Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Halil Ağa'nın öküzünü satıp üretimi aksatan kanunu ya biz yaptık, ya da bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak Halil Ağa'nın öküzünü satıyor. İkisi de bence bir... Böyle bir kanun yaptıysak, memleket çıkarlarına aykırıdır, nasıl yaparız? Eğer yaptığımız kanun böyle yorumlanıyorsa hükûmet nasıl bir yönetim içindedir? Sonra unutmayın ki, olay İstanbul'da geçiyor. Bunun Van'ı var. Bitlis'i var. Kıyı bucak ilçesi var, acaba oralarda neler oluyor? Bu çark iyi dönmüyor beyefendiler! Biz cumhuriyeti süs olsun diye yapmadık; halktan yana bir idare kurmak için yaptık. Hükûmetin müfettişleri var, valileri var, kaymakamları var, bunlar Halil Ağa'nın öküzünü vergi borcundan satıyorlar. Yaptıklarının ne demek olduğunu elbette bilmeleri gerekli... Bunlar, size hiçbir şey söylemiyor, Halil Ağanın öküzünü satıp vergi gelirini şişkin göstermeye çalışıyorlar!... Ne demektir bu? Biz cumhuriyeti anlatamamışız beyler, bundan bu çıkıyor!
demiş ki mustafa kemal "...memleket demiş asri medeni ve müreffeh olacaktır behemehal bu demiş bizim için bir hayat dâvasıdır” . 923’de demiş
Sayfa 41 - Ataç Kitabevi
Reklam
"Cemal Bey, şu ve bu tarzda siz birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz bunun hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yoktur. Siz içinde bulunduğunuz durumu inceleyip, kavrayınız... Ve öncelikle kabul ediniz ki, biraz özveri sahibi olmak gerekir. Eğer şunun bunun güler yüz göstermesinden kuvvet almayı kendinize yakıştırırsanız, halinizi bilmem, fakat geleceğiniz çürük olur. Çünkü bizim gerçeklerle hiç tanışmamış geniş çevrelerimiz vardır; bu çevrelerde henüz acem işi hayallerle dolu olanlar çoktur. Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ideal neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin, herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen burada, karşı koyan olacaksın. Önüne aşılması zor engeller yığacaklardır, kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç yerine koyarak, kimseden yardım gelmeyeceğini bilerek, bu engelleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin..."
Mustafa Kemal, Ocak ayında çıktığı yurt gezisinde, İzmit’te, Musul sorununu gazetecilere şöyle anlatmıştı: Musul sorununa gelince… Biz bu ili eski sınırı ile ulusal sınırlarınız içine almıştık. Bu sorunda İsmet Paşa, Lord Curzon ile karşı karşıya geldi. Curzon diyor ki; “Musul, Irak’ın ayrılmaz parçasıdır. Musul, Irak için gereklidir. Bunu vermeyeceğiz. İsterseniz sizi petrollere ortak edelim.” Oysa Musul, bizim için petrol değil memleket sorunudur. En son aşama budur. Ve Musul sorununun Boğazlarla Adalar sorunu görüşüleceği zaman halledileceğini söyledi. Sorun da bu noktada kaldı. Musul sorunu nasıl çözülecekti? Gazi Paşa, ne gibi bir çözüm düşünüyordu? Önce İngilizlerle görüşmelerde bir çözüm yolu aranacaktı. Olmazsa? Olmazsa savaş! Musul’u alacak komutan bile kafasında hazırdı: Kazım Karabekir!
Sayfa 140 - um:ag vakfı yayınlarıKitabı okudu
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim.... Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim...
Bir ay doğar Pasın’dan ekmek gibi. Çal ikramî,yürek bizim,yollar bizim,saz bizim Şu dağlarda alaçiçek yaz bizim. Boydan boya bu memleket bizim.
Reklam
⊰ 923’de demiş ⊱ “demiş ki mustafa kemal «… memleket demiş asrî medenî ve müreffeh olacaktır behemehal bu demiş bizim için bir hayat davasıdır.» 923’de demiş”
Sayfa 59 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Devletçilik Nedir?
Peker, Türkiye'nin rejimini diğer tek-partili rejimlerle karşılaştırma için gereken açıklamaları da şöyle toparlamıştı: “Ben esas noktaları söyleyeyim; siz mukâyese yaparsınız... Bildiğiniz gibi; Türkiye'de mülkiyet hakkı ve ferdin teşebbüsü serbesttir. Bu serbestî, yalnız cemiyetin umûmî menfaatlerine temas ettiği zaman tahdit edilebilir.
demiş ki Mustafa Kemal "... memleket demiş asrî medenî ve müreffeh olacaktır behemehal bu demiş bizim için bir hayat davasıdır."
Küba'nın tıpta ve eğitimde çok ilerde olduğunu belirtiyor Vefa ağbi. Her mahallenin muhtarı gibi, özel doktoru varmış. Vizite ücreti falan yok. Doktorun işi pahalılaştırmak için değişik ameliyatlar önermesi söz konusu değil. Doktorun maaşı belli, hastanın maaşı belli, tıp bedava! İlk başlarda ciddi bir öğretmen eksiği ve çok sayıda okuma yazma bilmeyen varmış. Zaman içinde öğretmen eksiğini kapamak için yetiştirilen genç öğretmenler fazlası oluşmuş, derse girmeyen bu onbin kadar öğretmen maaşlarını almayı sürdürerek değişik üniversite kurslarında kendilerini yetiştirip uzmanlaşıyorlarmış. -İşizlik? diyorum. -Öyle bir şey yok. Devlet sana işini buluyor. Beğenmedin, eyvallah, buyur işsizlik maaşı! Bu arada devlet sana başka işler öneriyor. Onu beğenmedin, peki. Bunu beğenmedin, peki. Belirli bir iş öneri sayısından sonra, diyelim sana önerilen onikinci işi de beğenmedin, devlet o zaman diyor ki : "Senin hemen bir üniversite okuman gerek, senin eğitiminde bizim bir eksiğimiz var yoldaş!" . Şak üniversiteye yazılıyorsun! Devlet eğitim masraflarını karşılıyor. -Yok yahu? Tam bana göre memleket, okuyamadığım ne kadar çok üniversite var!
Sayfa 146Kitabı okudu
Reklam
Ayemef diye uluslararası bir kuruluş var ya hani... Evet, işte o uluslararası para fonu mu ne... Uluslararası demek, ne demek? Amerika demek... İşte bizim kendi memleketimizde nereye ne yapacağımıza, neyi nasılı yapacağımıza, fabrikamıza, limanımıza, yolumuza, her şeyimize, her bir şeyimize işte o karar verirmiş. Bak yahu... Bak bunu bilmiyordum... Peki, bu böyle giderse ne olur... - Bu Memleket Batar
“Gökyüzü başladı derdini anlatmaya : Aslında çok güzeldir bizim memleket.Tepeleri bu mevsimde beyaz örtüyle bezelidir, yamaçlarında yemyeşil ağaçlar, düzünde otlaklar vardır. Suları serin ve dinginleşir.Bizim oralarda hayvanlar, çiçekler ve ağaçlar ; bütün mahlûkat bizle çok iyi anlaşır.Çok büyük bir yerde olmamıza karşın , insanlar beraber yaşadığımız dağları, ovaları, kırları ve suları bize dar etti. Yerimizden , yurdumuzdan; gökyüzünden bile siz insanlar ayırdı.Ama ben küsmedim hayata, insanlara hayret ettim sadece.’Bu koskoca yeryüzüne sığamadılar da bizi yerimizden ettiler.”
Sayfa 116 - Otantik
199 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Yatık Emine... Oradan oraya sürülmüş bir kadın.. Kötü yollara düşmüş bir kadın...Biz her zaman Anadolu insanlarını, Anadolu'da görev yapan memurları, kaymakamlari, jandarmalari, arzuhalcileri, esnafı, fırıncıyi, eczaciyi hep göklere çıkarır, kutsal bir varlık gibi onlara atıfta bulunuyoruz. Oysa dindar geçinen Anadolu erkeklerin veya heriflerin hem romanlarda hem hikayelerde hem tarihte hem gerçek hayatlarında ne kadar iki yüzlü, alçak bir varlık olduklarını görebiliyoruz. Bu gerçektir, bunun gerçekliği tartışılamaz bile. Yatık Emine'ye dıştan dışa karşıymış gibi davranan, onu açlığa, sefalete, yoksulluğa, dayağa maruz bırakan sözügelimi o muhteşem Anadolu herifleri (!)...Sonra onunla yatma hayalleri kuran, onun evine gizli gizli giden o herifler...Bu gerçekten de öyle değil midir? Böyle bir kadını gördüğü zaman dıştan dışa bizim erkekler laf atmazlar mi, onun dedikodusunu yapmazlar mi, içten içe de onunla iliskiye girme hayallerini kurmazlar mi? Ey hani din, hani cami, hani islam?..Sizin yeriniz cehennem...Ve kocalarını kıskanan, bir deri bir kemik kalmış olan Yatık Emine'yi horlayan o kadınlar...Siz ne hırsız, siz ne alçak karilarsiniz öyle...
Memleket Hikayeleri
Memleket HikayeleriRefik Halid Karay · İnkılap Kitabevi · 20216,5bin okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.