Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ahlaki natüralizm olgu-değer problemini de görmezden gelmektedir. Onlar için iyilik ile sıcaklık, kötülük ile dikdörtgen olma nitelikleri aynı kategoridedir. Bu, sağduyuya oldukça aykırıdır. Durumun zorluğunu fark eden ama objektif ahlaktan da vazgeçemeyen kimi ahlak filozofları, ahlaki nonnatüralizmi geliştirmişlerdir. Buna göre ahlaki nitelikler, doğal niteliklerden farklıdır ve kendilerine has bir varlıkları vardır. Fakat bu görüş de kendine has zorluklara sahiptir. Her şeyden önce Mackie'nin dediği gibi bu tür doğal-olmayan nitelikler tuhaftırlar. Ek olarak, tuhaf olan bu nitelikleri algılamak için bir başka tuhaf meleke evrimleştirmemiz gerekir ki bu sezgi melekesi de tuhaftır. Zira olgular dünyasına ait olan bu sezgi melekesi, olgular dünyasını aşarak doğal-olmayan nitelikleri de algılamaktadır. Ayrıca, Platonik idealar gibi kendinden menkul ahlaki nitelikler öne sürmek, Sharon Street'in gösterdiği üzere Darwinci evrim ile bağdaşmamaktadır. Zira hasbelkader evrimleşmiş bir sezgi yetisi, nasıl olur da iyiyi ve kötüyü başarıyla takip edebilir? Bir diğer problem, bu ideaların milyonlarca yıl boyunca insanın tam da bu şekilde evrimleşmiş olmasını beklemeleridir. Ahlaki nonnatüralizm, bizden birçok "kozmik tesadüf'e inanmamızı talep eder. Buna inanmak güçtür.
Sayfa 394 - İstanbul YayıneviKitabı okudu
88 syf.
·
Puan vermedi
·
9 saatte okudu
"Dünya, acımasızca kapanan bir midye kabuğudur."
》Kitapta ismindeki gibi üç öykü ve bir de sonunda da kısa bir deneme diyebileceğimiz yazarın görüşleri olan bir kısım var. 》İlk hikaye Derinlik Baskısı. Yetenekli bulunsa da derinliği olmadığı düşünülen, bu yüzden eleştirilere maruz kalan, buna dayanamayıp yavaş yavaş hayata küsen bir sanatçı anlatılıyor. 》İkinci hikaye Bir Çatışma Öyküsü.
Üç Buçuk Öykü
Üç Buçuk ÖyküPatrick Süskind · Can Yayınları · 2012564 okunma
Reklam
ACİL !!
Biliyoruz ki dünyada farklı boyutlar vardır ve biz buna paralel evren deriz ... Paralel evrende bizler görünen varlıklarız ancak biliyoruz ki görünmeyen varlıklarda vardır ... Ben kendi kitabıma göre inandığım kitaba göre bir bakış açısı sunacağım ... Kuran 'da da Görünmeyen olarak Cinlerden bahseder ... Onlarında iyisi ve kötüsü vardır ...
Bir yargının yanlışlığı bizde henüz o yargıya itiraz etmek için bir neden oluşturmaz; yeni dilimiz bu konuda belki de kulağa çok tuhaf geliyor. Asıl soru o yargının nereye kadar yaşamı teşvik edici, yaşamı sürdürücü, türü-sürdürücü hatta belki de türü-yetiştirici olduğudur; biz de bizim için en vazgeçilmez olanların en yanlış yargılar olduğunu, insanın mantıksal kurguları geçerli kabul etmeden, gerçekliği saf uydurulmuş bir mutlak olanın, kendi kendine eşit olanın dünyasına göre ölçmeden, dünyanın sayılardan oluşan bir sahtesini sürekli yapmadan yaşayamayacağını, -yanlış yargılardan vazgeçmenin yaşamdan vazgeçmek, yaşamı reddetmek olduğunu- öne sürmeye temel olarak eğilimliyizdir. Hakikat dışının yaşamın koşulu olduğunu kabul etmek: açıkçası bu, tehlikeli bir biçimde alışıldık değer duygularına direnmek demektir; buna cüret eden bir felsefe yalnızca bunu yapmakla bile iyinin ve kötünün ötesinde konumlanır.
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
192 syf.
·
Puan vermedi
·
35 saatte okudu
İnceleme yazıp yazmama konusunda kararsız kaldığım bir eser. Kitap benim için öyle arada ki... Anayurt Oteli'nde bulduğum ve bana tat veren sancılı krizi burada da buldum ama bu sefer tat almak yerine karakteri eleştirmeye başladım. Empati sürecinden uzaklaştıkça kitap benim için olumsuz bir noktaya gitmeye başladı. Buna rağmen kitabın sonunu, giriş ve gelişmeden daha iyi buldum. Bence Aylak Adam kolay sindirilebilen bir eser değil. Bazen olay akışı belirsizleşiyor, bazen okura yeteri kadar empati unsuru verilmediği için okur kitabın dünyasından çıkıyor. Benim kitaba dair yaşadığım en büyük sorun buydu. Karakterin bir şeyleri eleştirdiğini, kendi varoluşunu başkalarının alışkanlıkarını eleştirerek ve onlardan uzaklaşarak yücelttiğini anlıyorum. Bunun nedenini de açıkça görüyorum ama yine de bir şeyler havada kalıyor. Tüm kötü özelliklerine rağmen (Anayurt Oteli) Zebercet ile kurduğum bağı Bay C. ile kuramadım. Yazarın yalnızlık temasını işlemesini seviyorum, bu yönünü bir kez daha görmek hoşuma gitti. Tek başına bu durum benim için okunmaya değer midir? Evet ama beklediğimi bulamadığım bir kitap oldu. Son olarak, kitap belki bundan elli sene önce çok daha değerlidir ama şimdi "Issız Adam" temasının sıklıkla işlendiği popüler kültürün içinde tema olarak sıradan kaldığını düşünüyorum.
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,9bin okunma
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Reklam
622 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Spoiler içerir :) Oblomovun ailesi soylu bir aile olduğu için küçükken tek başına hiçbir şey yapmasına izin verilmez. Yapacağı her şeyi yanındaki hizmetçiler yapar. Bu onun yetiştirilme tarzı. Kendisi entellektüel, duygusal bir yapıda olmasına rağmen bu alıştığı eylemsizlik onun sosyal ilişkiler kurmasını zorlar. İlk 200 sayfa ştolzun onun
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,3bin okunma
Allah (cc), Kur'ân'in mütekellimi olarak birinci tekil şahısta konuştuğunda, bunu genelde tekil (Ben/Beni/Benim) e, çogul (Biz/Bizi/Bizim) olarak ifade eder. Allah'in çoğul zamir kullanması, sayısal bir değer ifade etmez. Zira Kur'ân, Allah'in tek oldugunu israrla vurgular. Bilakis bu kullanım, okuyucuya Kendi haşmetini hissettiren bir belâgat unsurudur. İngilizce gibi başka dillerde de bu kullanim mevcuttur. Ingilizede buna "saltanatlı biz" (royal we) veya "görkemli çogul" (majestic plural) denir. Kral gibi yüksek bir mevkideki kimse, sadece kendisini kastederek "We decree the following..." (" Biz emrediyoruz ki...") diyebilir. Keza akademik metinlerde tek bir yazarin, "Bu problemi dokuzuncu bölümde ele alacağız." diyerek kendisinden çogul olarak bahsetmesi yaygın bir kullanımdır.
Biraz uzun bir alıntı ama bence buna değer.
"Amor intellectualis quo Murphy ipsum amat" Ne yazık ki öykümüzün "Murphy'nin Usu" diye adlandıracağımız şeyi tanımlayacak yerine gelmiş bulunuyoruz. Tanrıya șükür bu aleti gerçekte olduğu biçimde ele alacak değiliz, oldukça yersiz ve gereksiz bir tutum olurdu bu. Yalnızca Murphy'nin usunu duyumsayışı ve
Halk yığınları ise daha çok doğa hayatı yaşayan ormana benzer. Eğer değerini bilirlerse bunu korurlar. Ancak buna da gerekli ve canlı olduğu için değer verirler. Ormandaki ağaçlar nasıl bahçedeki gibi canlı bir ağaçsa, halkın her ferdi de yüksek tabakaya mensup insanlar gibi bir insandır. Onlar da yaratılırken akıllı ve eşit yaratılmışlardır. En yüksek ruhsal gelişime sahiptirler. Yalnız bunlara özen göstermek, milyonlarca halk yığınlarından herbirine tam anlamıyla adam olması için imkân sunmak gerekmektedir.
Reklam
Halk yığınları ise daha çok doğa hayatı yaşayan ormana benzer. Eğer değerini bilirlerse bunu korurlar. Ancak buna da gerekli ve canlı olduğu için değer verirler. Ormandaki ağaçlar nasıl bahçedeki gibi canlı bir ağaçsa, halkın her ferdi de yüksek tabakaya mensup insanlar gibi bir insandır. Onlar da yaratılırken akıllı ve eşit yaratılmışlardır. En yüksek ruhsal gelişime sahiptirler. Yalnız bunlara özen göstermek, milyonlarca halk yığınlarından herbirine tam anlamıyla adam olması için imkân sunmak gerekmektedir.
480 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
46 günde okudu
"Azın Bereketi " yle ilk karşılaşmamın üzerinden iki yıl gibi bir süre geçti. İki yıl önce bir kitapçının rafında aklımdaki kitapları ararken gözüme ilişen bu kitabı tam da hayatımın bu döneminde, bugünlerde okumuş olmak çok kiymetli ve keyifliydi. Buradaki "az" ı azla yetinmek gibi düşünüyorsanız hemen o düşünceyi terk edin
Azın Bereketi
Azın BereketiAndy Couturier · Eksik Parça Yayınları · 202117 okunma
Bond kahramandır, o yüzden sıradışı niteliklere sahiptir; buna karşılk M, ulusal değer olarak anlaşılan Ölçüyü temsil eder
“Bir ceza ödememek ya da bir ödülden mahrum kalmamak için sizin istediğiniz gibi davranabilir insanlar. Bu "hak edilmiş lütuf" kavramı öylesine kökensel bir şekilde zihinlerde yer tutar ki "öteki dünya" anlayışı bile pek çok ortodoks inançta, sevaplar karşılığında cennet, günahlar karşılığında cehennem ekseninde oluşmuştur. Buna adalet denir. Ama unutulmaması gereken husus, adaletin her zaman, istisnasız "en iyi ikinci değer" olmasıdır. Daima, daha üstün bir değerin uygulama imkanı olmayan yerde bir telafi unsuru olarak devreye girer. Oysa en üstün değerler; sevgi, şefkat ve merhamettir. Toplumsal yapılar içerisinde, birbirine karşı özel bir sevgisi, şefkati olmayan yabancıların ilişkilerini adalet dairesinde düzenlemesi anlaşılabilir ve lüzumlu bir durum olsa da birbirlerine sevgi ve güvenle bağlı iki ruhun arasındaki ilişki ekonomik bir terimi andıran adalet kapsamında işleyemez.”
Sayfa 2
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.