Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alçağım, ama hırsız değilim," diyor. "Çünkü her an, hakaret ettiğim nişanlıma giderek, hileyle kendime mal ettiğim paranın kalan kısmını önüne bırakıp, bak, paranın yarısını yedim, iradesiz, ahlaksız, harta istersen, alçağın biriyim... (Sanığın sözlerini tekrarlıyorum) alçak, ama hırsız değilim, olsaydım kalan parayı da ilk yansı gibi
Sayfa 933 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Reklam
Raskolnikov Vrazumihine döndü evet o benim dostumdur.Fakat benden hakaret ve angaryadan başka bir şey görmeyen bu adam nasıl olurda benim gibi geçimsiz biriyle dost olur işte bunu anlamıyorum ?
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
İçinizdeki aydınlığı arttırdıkça çöken karanlık yarılıp yok olacak
"Bir cinneti yaşıyoruz ama bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz. Basın teslim alındı. Üniversite teslim alındı. Adalet teslim alındı. Eğitim teslim alındı. Siyaset teslim alındı. Sermaye teslim alındı... Her gün bir evden gencecik bir çocuğun cenazesi kalkıyor. Her gün bir evden bir kişi hapishaneye gidiyor. içeride öldürdüklerimiz yetmedi,
Ermenilerin, 1973 yılını takiben, Türkiye'nin dış temsilciliklerine karşı giriştikleri cinayetler ve sözde soykırım iddialarına karşı, Fransız işgali sırasında Adana ve çevresindeki Ermeni komitecilerin, Fransızlarla birlikte, Türklere karşı giriştikleri zulüm ve cinayetlerini, camileri ahır haline getirip dinî-kutsal değerlere nasıl hakaret
Abdülgani Girici (1901-1989)Kitabı okuyor
Reklam
Nasıl olur ki ben Can'a 'Seni seviyorum' diye yalan söyleyebilirim?
Öyleyse şaşkınlığınıza şunu da katınız; bu fikir Mr. Ziklas'ın da aklına geldi. O da "Şu kızımı al da var kıza duyurmadan gizlice Canan'a olan aşkını yine muhafaza et" dedi. Ama isterseniz daha da hayret ediniz. Çok isterseniz siz de Rakım'ın eşekliğini kabul edin. İşte Rakım bunu da kabul edemedi. "Mr. Ziklas! Bana öyle bir şey teklif ediyorsunuz ki bu teklifi size, bana ve bütün dostlara ıstırap veren elemli bir acıyla etmemiş olsanız adeta bana hakaret ediyorsunuz diye size güceneceğim gelirdi. Zira ben hilekarlığı, yalancılığı bütün dünya mükafatına karşın kabul edemem. Nasıl olur ki ah! Nasıl olur ki ben Can'a 'Seni seviyorum' diye yalan söyleyebilirim?" dedi. Râkım bu sözü söylediği zaman gözlerinden damlayan yaşlar sözünün pek ciddi olduğunu ispat ediyordu.
Sayfa 143 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çevirmen: Emrah Balcı, V. Basım 2019Kitabı okudu
Hep gururunuzdan geliyor bunlar. Evet, pek çok küçülme, hakaret de var, ama hepsinin altından gurur çıkayor. Henüz çok gencim, sizi de pek fazla sevdim. Size bunu söylememeliydim, biliyorum, sadece gitmem daha yakışıklı bir hareket olurdu; sizi de bu kadar küçültmezdi. Ama nasıl olsa uzağa gidiyorum, bir daha buralara gelecek değilim. Temelli gidiyorum artık... Boyuna acı çekmek istemiyorum. Konuşmayı pek beceremem, zaten söyleyeceğimi söyledim. Elveda Katerina İvanovna, bana kızamazsınız zira sizden yüz kat fazla cezalandırıldım; sizi bir daha görememek bile ceza- lanın en büyüğü. Elinizi sıkmak istemiyorum. Bana o kadar bilinçle acı çektirdiniz ki, şu anda sizi bağışlamak elimden gelmiyor. Sonradan bağışlarım, ama şimdi elinizi sıkamam.
Sayfa 253 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Ah Justine, bir Tanrı fikrinden nasıl da tiksiniyor, nefret ediyorum! Aklımı nasıl da şoke ediyor, yüreğime tiksinti veriyor! Ateizmin şehitlere ihtiyacı olduğunda bana söylesin yeter, kanım her şeye hazır. Bu dehşetlerden iğrenelim, sevgili kızım; onları aşağılamak için en okkalı hakaretler olsun borcumuz. Gözlerim açılır açılmaz bu kaba saba hayallerden nefret ettim ve kendime onları ayaklar altında çiğneyecek bir yasa yaptım... Asla vazgeçmeyeceğime yemin ettim. Mutlu olmak istiyorsan beni takip et; iğren, inancından dön, hakaret et, benim gibi. Bu ürkütücü ibadetin iğrenç nesnesi, hatta hayallere yönelik bu ibadetin kendisi, tıpkı bu hayaller gibi, bilgeliğin aşağılamasına layıktır.
Sayfa 112 - Fol kitap ağustos 2006Kitabı okudu
Hani insan kendine, ailesine en uzak yaşayışa imrenir, onun için her şeyi yapar, kendine en uzak insana meyleder, her kılığa girer ama olmaz. Olmayışına dair binbir anı ile es­ki yaşantısına döner. Eski yaşantının sakinleri bunu burnu sürtülme, işin aslını sezme, nihayet yola gelme, kan çekme­si vs. her tür yanlış anlama ile anlar adlandırır, tanımlar, ta­nımayana tanıtır, sündürürler. İnsan da dönüp bir şey diyemez. Çünkü bin başka halden, bin başka olma umudundan bir tanesinin gerçekleşmemesi hali ile bir ölü olarak döndü­ğü yerde ona diri muamelesi yapılmasını bile anlayamaz. As­lında başkalarına bunca seyahatten, bu her şeye razı ama eli boş dönüşünün hakaret olduğunu bilir ama toprak sahipleri bunu mesele yapmaz: "Döndün, sonunda kıymetimizi anla­dın, yolu buldun ya," derler. Bunun gibi işte insan yine kar­nını doyurur, ama tat yoktur, güler gibi yapar, neşe yoktur, var gibi yapar, yoktur, herkese haklılarmış gibi yapar çünkü güler, yer ve vardır. Nasıl ki bunlar yoktur, haklılık da zaten hiç yoktur. Bir şair demiş gerçi "Eve dönmek kendine sar­kıntılık etmekten başka nedir ki?" diye.
Reklam
...okuyucular, daha kapıdan içeri girer girmez sonsuz bir hürriyet havası duymalıdırlar. Kitapları serbestçe koklayarak başıboş dolaşabilmelidirler. Oysa, bu cahil kitapçılar hemen yanına yaklaşır, tüyler ürpertici kitap adları sayarlar. Kendi akıllarınca müşteriye yararlı olmak isterler. Ne gibi bir kitap istediğinizi sorarlar size: polisiye bir şey mi olsun, yoksa bir aşk romanı mı? Bazı kitapları insanın burnuna sokarak, bunların çok tutulduğunu, herkesin satın aldığını söyleyerek baskı yaparlar. Oysa bu okuyucular, kaçmak için küçük bir bahaneye bakarlar: uçup giderler hemen. Bu az bulunur kuşların çekingenliğini hep yanlış yorumlarlar aptal kitapçılar. İşte, derler, ne istediğini bilmeyen bir müşteri daha. “Aşkın Günahları”nı sattım gitti. Olmazsa, Gece Kokan Cinayet’i yuttururum. Bu “iyi” kitapları uzatmakla, zavallılara nasıl hakaret ettiklerini bilmezler. İnsan bazı kitapçıları kapıda görünce, onların bekleyişinden korkar da içeri adımını atamaz.
Sayfa 46 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
6 )Sözel judo: eleştiri ateşi altında olduğunuzda karşılık vermeyi öğrenin değersizlik hissinizin nedeninin süregiden de öz eleştirileriniz olduğunu öğreniyorsunuz Bu durum sürekli kendinize nutuk çektiğiniz ve sertt gerçekçi olmayan bir şekilde zulmettiğiniz üzücü bir iç konuşma şeklini alır Genellikle öz eleştiriniz başka birinin sert bir
Sayfa 143
Böyle bir toplum(!)Nasıl bu hale geldi Ülkemiz?!..
~•~ Böyle bir toplumda kahramanları da hain sayan bir şarlatanlık ve dalkavukluk edebiyatı olmuştur. Böyle bir toplumda felsefe, inkâr hezeyanlarının, mantık yoksunluğunun zavallı hırıltılarıdır. Böyle bir toplumda bilim, ezber ve taklitçilikle hafızaya yüklenmiş kör bir yığın aktarma bilgilerdir. Böyle bir toplumda basın, ahlâksızlık propagandası, cehalet reklamcılığı, kendi ülkesinin öz değerine hakaret, yabancı ve düşman kültürlerin salgıladığı kalitesizliğin ifrazat bataklığına saplarıp kalmaktadır. ~•~
972 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.