Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ve gecenin değiştiğini gördü. Gökyüzü parıldadı, ince altın rengi hatlarla dolmuştu ve aralarından, karanlığa çakılmış çivilerin başları gibi yıldızlar parlıyordu. Jace dünyanın kıvrımının altından kaydığını gördü ve bir an için bu görüntünün güzelliğine kapıldı. Sonra gökyüzü cam gibi açıldı ve parçalar karanlık şekiller halinde üzerine yağdı. Altı bacaklı atlar hızla koşarak yanından geçerken buzlu bir rüzgar içini kavurdu. Başının üzerinde, gözsüz, deri kanatlı yaratıklar daire çizerek uçuyor, ağızlarından zehirli yeşil bir salya saçarak çığlıklar atıyordu. Jace trabzanın üzerinden eğilip kontrolsüzce kusarken Kılıç hâlâ elindeydi. Altında sular, içinde iblislerle zehirli bir yahni gibi haşlanıyordu. Kaygan siyah dokunaçların aşağıdan çekiştirdiği tabak gibi kanlı gözleriyle kıvranan dikenli yaratıklar gördü. On bacaklı bir su örümceğinin yakaladığı bir denizkızı, çırpınan kuyruğuna saplanan dişlerin acısıyla çığlık attı. Kılıç Jace'in elinden düştü ve takırdayarak güvertede yuvarlandı. Aniden ses ve görüntüler kesildi, sakin gece geri döndü. Jace sıkıca trabzana tutunmuş, inanamayan gözlerle altlarındaki suya bakıyordu. Her yer boştu ve sadece suyun yüzeyi rüzgarla dalgalanıyordu. "Neydi bu?" diye fısıldadı Jace.
Sayfa 311Kitabı okudu
____________________________En çıplak harmana can atmak ancak devşir- mek için kumullarında sürgünün yoktan doğma bir büyük şiir, yoktan olma bir büyük şiir... Vınlayın, ey dünyadaki
Sayfa 82 - YKYKitabı okudu
Reklam
Uyanmak bile eziyetti; sanki sıcak , boğucu bir havadan buzlu bir suya girer , rüyasız geçen kapkara bir geceden aniden gündüze yuvarlanarak düşmüştü. Kendisini uyandıran neydi , bilmiyordu . Gün ışığı degildi, zaten gözü yaşlı pencerelerin ardında kasvetli , yağmurlu bir gün doğuyordu. Sadece yukarıdan delice bakışlarıyla duvarda asılı resimlerinden onu seyreden ölülerin olduğu bu yerde herhangi bir ses seda olmadığı için tabi ki gürültü de değildi onu uyandıran. Uyanmıştı ama neden ve niçin uyandığını bilmiyordu ; onu buraya bağlayan veya burada onu cezbeden hiçbir şey yoktu.
Kitap yakın arkadaşlarımdan biri. Çocukluğumdan beri. İlkokuldayken, Samsun'daki evimizde benim yatak odamın bir duvarı babamın kitaplığıydı. Sürgülü buzlu camlı kapakları olan bu kitaplığı kurcalamak, en büyük keyiflerimden biriydi. Geceleri odama çekilince, açılırken bisiklet zincirininkini andıran bir ses çıkaran bu kitaplığın sürgülerinden birini usulca açıp rengârenk ciltli kitaplardan, cildini ya da kapak rengini sevdiklerimi çekip çıkarmak, karıştırmak, beni odamdan alıp başka dünyalara götüren büyülü bir yolculuktu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Bir an için yüksekçe bir yerde durup onu süzer. Avucunu huni gibi yapıp kulağına tutar; ve uğultusunu duyar onun. Çanlar, insanlar, kargaşa, tren sesleri, ne olduğu anlaşılmayan binlerce ses, derin ve karanlık bir kovan uğultusu.. Madrid, Goya'nın şeytani ve yukarıdan aşağıya bir kasırga olan çıplak kadını, çıplak Maja'sı gibi, Manzanares'in dar kıyılarına yaslanmış gibidir. Yamaçları parlar, sağırları inip kalkar, gökyüzündeki mavi yastığında, hünerli bir toprak parçası gibi çapkınca gülümser. Güneş onun üzerinde yükselip batar, yağmurlar ve dağın buzlu rüzgarları gelir, yine sıcaklar döner ve o sakin, baştan çıkaran bir tavırla, çölde uzanmış bir halde gülümser.
Büyücü 1 Zerdüşt, bir kayanın etrafından dolaşınca, az aşağıda ve aynı yol üstünde bir saralı gibi çırpınarak karnının üstüne düşen bir adama rastladı. “Dur!” dedi Zerdüşt kendi kendine. “Yardım isteyen ses bu üstün insandan gelmi olacak. Ona yardım etmek mümkün mü bakayım?” Adamın yattığı yere doğru koşunca, titreyen öküzgözlü bir
Sayfa 228Kitabı okudu
Reklam
Enver Paşa gülümseyerek, telâşlı bir hareketle masaya yaklaşıp haritanın üzerine eğildi.Plân üzerinde bütün ayrıntılarıyla çok uğraştım. Ba­şaracağımızı sanıyorum.” Bakışları, kılı kırk yararcasına renkli çizgilerin karmaşık­lığını delmeye başlamış, dişleri, alt dudağı üzerinde sımsıkı kilitlenmiş, iki derin çizgi alnının simetrisini
Artık kaybetmişti kendini herkes, Ağızlarda donmuştu hıçkırıklı ses; Benliği alınmıştı Türkün elinden, Ayrılmıştı vahşetle öz gözelinden.
Baba, haklı
Babam önce nineye sorular sordu: Randevu ne içindi, kiminleydi, Anne ona tentürler verebilecekken ne diye doktora gitmesi gerekiyordu. Babamın Annenin bitkilerine olan inancı her zaman tamdı ama o geceki hali bir başkaydı. İçinde bir şeyler yer değiştiriyordu, yeni bir inanç kök salıyordu sanki. Bitkisel tedavinin buğdayı daradan, inançlıyı
Nejdet Sançar'ın Ölümü "Türkçülük Cephesi En İyi Savaşan Tümenini Kaybediyor" Atsız, nihayet Türk Tarihi'ni eline almıştır ama Adile Ayda'ya yazdığı mektuptan iki gün sonra kardeşi Nejdet Sançar'ın ölümü onu can evinden vurmuştur. 21 Şubat 1975 Cuma günü saat 14 sularında bir kalp krizi geçiren Sançar, hastaneye
36 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.