Küçücük çocuğum. Siz deyin 5 ben diyeyim 7 yaşında. Ninem var rahmetli. Ocağın başına oturmuşuz. Ocak dediğimiz şimdiki şöminenin ilkeli. Odunumuzu , çırpımızı yazdan yüklüğe doldurmuşuz. Vakit akşam. Elektrik yakılmaz. Ateşin aydınlığında oturulur. Bir yandan ateş harlarken diğer yandan ninem anlatır. “ Beni dedene 15 yaşında everdiler. Dedene
Geç tanıştım Orhan Pamuk’la, erken tanıdım ama gerçek manada tanışmam, kalemini okumam geç oldu ama iyi ki de daha erken okumayıp bu yaşlarda okudum diyorum; 10 sene önceki ben Orhan Pamuk’un hakkını veremezdim çünkü.
Metin T. Abi’nin dediği gibi romanın Mandrake’si Orhan Pamuk. Kaleminde bir sihir, bir büyü var Orhan
“Karşısında yaşamaya değer bir şey vardı işte; kazanmak için savaşmaya, mücadele etmeye ve evet, uğruna ölmeye.”
Bir kitap düşünün ki okuma deneyiminizi zenginleştirecek, karakterleriyle okuyucunun gözünde gerçekliğini bulacak, uzun süre etkisini hissettirecek belki de iz bırakacak ve aynı zamanda baş karakterle yazarın hayatına ışık tutacak.
bir yaz gecesi rüyası, william shakespeare’in komedi unsurları da içeren kısa bir oyunudur.
ben türkiye iş bankası kültür yayınları’nın 13.basımından okudum. klasikleri bu yayınevinden okumayı seviyorum. hele ki shakespeare çevirisini bilmediğim bir yayınevinden okumak istemem. bu konuda çevirinin yanı sıra oyuna ve oyunun yazıldığı döneme dair
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim :Eğer imkanım olursa bu kitabı muska kadar küçültüp boynuma asmak isterdim. Öyle ki hep hatırlamak için hep yanımda olsun. Hatırladıkça Marquez 'in büyüsü hep benimle olsun. O ladar ki eğer bir hikaye aklımdan silinirse ve ben bu unutmuşluğu fark edecek olursam çok üzülürüm. Çünkü bu kitap adeta bir
Örneğin Japonya'nın Ainoları, büyük bir kalburdan su dökerek yağmur yağdırırlar, başka yerlerde büyük bir kaba tıpkı bir gemi gibi yelken ve kürek takarlar, ondan sonra bu kabı köyün ve bahçelerin çevresinde sürüklerler. Toprağın verimliliği için yapılan sihir ise, toprağın üstünde insanlar arasında cinsel ilişkide bulunmaktan ibarettir. Birçok örnekten bir tanesini analım: Java'nın bazı yerlerinde, pirinçlerin çiçeklenme zamanında, pirinçlerin iyi ürün vermesi için örnek olsun diye köylüler geceleyin tarlalara çıkarak çiftleşirlerdi. Aynı zamanda yasak olan "ensest''in yapılmasının, toprağı zararlı otlarla dolduracağından ve ürün verdiremeyeceğinden de korkulur.
Müptezeller bittikten sonra yaklaşık altı-yedi tane kitabın kapağını açıp, göz gezdirip başlamadan bırakan ben... en sonunda da en alttaki bu kitabı çıkarmakla çok iyi yapmışım.
Şu ana kadar okuduğum, çok beğendiğim ve isteyenlere tavsiye ettiğim Koku, Serenad, Uçurtma Avcısı ve hatta Şeker Portakalı'nın evet Zeze'nin bile üstüne çıkabilecek bir
1919-1950 yıllarının Türkiye’sinde bir yolculuğa çıkmaya var mısınız?
Hikmet Hükümenoğlu'nun Harika Bir Hayat adlı son romanı sizi alıp taa o yıllara götürüyor. O yıllarda olup biten olaylar bir kadının , Harika'nın hayatı üzerinden anlatılıyor. Roman her ne kadar tarihi bir roman olmasa da yazarın kullandığı dipnotlarla ve kurmacanın
Alamut, Vladimir Bartol'un 1938 yılında Slovenya'da yayınladığı,(Sloven edebiyatının en popüler kitapları arasında yer almaktadır.) tarihteki Alamut Kalesi'nde yaşayan Hasan Sabbah ve İsmaililer'i konu alan romanıdır. Aslında eser yazıldığı dönemin çok çok öncesini(11. yy) anlatıyor olsa da eserde 1938 yılına ve bu yıla yakın
Mumlar söndüğünde köyde, hepimiz toplanırdık ninemin dizinin dibinde. Çiçekli bir fistanla yamalanmış bir elbise. En çok dikkatimi çeken buydu çocuk aklımla. Hâlâ hayretle hatırlarım... Nineme sorduğumda uyumuna rağmen fistanı, ellerimde tutarak çiçekleriyle, bahar gibi bakardı, genç kız gözleriyle... Ve anlardım ve elbet ki yıllar sonra çok daha
Merhabalar. Birazdan Yüzüklerin Efendisi serisinin okumuş olduğum 2. kitabını -İki Kule'yi- inceleyeceğim. Ama ondan önce söylemek istediğim birkaç şey var. Hepimiz biliyoruz ki 2001 yılının Aralık ayından bu tarihe kadar dünyanın en çok izlenen ve hasılat yapılan, 17 farklı dalda oscar ödülü olan film serisinin uyarlandığı kitaplar bunlar. Bazı
Neden lanetlendiler? Nasıl yakıldılar? Büyü gerçekten var mı? Dilimizdeki "Cadı Avı" terimi nedir?
Hepsinin üzerinde duralım...
Şimdi hemen hemen herkesin aklına Tatlı Cadı gelir. Peki bizim bu cadılar gerçekten tatlılar mıdır yoksa sivri burunlu garip şapkalı yaşlı kadınlar mıdır? Şeytanla seks yapıyorlarsa Lucifer seçici değil