Hayır, ölüm ne dehşet ne de bir gizdi; hiç de belirsiz olmayan, mantıklı bir fizyolojik gereksinimdi ve bunu gereğinden fazla kafaya takmak yaşamdan bir şeyler çalmak demekti.
Hırsızlığın çirkinliği, çalınan şeye göre değişmez ki: Ha altın çalmışsın, ha bir iğne. "İğne çaldı, ama altın çalmak aklına bile gelmez." diyenlere benim diyeceğim şudur: "İğneyi çaldıktan sonra niçin altını da çalmasın?"
Islık halkımızın dilidir, pek çok zaman içimizden biri ne yaptığını bilmeden bütün hayatı boyunca ıslık çalar. Fakat ıslık çalmak günlğk hayatın baskılarından bağımsızdır ve kısa süreliğine de olsa bizimde kendimizi özgür hissetmemizi sağlar.
"Çaldım daha çok çalma arzusundayım "
"Çalmak kolay değildir ,baylar .
"Namussuzun teki olmak gerekir ve ben öyleyim ..
"Hain olmak gerekir ve ben öyleyim .
Zaten geçici süreliğine kurulan o cezaevini, suç işleme kavramını unutturmak için bir'Hayaller Okulu'na çevirdi Albay.Zirvedeki tek suçu ise şöyle tanımladı:'Verdiğin sözü tutmamak nedeniyle insanların hayallerini çalmak!' Bu suçun affı yoktu.
“İnsanların ruhunu çürümeye mahkum etmek, onları içki şişelerinde, hayal dünyalarında teselli aramaya itmek çok daha büyük bir suçtu ve bunu yapanların ikiyüzlülüklerini, sığlıklarını suratlarına çalmak istiyordum.”