Onu tarih dünyaya, yalnız bir milletin, bir ülkenin kurtarıcısı olarak değil, yalnız esir ve mazlum milletlere istiklâl için savaşın, uygarlık için savaşın öncü ve müjdecisi olarak da değil, bütün dünya halklarına sulhun, ıstırapları baskı ile değil, müşterek ıstırap duygusu ile dindirmenin ve dünya vatandaşlığının öncüsü, müjdecisi ve habercisi olarak gönderdi. Yalnız Atatürk'tür ki ne insanlarla insanlar, ne milletlerle milletler arasında bir kin, bir düşmanlık kaygısı gütmeden eserini vermiştir. Düşmanını, daha yendiği anda affetmiştir. Esir ettiği generallere, daha savaş meydanında mertçe el uzatan tek adam odur. Bu generalleri kendi yurduna salan önderleri, devlet, hükümet reislerini, ülkesine dost olarak çağıran, onları kendi toprağında dost olarak karşılayan, ağırlayan ve onların hepsini istisnasız fetheden odur. Kısacası "Yurtta barış, cihanda barış" yalnız onun sloganıdır. Mustafa Kemal'in şahsında biz, yalnız kudretli bir asker, kudretli bir devlet kurucusu ve çağdaş bir inkılapçı değil, çağımız ölçüsünde bir üstün insan görüyoruz. Onu gittikçe daha iyi anlayarak, ona bağlanıyoruz. Onunla, gittikçe daha severek övünüyoruz. Hem seziyoruz ki, yarın onu yalnız biz Türkler değil, bütün insanlık âlemi de, daha iyi anlayacak ve daha çok yüceltecektir.