Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçinizdeki aydınlığı arttırdıkça çöken karanlık yarılıp yok olacak
"Bir cinneti yaşıyoruz ama bunu yüksek sesle söyleyemiyoruz. Basın teslim alındı. Üniversite teslim alındı. Adalet teslim alındı. Eğitim teslim alındı. Siyaset teslim alındı. Sermaye teslim alındı... Her gün bir evden gencecik bir çocuğun cenazesi kalkıyor. Her gün bir evden bir kişi hapishaneye gidiyor. içeride öldürdüklerimiz yetmedi,
Beynime kazınıp kalmış sözlerini düşünüyorum: "Daha yedi yaşındayken el arabasıyla köyden köye dolaşırdım" veya "Bütün aile tek göz odada kalırdık" veyahut "Bir lokma yiyecek ekmeğimiz ola şanslı sayılırdık." Onlar da değilse, "Kışın kıyafetim olmadığında her tarafım soğuk yanığı olurdu", "Küçükken
Sayfa 24 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Bazıları burada sizin önünüzde dans ediyordu. - Onu öldürdüler mi? - Onun ruhunu öldürdüler,geriye yalnızca bedeni kaldı. Yaralı bir beden,bir insan kalıntısı.
168 syf.
·
Puan vermedi
Ee, Ne olacak şimdi ha?
Öncelikle Bu uzun yazıdan önce hazırladığım videoya buradan göz atabilirsiniz. youtube.com/watch?v=K1FIENB...
Anthony Burgess
Anthony Burgess
"İyilik içten gelir ve seçiliyor olmalıdır" Antony Burgess'in romanı Otomatik Portakal'ın dönüp dolaştığı mevzu tam olarak bu cümledir diyebiliriz. Roman bir distopyadır, insana dair bir umut
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,6bin okunma
Az önce durakta 17 yaşında bi kızla tanıştım bu soğuk havada 1.5 saatlik yoldan gelmiş sevgilisinin evinin önünde saatlerdir bekliyordu. Biraz sohbet ettim ağlamaya başladı. Çokta farkım yoktu ondan .. özlediysen arasana dedim açmaz ki dedi, olsun sen dene dedim engelledi beni dedi, niye buradasın dedim bu banklarda anılarımız var dedi.. bir arkadaşına söyle arayıp burada olduğunu söylesin seni görmek istiyorsa gelir dedim abla gelmez hemde çok kızar dedi.. Seni istemiyorsa neden buradasın yoluna gitsene dedim çok özledim o beni hiç özlememiş dedi.. daha ne kadar burada kalıp bekleyeceksin gece soğuk hem karanlık yazık değil mi sana montun bile yok üstünde paraya ihtiyacın var mı dedim yok asla yok abla dedi. Çay içelim aç mısın dedim abla 3 gündür yemek yemiyorum kiloluyum diye mi sevmedi beni dedi.. Daha küçücüksün kimler gelir geçer dedim bir daha aynı duygularla sevebilir miyim aynı heyecanla bankta oturabilir miyim dedi. Kendimi gördüm karşımda İlk gelen otobüse bindim . Benimle gelmesi için yalvarabilirdim bile ama bazı acıların merheminin acının kendisi olduğunu ne yazık bende öğrendim. .. göz yaşlarımla otobüsteyim. Açılmayan kapı eşiğinde kendi rızanla beklemek sen ne beter hâlsin ..
nerden çıktın karşıma böyle Sitare efsaneler dökülüyor gülüşlerinde kirpiklerin yüreğime batıyor telaşlı bir kalabalığın ortasında ayaküstü konuşuyoruz nedimin nigehban nergisleri gibi üstümüzde bütün nazarlar çok utanıyorum Sitare,
Reklam
Bunun düzcesi şudur: Ben­den bıktın. Artık Mahir’i istemiyorsun. — Bu zekavetine üç yıldız., yüz aferin... -Fakat güzelim ben senden bıkmadım... Meselenin kötülüğü burada... — Ben senden bıktıktan sonra senin de benden bık­manı beklemek mecburiyetinde değilim... — Bu acele neden ? Bıktığın zavallıyı müthiş bir cehennem azabına düşürmemek için onunla bir müd­det daha yaşamak tahammülünü gösteremez misin? — Gösteremem...
''Bütün bu umut kırıcı yol değiştirmelerden, şurada burada gelişigüzel dolaşmalardan sonra uysal bir liman, en sonunda rahatlayan ruhumun, döner fenerin yanın­dan, sağlam bir mendirek üzerinden denize bakacağı li­man gelecek mi?''
Öyküye Öykünen Öyküler
Karaladığım birkaç müsveddeyi burada paylaşacağım. "Hoş bir hatıra zihni işgal ediyor. Hayır, işgal etmiyor, feth ediyor. Gramafon çalıyor. Bir kafede bir şeyler içiyoruz. Benim saçlarım yağlı. Sen ne güzel yudumluyorsun suyu. Dudakların dikkat çekiyor, ince belin süzülmüş şişeden şöyle bir. Hayran olmamak elde değil. Sen gülümserken tüm masumiyetinle, Hafız-ı Şirazi'den mısralar geçiyor usumdan. Bir kutu ilaç içtim az önce, diyorum, son yudumu almak üzere dikerken şişeyi sen kafaya. Boğazında kalıyor. Öksürüyorum. Sigaranın dumanı ciğerleri kirletmiyor gibi geliyor ilk defa. Garip bir halet-i ruhiye ama değil mi? diyoruz, geçiyoruz. Kalkıyorsun, hesabı ödemek üzere salına salına yürüyorsun. Efil efil eserken rüzgar, elbisen hafif hafif takip ediyor seni. İngiliz atlarını kıskandıran zarifliğinle, hesabı öderken, dönüp reveransla selamlıyorsun beni. Gülümsüyorsun. Gülümsüyorum."
Ölüm gelir. Evde seni bekleyen Birileri var mı diye sormaz.
Reklam
Mustafa Kemal Fransızlara " Siz bu kadar silah getirdiniz buraya, geri mi götüreceksiniz? Bırakın onları burada, bedelini altınla ödeyeceğim size" teklifinde bulunur. Altın ise Lenin' den gelmektedir. Moskova'da Ali Fuat CEBESOY, yeni Türk Devleti'nin komünist olacağı beklentisini taşıyan Lenin' i gayet iyi idare ediyordu. Mustafa Kemal' de bu beklentiyi yönetmeyi çok iyi becermiştir.
-Tekme mi? Yani bir kıza öğretilecek bir şey mi? - Elbette peder.Tam olarak kız olduğu için, yumruk atmayı,ısırmayı, tekme atmayı öğrenmeli. - Bunlar bir inananın sözleri değil.Burada biz yanımızdakileri sevmeyi öğretiyoruz. - Kendimizi daha fazla korumamız gerekenler bize en yakın olanlardır.
559 syf.
9/10 puan verdi
NOTRE DAME'IN ÇİNGENESİ Mİ OLSAYDI ACABA?
Üç haftadır neredeyse bu eser ile yatıp kalktım desem yeridir. İlkin müzikaline denk geldim ve bir ay öncesinden biletimi aldım. Sonra eserle ilgili hiç bir fikrim olmadığından, kitabını okumak istedim. Bu iki haftamı alan bir süreç oldu. Açıkçası kitabı okurken büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Nerede bu Notre Dame'ın kamburu? Kitabın
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202232,6bin okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.