Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1887, SELANİK O gün, Mustafa'nın babası Ali Rıza Bey çok sevdiği karısına ilk kez sesini yükseltti. "Zübeyde, Zübeyde! Mahalle mektebine göndermeyelim Mustafa'yı. Verelim çağdaş bir okula, zihni açılsın, ilim fen öğrensin.' Okuma yazma bildiğinden mahallede "molla" diye de anılan ve benim de tanıdığım zaman annem kadar seveceğim
Geoffrey Chaucer ve İngiliz Edebiyatı (Başlarken)
Milton ve Shakespeare’le birlikte İngiliz edebiyatının üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer tahminen 1340-43 yılları arasında doğmuştur. Babası John Chaucer adında bir şarap tüccarıdır. Chaucer adının geçtiği ilk yazılı belge Ulster kontesi Elizabeth’in 1357 tarihli harcamalar defteridir. Bu defterde, bu isimde bir içoğlanına (page) elbise
Reklam
Boratav ise savunmasında Atsız için şunları söylemektedir: Nihal Atsız'ın Cumhuriyet prensiplerine aykırı düşüncelerinin sadece fanteziden ibaret olmadığı, üniversite yıllarından sonra yavaş yavaş anlaşılıyordu. Nihal, etrafındakilerden ya tam bir alakasızlık ya da tam bir inkıyat görmeye alışmıştı. Ben, herhalde, onun karşısında münakaşa etmeye
MTTB' de yapılan toplantıda ise tıpkı Tan Matbaası baskınında karşımıza çıkan Muharrem Ergin gibi ilerleyen yıllarda sağ entelijansiyanın önemli isimlerinden biri haline gelecek olan Ahmet Kabaklı şöyle diyecektir: Her ülkede olduğu gibi artık bizde de komünizmin bir tarihi, vatansız müritleri, melek kılıklı şeytanları vardır. Bu yılanlar, meşru
yalnız ben ve ellerim kalıyordu uzun masalarda evler o zaman annelerle üzgün, babalarla tövbe bir harften üşüyordum gibi dilim daralıyordu sokuluyordum bütün itirafların inine herkesin itimåt beklediği aşklarda yolları gösteriyordum oysa ilk ya geldikçe anlıyorduk ancak: hepimizde başkasının hayatı asılı şimdi, yaşamak için bize hile
Sayfa 30 - Zehir
Melankolikler ise kendi kendilerini suçlarlar. Bir melankolik şöyle der örneğin: "Bütün ailemi mahvettim" ya da şöyle söyler: "Bütün servetimi çar çur ettim, çocuklarım açlıktan ölecek." Ancak, bir kimsenin kendi kendini suçlaması işin yalnızca dış yüzüdür; gerçekte suçladığı kimse başkalarıdır. Bir örnek size: Çok saygın ve nüfuzlu bir kadın bir kaza geçirmişti, artık toplum içindeki etkinliğini bundan böyle alışageldiği gibi sürdüremiyordu. Evli üç kızı vardı, öyleyken kendini pek yalnız hissetmekteydi. Yine o sıralar kocasını kaybetti. Çocukluğunda nazlı büyütülmüş bir kadındı, kaybettiği şeyi yeniden ele geçirmeye çalıştı. Avrupa'ya bir gezi yaptı, orayı burayı dolaştı. Ama kendisine eskisi gibi önemli bir kişi gözüyle baktığı yoktu. Eşi dostu yüz çevirdi kendisinden; melankoli, hastanın çevresindekiler için her zaman çetin bir sınav oluşturur. Telgraf çekip kızlarından, yanına gelmelerini istedi ama kızlarından her biri bir mazeret ileri sürüp gelemeyeceğini bildirdi. Eve döndüğünde ağzından en sık çıkan sözler şunlardı: "Kızlarım beni öyle çok severdi ki!" Kızları kendisini yüzüstü bırakmıştı. Annelerine bakması için bir hemşire bulmuşlar, anneleri döndükten sonra kendisini ancak seyrek olarak gidip görmüşlerdi. Kadının ağzından çıkan sözleri yüzeysel anlamıyla anlamamalıyız. Bir suçlamadır bu sözler, koşullara aşina herkes bunu bilmekteydi.
Reklam
:)) Bütün anneler der ki;
Yarın bir gün el evine gidince kuzu kuzu ayva da soyardı, şeftali de toplardı. Tatlı tatlı gülümsedi Büyükhanım. Hele şimdi rahatlarını yaşasınlardı ve yeter ki onlara bir şey olmasındı, Büyükhanım bütün ayvaları toplamaya razıydı.
Kurban olduğum bütün anneler aynı sanırım
Annem beni her zaman ki gibi kitap okurken gördüğünde; bırak elinden kitapları, dantel oya yapmayı bırakıyorsun, bir faydası olacakmış gibi kitap okuyup duruyorsun diye kızardı. Ben de tatlı bir dille çeyiz hakkındaki düşüncemi onunla paylaştım. Kimya hatun : Anneciğim bir kadının çeyizi, tahtalar arasında götürdüğü bez yığını değildir. İffet, sadakat, anlayış ve sevgiden büyük çeyiz mi olur? Annesi: ama kızım onlar el emeği göz nurudur. Konu komşu ne der sonra? Kimya Hatun; el emeği göz nuru derken ömrümüzün değerli vakitlerini öldürüyoruz, gözlerimizin ferini kaybediyoruz üstelik konuya komşuya göre mi yaşayacağız, inancımıza göre mi yaşayacağız?
Önceki dönemde yaşayan müslüman kadınların )Allah hepsinden razı olsun) adetlerinden birisi de erkek evden çıktığı sırada evin hanımının veya kızının ona şöyle demesiydi: “Allah’tan kork ve haram kazançtan uzak dur. Çünkü bizler açlığa ve sıkıntıya sabrederiz ama ateşe sabredemeyiz.” Bir gün peygamber efendimizin hanımları bir araya gelirler ve
Sayfa 45 - BekaKitabı okudu
Anketler & Röportajlar
Anketi yapan: İhsan Aygün Beşinci cevap: Sabahattin Ali ...Edebiyata nasıl başladınız? Kitap okuyarak. ...Bizim eskilerden okuyup sevdikleriniz? ...terkib-i bentler,... Fuzuli ve Galip Dede'dir. Yabancılardan okuyup sevdikleriniz? ...Bugün bilhassa Sovyet ve Amerikan muharrirleri arasında severek ve düşünerek okuduğum romancılar vardır. Eski edebiyatımız hakkında fikirleriniz, bu edebiyatın bugüne tesirleri olmuş mudur? Eski edebiyat her içtimai hadise gibi, devrinin mahsulüdür... Yeni şairlerimizin halkla olan münsabetleri ve yazılarının içi, özü,... Bunlar, gürül gürül akan hayat nehrinin yanında vızıldayan ve bu suya alakaları ancak onu kirletmek şeklinde görülebilen sineklerdir. Bugünkü edebiyatımız hakkında... ...İyi veya fena yazan birkaç şahıs var ki birbiriyle münasebettar bile değiller. Şiir olsun, nesir olsu, yazanın,kafasının dar ve ukala hududunu aşabilip halka yükselen ve şekil, ruh, fikir itibariyle bir kuvvet ve başarma gösteren ve etrafında bir fikir grubu toplayabilecek olan Türkçe bir forma bile okumadım. Genç neslin en kuvvetli şair ve yazarları? Bu boğucu hava içinde birer ışık gibi parlamak isteyen ve edebiyatımızın katili olan ananelerle dövüşen birkaç genç var gibi...,...beklendiği kadar kuvvetli şeyler çıkarmadıkları için isim söylemeyeceğim. Son dil cereyanını nasıl buluyorsunuz? Kitle ile anlaşmak ve birleşmek için yazılarının her hareket güzel ve doğrudur Yücel, Sayı 8, Ekim 1935
Sayfa 265 - Epsilon Yayınevi
80 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.