"Ölüm ruhları yok edemiyor."
Merhabalar... Bu kitabı da büyük bir beklentiyle aldım ve listemdeki kitapların önüne koyarak okudum... Bilinmeyene yönelik bitmek bilmez merakım, ilgim ve belki de yıllar yılı kafama takılan soruların cevaplarını bu kitapta bulabilirim diye. Beğendim mi, beğenmedim mi bilemiyorum. Yine de beğenmedim
Ağır bir depresyonu yaşıyorum. Battıkça en dibe batıyorum, gömüldükçe çok daha derine gömülüyorum. Bu uzun süreç çok fazla sancılı ve de ağır geçiyor. 23 yaşındayım, 7 yaşından beri hayat mücadelesi veriyorum. Çok ağır bir hastalığın pençesinde gibiyim ve biliyorum zamanım azalıyor. Bir hayalim yok ama yarına dair, geleceğe dair. Umut desen ondan
Sessizlik açtırdı gözlerimi. Yatakta doğruldum. Karanlık gökyüzüne baktım pencereden. Uykularımda bile düşünceme yuva yapan bu hikayeyi “Hepsi sadece metafor, sadece birtakım kavram yığını...” diye zihnimden kovmaya çalıştım. Tam o sırada arkamdan ince bir ses duyar gibi oldum. İrkildim. Kumandandı bu. Apaçık onun sesiydi. Onu göremesem bile
Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar, her gün biri söner. Kırkıncı gün hepsi söner, biri bekler. O tek mum ebediyen yanar, acını o tek mum tutar. Ben buna inandım. Hayalimde otuz dokuz mum söndürdüm her gece üfleyerek, içimdeki cılız nefeslerle. Göğsümdeki sızı hafifler, kalbim tekrar toplanır, ciğerime derin bir nefes girer diye kırk gün bekledim. Geçtiğimiz kırk gün, bugünü bekledim. Sabah uyandım, kendimi yokladım. Öğlen tekrar baktım. Kırkıncı ikindiyi beklerken kırkikindi yağmurları boşandı gözlerimden. Gecesini bekledim ve de gece yarısını. Hiçbir şey olmadı. Yalanınız batsın dedim. İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki
ne, bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?
Arif Kılıç 'a armağan ediyorum.
Ümit Yaşar Oğuzcan şiir tarihimizde önemli bir yer edinen şairlerden biri. Bu kitabındaki şiirler günlük yaşantısından ve kendi şahsından çok fazla derin izler taşıdığı için incelemeyi Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiir kişiliği ve yazdıkları
"Onun bütün kitaplarını tek tek, olabildiğince çabuk okumayı istedim ve buna karar verdim.
Bilmiyordum, belkide onun bildiği her şeyi öğrenince onun dostluğuna layık olacağıma inandım."
Herkese Merhabalar,
Bir süredir okuduğum yorumlar ve izlediğim videolarda bu kitaba karşı kendimde inanılmaz bir çekim hissederken buldum kendimi ve geçen hafta yatarken birden kalkıp sipariş verdim ve sabahına gelir gelmez okumaya başladım. Kitabı okumadan önce elbette ağır bir dram okuyacağımı bilerek başladım ama bu kadarını ummuyordum…
İlk
Kitabı okurken en çok kullandığım cümleler;
Subhanallah
Allahuekber
Yok daha neler
Allah’ım sen ne büyüksün
Nurullah Genç hocamın daha önce şiirlerini okur ve dinlerdim. Söyleşilerine gitme fırsatım da oldu. İmzalı kitabım da var. Duasını da aldım çok şükür. Bu kitabı ile daha da yakından tanıma fırsatım oldu. Bir insan inanır ve yürürse o kişinin elinden tutacak yegane el Allah’tır. Bir insanın başına bu kadar şey nasıl gelebilir diye düşünüyor insan. Muhteşem bir başarı ve inanç , azim örneği oldu benim için Nurullah hocam. Çoğu yerde kitabın kapağını kapatıp duvara bakarak dakikalarca gözlerim doldu ve ‘bu nasıl olur’ dedim kendi kendime. Allah ile yola çıkan yolda kalmaz , sözünü sık sık anımsattı bana. Burnumun direğinin sızlamasının geçmesini beklemek için ara ara kitabı kapatmak zorunda kaldım. Bir insanın hayatı bu kadar tevafuklarla ve Allah’ın yardımıyla geçer mi ? Geçiyormuş. Allah sevdiği kulunu yalnız bırakmıyormuş. Allah bir adım atana Kendisi on adım atıyormuş. Buna inandım , tasdik ettim. Dedesi âlim, babası âlim , kendisi âlim. Keşke elini öpseydim diye hayıflanmadım değil. Sonunda ise kahkaha attığım çok hoş bir anısı mevcut. Acizane tavsiyemdir. Vesselam…
Paradoksların, vicdani muhakemelerin, acının, hüznün, sevincin, çığlığın ve en önemli meziyeti de sessizliğin dili olan bir kitabı ele aldığımız gerçeğiyle ile analizime girizgâh yapmak istiyorum.
Bulunduğu coğrafya dolayısıyla Emperyalist güçlerin her daim “sözde” özgürlük taşıdığı medeniyetin beşiği, Ortadoğu topraklarından; Afganistan’dan