Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Genel bir kural olarak, biri size hakaret ettiğinde, hemen, üç yoldan birini seçeceksiniz; üzgün yol, çılgın yol ve memnun yol. Seçtiğiniz yollardan herhangi biri bütünüyle bir tecrübe olacak ve düşüncenizi, duygularınızı, davranışınızı ve hatta bedeninizin nasıl işlediğini içerecektir. Depresyona eğilimi olan çoğu kişi üzgün yolu seçer. Otomatik olarak eleştirenin doğru olduğu sonucuna varırsınız. Herhangi bir sistematik inceleme yapmaksızın yanlış olduğunuz ve bir hata yaptığınız sonucuna varırsınız. Sonra eleştirinin önemini bir dizi düşünme hatasıyla büyütürsünüz. Aşırı genelierne yapabilirsiniz ve tüm yaşantınızın hatalardan oluştuğu gibi yanlış bir sonuca ulaşırsınız. Ya da kendinizi tümüyle bir beceriksiz olarak etiketlersiniz. Hatasız olmanız gerektiği şeklindeki mükemmeliyetçi beklentinizden ötürü, sözde hatanızın, sizin değersizliğinizin kanıt olduğuna inanırsınız. Bu zihinsel hatalar sonucunda depresyon ve özgüven kaybı yaşarsınız. Sözel tepkileriniz kaçınma ve geri çekilme ile karakterizedir, etkisiz ve edilgendir.
Sayfa 159
Şimdilerde güzel tavırlar abesle iştigal ediyor . Geçen gün sosyal medyada gezinirken bir paylaşım gördüm. Bir arkadaşım yanlış bir bilgi paylaşmış, ötekisi altına doğrusunu yazmış. Yanlış paylaşım yapan bilmiyordum teşekkürler minvalinde bir cevap verince doğru yanıtı veren de rica ederim, demiş. Peki, bu gayet sıradan diyalog nasıl mı benim karşıma çıktı. Bu iki arkadaşı yanıtlayan bir başkası sayesinde. O “bir başkası” şöyle söylüyordu bu diyaloğa cevabında: “Hayret, neden birbirinize küfür ya da hakaret etmediniz?” Ve bu cevap öylesi komik bulunmuştu ki binlerce beğeni almış, çok beğeni alan cümlelerin paylaşıldığı bir platforma düşmüştü. Anlayacağımız artık iki kişi birbiriyle dostane sohbet gerçekleştirdiğinde yadırgıyorduk bunu. Komiklik algımız bile bambaşka bir boyuttaydı.
Sayfa 16 - E-KitapKitabı okudu
Reklam
185. Başkaların sana nasıl davrandığı önemli değildir. Önemli olan, senin onlara na- sıl davrandığındır. İzah: Mesela, birisi aldığı borcu ödemiyor. Bu durumda alacaklı olanlardan birisi ona acır ve alacağını siler, diğeri ödemesi için zaman tanır, bir diğeri hakaret eder, bir diğeri onu döver, bir diğeri kavga eder, bir diğeri giybet eder, bir diğeri kalkar adamı öldürür ve hakeza. İşte herkes aynı olay karşısında farklı bir davranış sergiler ve böylece herkes sergilediği davranışa göre seviyesi ve durumu ortaya çıkar. Öyleyse sen olaylar karşısında nasıl davrandığına dikkat et.
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
Alçağım, ama hırsız değilim," diyor. "Çünkü her an, hakaret ettiğim nişanlıma giderek, hileyle kendime mal ettiğim paranın kalan kısmını önüne bırakıp, bak, paranın yarısını yedim, iradesiz, ahlaksız, harta istersen, alçağın biriyim... (Sanığın sözlerini tekrarlıyorum) alçak, ama hırsız değilim, olsaydım kalan parayı da ilk yansı gibi
Sayfa 933 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Raskolnikov Vrazumihine döndü evet o benim dostumdur.Fakat benden hakaret ve angaryadan başka bir şey görmeyen bu adam nasıl olurda benim gibi geçimsiz biriyle dost olur işte bunu anlamıyorum ?
Reklam
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Eğer mutlak iyiyse ondan neden korkalım? Eğer mutlak bilgeyse neden geleceğimiz için kaygılanalım? Eğer her şeye vakıfsa neden ona ihtiyaçlarımızı belirtelim ve dualarımızla bıktıralım? Eğer her yerdeyse neden adına tapınaklar dikelim? Eğer adilse neden zayıflıklarıyla yarattığı mahlukatı cezalandıracağından korkalım? Eğer bağışlayıcıysa ne diye bu zayıflıkları yenmeye çalışalım? Eğer her şeye muktedirse ona nasıl hakaret edelim, nasıl direnelim? Eğer mantıklıysa körlere veya mantıksız olma özgürlüğü bahşettiği kullarına neden kızsın? Eğer değişmez ise ne hakla hükmünü değiştirebiliyormuş gibi yapalım? Eğer aklımız ermeyecekse neden anlamaya uğraşalım? EĞER SÖZÜNÜ SÖYLEDİYSE EVREN NEDEN İKNA OLMUŞ DEĞİL? Eğer Tanrıyı bilmek en önemli şeyse neden en bariz ve net bilgi bu değil?
İçinizdeki aydınlığı arttırdıkça çöken karanlık yarılıp yok olacak
"Bir cinneti yaşıyoruz ama bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz. Basın teslim alındı. Üniversite teslim alındı. Adalet teslim alındı. Eğitim teslim alındı. Siyaset teslim alındı. Sermaye teslim alındı... Her gün bir evden gencecik bir çocuğun cenazesi kalkıyor. Her gün bir evden bir kişi hapishaneye gidiyor. içeride öldürdüklerimiz yetmedi,
Ermenilerin, 1973 yılını takiben, Türkiye'nin dış temsilciliklerine karşı giriştikleri cinayetler ve sözde soykırım iddialarına karşı, Fransız işgali sırasında Adana ve çevresindeki Ermeni komitecilerin, Fransızlarla birlikte, Türklere karşı giriştikleri zulüm ve cinayetlerini, camileri ahır haline getirip dinî-kutsal değerlere nasıl hakaret
Abdülgani Girici (1901-1989)Kitabı okuyor
985 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.