşündü ve bir sonbahar, gümüş tepside narları koymadı evinin dışına, fakat daha da büyük harfler kullanarak şü notu yazdı: "Bu topraklarda yetişen en güzel narlar buradadır, ancak onları diğer tüm narlardan daha fazla gümüşe satarız." Şimdi ise sıkı durun: Mahallenin tüm kadınları ve erkekleri narları satın almaya koştular.
Elveda Güzel Vatanım (Ahmet Ümit)'ın da benzer bir konusu var...
Kemal Tahir, Kurt Kanunu'ndan söz ederken, "Romanın konusu 1926 lzmir Suikastı gibi son derece buhranlı bir devrede geçiyor. (...) Gerçekten büyük tehlikeler içinde kıstırılmış insanların romanı bu. (...) Gerçek vesikaları bir fon olarak kullanıyorum" diyor. Romanın önemli iki özelliğini vurgulamış oluyor Kemal Tahir bu sözleriyle, çünkü "büyük tehlikeler içinde kıstırılmış insanlar" yazara polisiye bir olay örgüsü sağlarken, İzmir Suikasti de tarihsel ve siyasal bir konu sağlar. (...) Kurt Kanunu Cumhuriyet'in ilk yıllarında Halkçılar ile muhalefet arasındaki iktidar kavgasını, Halkçıların teröre kayışını sergiler ve bu tarihsel gelişimin (Kemal Tahir'e göre) nedenlerini açıklar. Dolayısı ile, yazar, Kara Kemal'in son günlerini romanlaştınrken, lzmir Suikasti olayını, diktatörlüğe sapan Halkçıları okurun gözünde suçlamak için kullanır.
Sayfa 189 - İletişim Yayınları, 7. Baskı, 2001, İstanbulKitabı okudu
Reklam
Binlerce askerine hitaben o büyük komutan şunları söylemiştir: "Ey insanlar! İşte önünüzde deniz gibi bir düşman, arkanızda düşman gibi bir deniz! Sizin için sabır ve sadakatten başka çare yoktur! Bilesiniz ki siz bu adada açların sofrasındaki yemekler gibisiniz. Düşmanınız sizi Ordusu ve silahları ile karşıladı. Onların silahları fazla, erzakları bol, sayıları çok... Sizin ise elinizdeki kılıçtan başka ağırlığınız ve düşmanın elinden alacağınız yiyeceklerden başka yemeğiniz yok! Hiçbir şey yapmadan şu durumumuz birkaç gün devam etse kuvvetten kesilir, olduğumuz yerde kalakalırız. Böyle olunca bizden şu an korkan düşman da halimizi görüp bize karşı cesaretlenir. Bu kötü akıbete düşmekten kendinizi koruyarak, şu azgın düşmana karşı gelin, görevinizi hakkınca yerine getirin. Bilesiniz ki daha zor olana Azıcık sabrederseniz daha lezzetli olan refahtan daha uzun süre istifade edersiniz. Bilesiniz ki sizi çağırdığım şeye ilk uyacak olan benim! Canınızı düşünerek benden yüz çevirmeyin. Siz de benden daha fazla bir zorluğa katlanmayacaksınız. Sizin payınıza düşenden daha fazla benim payıma düşmeyecek. Unutmayın şu an hepimiz aynı kaderi paylaşıyoruz. Böylelikle İslamiyeti bu topraklara yerleştireceğinize inanıyorum."
Romanın Türü-Nasıl Bir Roman? Bozkurtların Ölümü evet, bir tarihî romandır; fakat herhangi bir tarihî roman olarak değerlendirilemez. O, bir destandır; bir destanın roman hâline getirilmiş biçimidir. Tarihî roman kavramı, Bozkurtların Ölümü'nü anlatmaya yetmez. Roman kahramanları 621 ile 639 yılları arasında yaşamış gibi görünürler ama
TOZLU SAHİFELERDEN ÇIKIP YÜREKLERE YERLEŞEN KAHRAMAN: KÜR ŞAD (BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce romanın genişçe bir özetini vermek faydalı olacaktır. Olay 621 yılında, bir yaz gecesi başlar. Yüzbaşı Işbara Alp'ın buyruğundaki Gök Türk erleri bozkırda uyumaya çalışmaktadırlar. Ertesi gün Çin'e akın
En küçük bir edep belirtisi ya da en azından bir ağırbaşlılık bile kalmamış burada. Bu durumun nedeni, yalnızca, kalplerin kin tutup bozulması, asaletin kaybolması, dinin yıpranması, arsızlığın ortalığı kaplaması, düşüncenin ortadan kalkması, saygının yok olması, siyasetin bozulması, herkesin kötü ve ahlaksız şeyler yapmakla böbürlenir hale gelmesidir. Hayatıma yemin ederim ki, tavizsiz siyasetçilerin ve bilgisi ile [Allah'a] tapanların bulunmayışından, hayâ sahibi ve iyi ahlaklı kimselerin bozguna uğramasından, haksızlığın ve düşmanlığın insanlar arasındaki ilişkilerin temel hareket noktası olmasından dolayı dünyanın albenisi artmış ve geçimi sürdürmek son derece güç bir hale gelmiş olmasaydı, dünyanın iyi hali ve güzel gelenekleri hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktı
Reklam
Merhum Osman Nuri Paşa'nın Dul Zevcesi Karakaş Konağı
Kendini "Merhum Osman Nuri Paşa'nın dul zevcesi" diye tanıtan komşumuz yaşlı hanımefendi ve yeğeni Feride Hanım gayet içlerine kapanık bir hayat sürüyorlardı. Feride Hanım'ın on yaşlarındaki kızı Selma, siyah parlak, dolgun saçlı ve ceylan gibi iri kara gözlü güzel bir çocuktu. Evleri daima pırıl pırıl tertemiz ve derli topluydu. Halbuki evlerinde temizlik yapıldığını hiç görmüyorduk. Sanki sihirli bir el, gece herkes uykudayken ortalığı topluyor, silip süpürüyordu. Evlerinde yemek de pişirilmiyordu. Yemeği, anlaştıkları bir lokantadan eve getirtiyorlardı. Soylu bir Osmanlı ailesinin fakir düşmüş son temsilcileri olarak gördüğüm bu ağır başlı, nazik ve görgülü insanlar, sanki hâlâ büyük bir refah içinde yaşadıkları izlenimini bırakmak istiyorlardı. Bazen kirayı ödemekte güçlük çekseler bile, kızlarını daima çok şık giydirmeye özen gösteriyorlardı. Dışarıya karşı para sıkıntısı çektiklerini kesinlikle belli etmemekte kararlıydılar. Evin günlük kaba işlerini Feride Hanım'ın yaptığının görülmesinden utanıyorlardı adeta. Bu tutumu aslında çok yadırgıyordum. Çünkü benim aldığım terbiyeye göre, hangi işte olursa olsun, çalışmak daima övünülecek bir şeydi. Ama komşularımızın bu konuya bakış açıları kuşkusuz çok farklı bir hayat kültürünün kalıntılarıydı...
“Şatafat üzerine kurulu bu türden despot saltanatlarda, hırs dalkavukluk ve kurnazlıktan ibaretti. Para hırsı, hırsların en temeli haline gelmişti. İnsanlar sadece yasal yollardan yağmalayabilecekleri alanlar elde edebilmek için devlette mevki talep ediyordu ve devlet, yaptıkları soygunculuğun en güzel bahanesiydi.”
- Hiç korktuğun oluyor mu? - Elbette. Bazen ben de korkuyorum. Bu çok normal. - Peki böyle zamanlarda ne yapıyorsun? - Düşünüyorum. Bir çözüm arıyorum. Eğer bir çözüm bulamazsam beni mutlu eden, güzel, eğlenceli bir şey hayal ediyorum ve artık korkmuyorum. - Peki gerçekten çok ama çok korktuğunda? - Mafalda korku her zaman kötü bir şey değildir, bunu biliyorsun değil mi? - Nasıl yani? - Bazı anlarda korku düşünmene engel olur. Bunun üstesinden gelebilen insanlar büyüyüp güçlenirler. ... Daha cesur olmaktan bahsediyorum. Yani içindeki güçten. Korku bir süre sonra bazı şeyleri daha iyi görmeni sağlar.
Sayfa 168Kitabı okudu
Din biliyorsunuz, geçen gün Parti müfettişinin pek güzel anlattığı gibi; insanlar üzerinde afyon niteliğine sahiptir. İnsanları öbür dünyanın cenneti ve cehennemi ile oylayıp, bu dünyada uyumalarını temin eder, gözlerinin açılıp, gerçekleri görmelerini engeller.
Sayfa 27
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.