Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gılgamış Destanı, Ölümsüzlük, Yılanların Deri Değiştirmesi:
Pekala," demiş Utnapiştim, "Sana bir şans daha veriyorum. Eğer okyanusun dibine kadar yüzebilirsen orada dipte yetişen büyülü bir bitki bulursun. Onu koparıp yediğin takdirde, tekrar gençliğine kavuşursun:' Gılgamış hemen fırlamış, ayağına bir taş bağlayıp okyanusa atlamış. Dibe kadar batmış. Orada büyülü bitkiyi bulmuş. Bitkiyi koparıp, okyanus yüzeyine kadar yüzmüş ve evine doğru olan uzun yolculuğuna başlamış. "Eve gittiğimde;' diye düşünmüş, "Bitkiyi yerim ve böylelikle sonsuza dek yaşarım:' Ancak bir gece Gılgamış uyurken bir yılan sürüne sürüne ona yaklaşmış ve bitkiyi bulmuş. Bitki çok güzel koktuğundan yılan bitkiyi yemiş ve anında gençleşmiş. işte bu yüzden yılanlar deri değiştirirler. Yaşlanmaya başladıklarında, buruş buruş olmuş eski derilerini atıp tekrar gençleşirler.
Adaların büyülü bir yanı vardı. Ada sözcüğü bir bakıma insanın dünyayla bağlantısının kesildiği anlamına gelirdi. Ada başlı başına bir dünya demekti. Belki de insanın bir daha hiç geri dönemeyeceği ayrı bir dünya.
Sayfa 29
Reklam
Hoşça kal Hans! Geleceğin pek parlak sayılmaz. Yakalandığın kötülük dolu dans (I. Dünya Savaşı) daha birçok kısa, günah dolu yıl sürecek ve biz senin bu işten sağ çıkacağına bahse giremeyiz. Geçirdiğin bedensel ve ruhsal deneyimler sıradanlığını yüceltti ve bedeninin dayanamayacağına ruhunun dayanmasını sağladı. 'Kralcılık' oynadığın zamanlarda, bu bedenden ve ölümden, bir aşk düşünün doğabileceğini sezinlediğin anlar oldu. Dünyadaki bu ölüm şenliğinden ve yağmurlu akşam gökyüzünü kızgın alevlere boğan bu çirkin ateşten de günün birinde sevgi doğar mı dersin? SON
Sayfa 458
İyi ki yazmışım diyorum ben de. ... iyi ki gaz lambasının duvarlara çizdiği o büyülü resimlerin zamanında büyümüşüm. İyi ki devrim düşüncesi beni insanların acılarına ve rüyalarına getirmiş. İyi ki Ömür Hanım, o büyük yalnızlıkta elimden tutmuş.
Sayfa 15
Bütün hayatım güzel geçti, çünkü beni bugüne getirdi.* bu sözde, insanın kendi emeğine gösterdiği saygıyı, kendini sevme güzelliğini, başka hayatlarla kurduğu ilişkinin büyüklüğünü, dünyadaki yerinin biricikliğini bize duyumsatan büyülü, dingin bir hayat bilgisi bulurum. Belki de sessizce kendime bir pay çıkarırım. Bazen tuhaf bir kederle, en başa gidebilseydim, derim. Sonra gölgeli bir gülümsemeyle, yaptıklarımı daha büyük bir hazla bir daha yapardım, der susarım.
Sayfa 15
Reklam
Bütün dünya bir kuyrukluyıldızın parıldayan büyülü kuyruğuna tutunmuş gidiyor. Onun adı: Teknoloji.
Dünya normalde insanların gereksinimlerini karşılayacak ve onların yaşam sevinçlerini onaylayacak biçimde kurulmuş kuşkusuz. Tanrı'ya şükürler olsun ki, gereksinmelerimizle doğanın genel bağlamda temel gerçekleri uyum içinde. Tanrı'ya şükürler olsun diyorum çünkü bu, Tanrı'ya övgüler yağdırılacak bir şey.
Sayfa 93
Büyülü sözler, tanrısal dil benim silahımdır, kimi vakit saz, kimi vakit borazan, kimi vakit öpücük, kimi vakit zehir, ama her zaman hazır kavgaya götürmeye köleleri göz kırpmadan.
Ve nihayet,sanki bütün bu dünya,güçlüsünden zayıfına bütün sakinleriyle ve sefil kulübelerden bu dünyadaki güçlülerin zevklerine uygun,altın kaplamalı saraylarına kadar bütün evleriyle,bu alacakaranlık içinde fantastik,büyülü bir diyara,düşler alemine gidiyor,sırası gelen duman olup lacivert göğe karışıyordu.
Reklam
Sanattan Kopuş
Eğer iyi oturtulmuş bir dizeyle kanatlanıp uçmuyorsan, eğer edebiyatın, müziğin, resmin büyülü evreniyle kendinden geçmiyorsan; onca para pul, iktidar neye yarar ki! Belki de sadece sıkıntıdan kurtulmaya... Çünkü sanatsız geçen bir hayat, yavan, anlamsız, tekdüze. Dünya giderek sanattan kopuyor.
Bizim hepimizin acısı, öfkesi, aşkı, arzusu, rüyası yalnızca kendi yaşadıklarımızdan oluşmaz ki. Bu çok yoksul ve yıkıcı olurdu. Kimse yalnız kendi aşkını, ayrılığını, ölümünü, huzursuzluğunu, mutsuzluğunu yaşamaz da yazamaz da. İnsan kendi ruhunu başka hayatların ruhuna tutmadan hiçbir şey anlayamaz, göremez. Kimseyi sevemez. Biz yalnızca kendi ölülerimizin ölümüyle ölmeyiz. O zaman, yazdığımız hiçbir şey yalnızca bizim kişisel tarihimiz, özel hayatımız olamaz ve değildir. Geriye, bütün bu ortak acıları, hayatları, arzuları, hepimizin bilinçaltına uzanarak, hepimizin diline, kalbine, bilincine getirmeye kalıyor iş. Bu elbette akıl almaz zor bir varoluş halidir. Yazılanın, hepimizin yaralarında soluk alması, hepimize benzer bir acı vermrsi, ortak bir umuda dönüşmesi, kimsenin kendi yalnızlığından utanmadan birbirinin gözünün içine bakması...bu tuhaf bir çoğalma. İnsanın büyük yabancılaşmasının kırılması ve büyülü bir aidiyetin oluşmasıdır benim de titreyerek gördüğüm. Hem de saygıyı, inceliği, anlamayı ve sevmeyi bir dünya diline çevirerek.
İnsanın hem kendisini hem dünyayı; yaşamı olduğu kadar ölümü de durmadan var eden bu büyülü güzelliği olmasaydı, sanırım biz henüz ateşi, tekerleği, yazıyı, felsefeyi ve sanatı bilmeyecektik. Aslında biz sevmeyi de bilmeyecektik.
Ruhunda boşluk, hüzün vardı. Çevresindeki hayal ülkesi yıkılıyor, bir iz bırakmadan yıkılıyordu. Her şey, düş gibi, gürültüsüz, sessizce gelip geçmişti. Şimdi hayallerinin neler olduğunu bile anımsamıyordu. Ama içini sızlatan yeni bir duygu, kışkırtıcı bir istek belirsiz bir yığın yeni hayal çağırıyor… Küçük odada derin bir sessizlik vardır;
"Düşüncenin mesafe tanımaması ve en uzak yerlerdeki, en farklı zamanlardaki şeyleri bilincin tek bir edimiyle kolayca bir araya getirebilmesi gibi, büyülü dünya da telepatiyle mesafelerin ötesine geçer; geçmişte yaşanmış durumlar şimdiki zamanda oluyor gibidir.."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.