Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
104 syf.
10/10 puan verdi
Tekinsiz Yolculukların Kitabı: Cıs
“Cıs” Hakan Sarıpolat’ın ilk kitabı. İthaki Yayınevi’nden çıkmış ve sekiz öyküden oluşuyor. Kitabın girişinde yazar Marquez’e “Gerçek anılar, belleğin hayaletleri gibi görünüyorlardı bana, sahte olanlar ise gerçekleri bozacak kadar inandırıcıydılar.” epigrafıyla selam vererek onun izinde, büyülü gerçekçi öykülerin uçsuz bucaksız dünyasında
Cıs
CısHakan Sarıpolat · İthaki Yayınları · 2021369 okunma
688 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Ben Hem Suyu Hem Dalgayı İçiyorum
| Dünya Algısını Gizemle Kırmak Büyücü, çok katmanlı bir anlam dizgesi. Ayaklarım bu dizgeye dolandığı ân, her tanesini harflerin oluşturduğu kumlarda yürüdüm, metafor rüzgârlarını ben üfledim, suyu değil dalgayı içtim. Yıkıcı. Gerçeğin hızla aktığı, suyun bazen kırıldığı, kayganlaştığı bir sarmal gibi. Ve onun içinde tümüyle var olmak için
Büyücü
BüyücüJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 20242,176 okunma
Reklam
432 syf.
·
Puan vermedi
·
29 günde okudu
PARFÜMÜN DANSI “Oyunculuk uçarılık değil,bilgeliktir.” Sözünün sahibi usta romancı Tom Robbins’in okuduğum ilk kitabı. Roman bir pancarı anlatarak başlıyor şaşırtıcı olsa da. Zaten roman boyunca da pancarla defalarca karşılaşıyoruz. Çünkü roman ve kahramanları için pancar büyük bir öneme sahip. Bu önemin sebebini de romanın sonlarına doğru
Parfümün Dansı
Parfümün DansıTom Robbins · Ayrıntı Yayınları · 20195,2bin okunma
Büyülü bir yıl gibi yaşadığım, sayısız küçük kırpırtı ve davranışlarıyla bugün hala belleğimde geniş bir zaman süresi gibi duran bütün bu ayrıntılar...
Sayfa 18 - Cem YayıneviKitabı okudu
400 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
#kitabınkonusu Bu evrende 4 farklı paralel dünya ve 4 farklı Londra vardır: büyü olmayan Gri Londra, büyü ve zenginliğin olduğu Kırmızı Londra, İkiz şeytanlar, kral ve kraliçe ile yönetilen Beyaz Londra ve hayatın olmadığı Siyah Londra. Ana karakterimiz Kell ise antari dediğimiz, bu dünyalar arası geçiş yapabilen ve haberleri birbirine ileten nadir bir türün üyesi. O kadar nadir ki bilinen sadece 2 antari var Ama Kell’in ilettiği tek şey mesajlar değil.. Kendi koleksiyonu ile nadide parçaları toplayan ana karakterimiz bir gün nefsine yenik düşerek eline siyah gizemli bir taşı alır ve Gri Londra’dan Lila Bard ile böylece tanışır. Bu siyah taşın büyülü etkisi, Lila’nın gizemli kişiliği derken maceramız başlar #kitapyorumum Konuya çok fazla değinerek spoiler vermek istemediğim için sadece evrene değindim. Bu seri, özellikle de V. E. Schwab hep iyi yorumlarını gördüğüm ve bu yüzden beklentimi arttırdığım bir yazardı. Fantastik-aşk karışımını sevsem de son zamanlarda aşkın ağır bastığı fantastiklerden böylesi, yeni dönem olup fantastik kurgusu daha baskın olan bir eseri ne zamandır okumamıştım O yüzden bu eser benden tam puan aldı ve ikinci kitaba merakla başlamama sebep oldu Fantastik severlere, özellikle de kurgu özgünlüğü sevenlere şiddetle önerimdir bu eser Kitaplarla ve sevgiyle kalın, Betül
Sihrin En Koyu Tonu
Sihrin En Koyu TonuVictoria Schwab (V.E. Schwab) · Pegasus Yayınları · 2019209 okunma
496 syf.
·
Puan vermedi
Gamze Çelik-Piramit Serisi Alıntılar: "İnsan elindekinin değerini bitirmeden anlamıyordu." "Geçmişte yaptıklarımız, gelecekte yaşayacaklarımızın nedeni gösterilebilirdi." "Ait olduğun yer yaşadığın yer değil, kalbinin gerçekten attığını hissettiğin yermiş." "İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Evrenin başlangıcından beri bu böyledir ancak ölüm bir son değil, asıl başlangıçtır. Unutulmamalı ki bittiği yerde başlar her şey." Konusu: Ayliz, bir arkeologtur ve geceleyin doğum gününde sevgilisiyle birlikte gizlice piramidi keşfe çıkar. Piramitte uzun zamandır kimsenin girmediği belli olanbir odaya girdiğinde Ra'nın gözünü görür ve Ra'nın gözünü eline aldığı an başka bir Dünya'ya gider. Ayliz hâlâ Mısır'da olduğunu sanırken başka bir Dünya'ya geldiğinden habersizdir. Bu evrende tanıştığı Aytun Karavera ile bu büyülü evrenin sırrını çözebilecek mi? ** Başlarda Aytun'a sinir olsam da anlatımı ve olaylarıyla birlikte çok güzel bir hikâyeydi. Her bölümde ve her kitabın sonundan kaos eksik olmadan üç kitap bitti hele ki 3.kitap sonunda bir an ne olduğunu kavrayamadım mükemmeldi. Bir önce 4.kitabın gelmesini umuyorum
Ay Düğümü
Ay DüğümüGamze Çelik  · Ephesus Yayınları · 20201,487 okunma
Reklam
Güldün ve Güldün ve Güldün
Şarkım kulaklarında, Arabanın tekleme sesi daha fazla, Nefes kesen bir öksürükle duruveren oracıkta; Ve güldün ve güldün ve güldün. Doğumdan önceki yürüyüşüm gözlerinde, Hiç yakışmıyor değil mi insan denilene Ve “etobur dünya görüşünüze”
Türkiye Sinemasında Karlı Bir Doruk: ‘Ağrı Dağı Efsanesi’
Yönetmen: Memduh Ün Senaryo: Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu, Memduh Ün Görüntü Yön: Gani Turanlı Sanat Yön: Duygu Sağıroğlu, Güven Öktem Müzik: Yalçın Tura Oyuncular: Hakan Balamir, Fatma Girik, Hayati Hamzaoğlu, Yavuz Selekman, Reha Yurdakul, Hüseyin Peyda, İhsan Yüce, Nuran Aksoy, Coşkun Göğen, Hikmet Taşdemir, Atıf Kaptan Yapımcı: Memduh
"Bütün bu yüzyıllar boyunca kadınlar, erkeği olduğundan iki kat büyük gösteren bir ayna görevi gördüler, büyülü bir aynaydı bu ve müthiş bir yansıtma gücü vardı. Böyle bir güç olmasaydı dünya hâlâ bataklık ve balta girmemiş ormanlardan ibaret olurdu...
Sayfa 40
Efsanevi Kral Arthur
"Ne var ki, Arthur ister tarihsel bir kişi, ister hayal ürünü olsun, onunla ilgili mitoslar, özellikle Avalon Adası'ndaki büyülü uykusundan günün birinde uyanıp İngiltere'ye geri döneceği söylencesi, halk arasında canlılığını ve güncelliğini öyle korumuştur ki, John Burgess Wilson'un dediği gibi, İkinci Dünya Savaşı'nın 1949 ve 1941 yıllarında, İngilitere Hitler'in ordusu tarafından istila edilme tehlikesi geçirdiği sırada, Kral Arthur'un geri gelip Nazilerin ülkeye girmesini önleyeceği konusunda çok garip bir söylenti çıkmıştır ortaya."
Sayfa 52 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Dünyada kötülük diye birşey vardır .Üstelik, bundan en çok zarar görenler , ona inanmayalar olur.
Kadınlar yüzyıllardır, erkek görüntüsünü gerçek boyutlarının iki katında gösterebilen enfes bir güce sahip büyülü birer ayna görevini yerine getirmişlerdi. Bu güç olmasaydı, belki de dünya hâlâ bataklıktan ve sık ormanlardan ibaret olurdu. Savaşlarımızın parlak zaferleri bilinmezdi. Koyun kemiklerinin üzerine geyik resimleri çizip koyun derisi karşılığında çakmak taşı ya da gelişmemiş zevkimize yönelik herhangi bir süs eşyası alır olurduk. Süpermen’ler ve Yazgının Parmakları (Fingers of Destiny) hiç varolmazdı. Çar ve Kayzer hiçbir zaman taç giyemez ya da taçlarını yitiremezlerdi. Uygar toplumlarda kullanımları nasıl olursa olsun, aynalar, tüm şiddete dayalı ve kahramanca eylemler için gereklidir. Napolyon ve Mussolini, her ikisi de, bu nedenle kadınların zayıflığı üzerinde önemle dururlar, çünkü kadınlar daha aşağı düzeyde olmasalardı büyüteç işlevini yerine getiremezlerdi. Bu durum, kadınların, erkekler açısından gerekliliğini kısmen açıklamaya yarar. Kadının eleştirisi karşısında duydukları tedirginliği ve bir kadının herhangi bir eleştiriyi, bir kitabın kötü, bir resmin yetersiz olduğunu ya da başka bir şeyi, aynı eleştiriyi getiren bir erkekten çok daha fazla acı vermeksizin söylemesinin olanaksızlığını da açıklar. Çünkü kadın gerçeği söylemeye başlarsa erkeğin aynadaki görüntüsü küçülmeye başlar; yaşam karşısındaki uyumluluğu yok olur. Erkek sabah kahvaltısında ve akşam yemeğindeki kendini gerçek boyutlarının en az iki katında göremezse, kararlar vermeyi, yerlileri uygarlaştırmayı, yasalar koymayı, kitaplar yazmayı, özenle giyinip yemekli toplantılarda konuşmalar yapmayı nasıl sürdürecektir?
Sayfa 40 - 41Kitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.